Çin Medya Grubu’ndan yapılan açıklamaya göre, ABD ve İngiltere istihbarat kuruluşlarının sorumluları, kısa süre önce ortak bir açıklama yaparak, Çin’in Batılı ülkelerin bilim ve teknoloji kazanımlarını çaldığını ve Çin’in tüm dünya ülkeleri için “en büyük kalıcı tehdit” olduğunu iddia etti. Bu sorumlular ayrıca Batılı ülkelerin işletmelerini Çin’den ayrıştırmaya çalıştılar. ABD ve İngiltere’nin köklü Soğuk Savaş zihniyetiyle ideolojik ön yargılarını gösteren bu ortak açıklama, tipik “teknoloji terörü”nün bir göstergesi. Çin’e asılsız ve mesnetsiz suçlama yapan bu ortak açıklama, uluslararası toplumda “Çin tehdidi” “Çin fobisi” ve ülkelerarası zıtlaşmayı kışkırtmayı amaçlıyor.
Bilindiği üzere, ABD, dünyaca ün salan “siber saldırı imparatorluğu”, “Gizli bilgi çalma imparatorluğu”. Tarihte, ABD, casusluk yapma, zorunlu göç, patent tekeli gibi çirkin yollarla diğer ülkelerin fikri mülkiyet haklarıyla bilim ve teknoloji sonuçlarını ele geçirdi. İkinci Dünya Savaşı sonrası, ABD, “Operation Paperclip” adlı plan doğrultusunda, Almanya’nın ileri uçuş araçlarıyla füze teknolojilerini yağmaladı ve Alman biliminsanlarını ABD’ye göç etmeye zorladı. Geçen yüzyılın 90’lı yıllarında ABD istihbarat kuruluşları, Japonya otomotiv temsilcisinin makam aracına telekulak cihazı koydu, Japonya tarafının gizli bilgilerini ele geçirdi ve Japonya ile görüşmede üstünlüğünü korudu. 2013 yılında ABD Adalet Bakanlığı, Fransa Alston Şirketi’nin dört yöneticisini gözaltına aldı ve Alston Şirketi’ni elektrik ağına ilişkin kritik teknoloji bilgilerini düşük fiyata ABD GE Şirketi’ne satmaya zorladı. 2021 yılında Danimarka basınında yer alan haberlere göre, ABD Ulusal Güvenlik Ajansı Danimarka’da internet tesisleri aracılığıyla Avrupa ülkelerinin liderleriyle işadamlarının telefon görüşmelerine telekulak operasyonu düzenledi. ABD, kendi ülkesinde çip sektörünün zayıflamasını önlemek için dünyanın önde gelen çip üreticilerinin sipariş gibi kritik ticari gizliliğini istenen süre içinde teslim etmelerini zorla talep etti. ABD’nin diğer ülkelerinin bilim ve teknoloji sonuçlarını yağmalaması, bir çeşit yeni terörizm olup, tüm dünya ülkelerine dev zararlar getirmektedir.
İşin daha da çirkin yönü, ABD kendi teknoloji hegemonyasını korumak için bir yandan gizli yöntemlere başvurarak diğer ülkelerin bilim ve teknoloji sonuçlarını yağmalıyor, diğer yandan da başka ülkelere açık bir şekilde zorbalık yapıyor. ABD, “ulusal güvenlik” kisvesi altında, diğer ülkelerin yüksek teknoloji işletmelerinin gelişimine büyük engeller koymaya çalıştı. Örneğin, ABD, küresel telekomünikasyon devi Huawei dahil Çin’in küresel rekabet kapasitesine sahip binden fazla yüksek teknoloji şirketini çeşitli yaptırım listesine dahil etti. Hatta ABD’nin isteğiyle Kanada yönetimi, Huawei’nin baş finansman yöneticisini yaklaşık üç yıl kadar yasa dışı olarak gözaltına aldı. ABD, biyolojik teknoloji, yapay zeka gibi ileri sektörlerde teknoloji transferi kontrolü ve ihracat kısıtlamasını artırdı. Öte yandan, ABD, insan hakları kisvesi altında sözde “zorla çalıştırma” iddiasını uydurarak, Çin’in Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi’nde pamuk, domates ve fotovoltaik ürünlerine yaptırım uygulamaya çalıştı. Esas olarak Çin’in gelişmesini engellemeyi amaçlayan ABD’nin bu komplosu, küresel ticari düzene ciddi zarar getirdi, küresel sanayi ve tedarik zincirlerin istikrarını bozdu. Günümüzde hangi ülkenin dünya için kalıcı tehdit olduğunu uluslararası toplum net şekilde kavradı.
Çin ise bilim ve teknoloji sektöründe hep kendi kapasitesine dayalı gelişmeye büyük önem vermekte. Çin, küresel yenilik büyük ülkesi olup, yenilik için yapılan harcamalar açısından hep dünyanın ilk sıralarında yer almaktadır. 2021 yılında Çin’in bilim ve teknoloji alanında gerçekleştirdiği Ar-Ge harcaması, yüzde 14.2 oranında artarak 2.7 trilyon yuanı aştı, onay verilen buluş ve patent sayısı 696 bini geçti. Dünya Fikri Mülkiyet Hakları Örgütü tarafından hazırlanan rapora göre, 2021 yılında Çin’in ulusal inovasyon kapasitesi açısından, dünyanın 35. sırasından 12. sırasına yükseldi. Ayrıca, Çin vatandaşlarının yabancı ülkelerde başvurdukları patent sayısı 69 bin 500’e ulaştı. Çin bu açıdan ard arda 3 yıldır dünyanın ilk sırasındaki yerini korudu. Son yıllarda Çin, küresel bilim ve teknoloji inovasyon çalışmalarına aktif şekilde katıldı, Çin “Kuşak ve Yol” güzergahında yer alan ülkelerle yaptığı bilimsel değişimde gözle görülür meyveler elde edildi. Çin Lahey Antlaşması ve Marakeş Antlaşması’na katılım sürecini hızlandırdı, fikri mülkiyet haklarında küresel yönetişimin güçlendirilmesine önemli katkı sağladı. Özellikle ABD gibi Batılı ülkelerin bilim ve teknoloji alanında yaptıkları baskılar ve zorbalık girişimlerine karşı Çin hiç boyun eğmedi, uzay çalışmaları gibi çeşitli alanlarda dev başarılar kaydetti.
Dünya ekonomisi, ülkelerin birbirlerine sıkıca bağlantılı olduğu bir bütündür. ABD’nin “teknoloji terörü sopasını” çılgınca sallayarak, bilim ve teknoloji sorunlarını siyasileştirme girişimlerinin, küresel sanayi ve tedarik zincirlerine ciddi zarar vermekten başka hiçbir faydası yoktur. Uluslararası Para Fonu, bilimsel ve teknik ayrışmanın birçok ülkenin GDP’lerinde yüzde 5’lik kayıp getireceğini tahmin ediyor. Birçok ABD’li işletmelerin üst düzey yöneticileri ise ABD’nin bilim ve teknoloji alanlarında diğer ülkelere koyduğu kısıtlamaların nihayet olarak ABD’nin öncü ve avantajlı konumunu zayıflatabileceğini savundu. ABD’nin “teknoloji terörü” girişimleri, uluslararası toplumdan destek alamayacağı gibi, sonuçta sıktığı kurşunla kendi ayağını vuracaktır.
Kaynak: Çin Uluslararası Radyosu
Hibya Haber Ajansı