Veriler, yıllık enflasyonun Haziran’daki %78,6’dan geçen ay Eylül 1998’den beri en yüksek seviye olan %79,6’ya yükseldiğini ve ekonomistlerin tahminlerinden biraz daha az yükseldiğini gösterdi. Bizim dönemsel olarak %3,3 olan ve yıllık olarak %81,3’e yükselen bir enflasyon beklentimiz vardı. Piyasa beklentilerinin biraz altında gerçekleşmesine rağmen, enflasyon yükselmeye devam ediyor. Türkiye enflasyonu da yeniden hızlandı ve zirveye ulaşmasına daha aylar varken, 1997’deki Asya mali krizinin ardından görülmemiş seviyelere yükseldi. Merkez bankasının aşırı gevşek para politikasına bağlı kalması ise ilk faiz indiriminden bu yana enflasyonun bu yüksek seviyelere gelmesinde oldukça fazla bir etki yapmaktadır. Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin gıdadan enerjiye kadar her şeyin maliyetini artırdığı bir dönemde faiz kullanmadan lirayı istikrara kavuşturma çabaları bocalarken, tüketici fiyatlarındaki yükseliş, yetkilileri ve ekonomistleri bu yıl birçok kez tahminleri yukarı yönlü revize etmeye zorladı.
Gelişmiş ülkeler on yıllardır görülen en hızlı enflasyon oranlarıyla uğraşmak durumunda kalmaktadır. Türkiye ise, bu gelişmiş dünyadan bile çok ayrışan bir orana sahip ve enflasyon liginde takip edilen piyasalar içinde zirvede kalmaktadır. Türkiye’nin mevcut enflasyon oranları fiyat artışlarının zaten üç haneli rakamların üzerine çıktığı Zimbabve, Venezuela ve Lübnan gibi sadece birkaç ülkenin gerisinde yer almaktadır.
Enflasyonun alt kalemlerine bakacak olursak; dönemsel artışın beklenenden yavaş kalmasında benzin ve akaryakıt fiyatları kaynaklı enerji fiyatlarındaki düşüş etkili olmuş görünüyor. Enerji ve gıdayı hariç tutan Çekirdek C enflasyonu aylık %3,5 ve yıllık %61,7 ile artarak manşetteki durumu tam anlamıyla onaylamıyor ve temel mal ve hizmetlerde daha yüksek bir baskının sürdüğüne işaret ediyor. B endeksi de (enerji, tütün ve işlenmemiş gıda fiyatları hariç) aylık %3,7 ile yüksek seviyesini koruyor. Birçok mal ve hizmet grubunda da tarihsel eğilimlerin üzerinde fiyat artış trendleri hala var. Özel TÜFE göstergelerinin alt detayları, enerji ve gıda dışı mallar ile dayanıklı tüketim malları enflasyonunun hızlandığını ve hizmet fiyatlarındaki artışın yüksek seyrini sürdürdüğünü göstermektedir. Kira enflasyonu da, fiyat artışlarını sınırlayan düzenlemeye rağmen, serinin başladığı 2003 yılından bu yana en yüksek seviyededir.
Aylık %5,2 ve yıllık %144,6 artışla Şubat 1995’ten bu yana en yüksek seviyesine ulaşan üretici fiyatları da, tüketici enflasyonu üzerindeki riskleri artırıyor. İTO’nun açıkladığı İstanbul enflasyonu ise, Temmuz ayında bir önceki yıla göre fiyat artışının %99,1 olduğunu göstermişti. Manşet enflasyondan daha yüksek artış gösteren kalemler olarak sağlık %6,98, alkollü içecekler ve tütün %6,85, eğlence ve kültür %4,50, ev eşyası %3,91, gıda ve alkolsüz içecekler %3,15 ve lokanta ve oteller %2,49 ile öne çıkmaktadır. Konut, iletişim, eğitim, giyim gibi kalemlerde manşette daha düşük artış görülürken, ulaştırma fiyatları da benzin ve akaryakıt fiyatlarındaki durulma etkisiyle aylık bazda gerilemiştir. Gıdada biraz durulma ihtimali, Ukrayna tahıl koridoru anlaşması ve bunun küresel sevkiyata olumlu etkileri çerçevesinde ilerleyen aylarda söz konusu olabilir.
Türkiye yıllık tüketici enflasyonu ile TCMB politika faizi karşılaştırması
Genel olarak trendin enflasyonun artmaya devam etmesi yönünde olacağını değerlendiriyoruz. Döviz kurundaki artış ve enerji fiyatları bu çerçevede en problematik unsurlar olacaktır. Enerji fiyatlarındaki aylık yavaşlama, enflasyonun genel trendine çok fazla aşağı yönlü yansımayacak gibi görünüyor. Diğer taraftan, yaz aylarında mevsimsel şartlara rağmen özellikle gıda enflasyonunda herhangi bir düşüş görülmemiş, aksine yükseliş eğilimi devam etmiştir. Ağustos – Eylül dönemlerinde de enflasyonun yükselmeye devam etmesini ve son çeyreğe kadar da mevcut patikanın altına düşmemesini bekliyoruz. Sonbahar aylarında %80 üstünde seyredecek bir enflasyon göreceğiz, eğer döviz ve petroldeki çıkış durdurulamazsa mevcut tahmin seviyelerinin de üzerine çıkabilir. Bu tahmin belirsizliğine sebep olan başlıca unsur, Merkez bankası politikasından herhangi bir U dönüşü sinyali alınmaması ve enflasyona karşı bir tepkisellik durumunun olmamasıdır.
Manşet enflasyon ve başlıca alt katmanları
Merkez bankası, Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın büyüme perspektifi doğrultusunda düşük faiz değerlendirmelerinde bulunduğu bir ekonomik politika uygulaması ortamında, politika faiz oranını %14’ten hiçbir şekilde yükseltmemektedir. Bilindiği gibi, Sn. Erdoğan’ın ekonomi doktrini daha yüksek faiz oranlarının daha hızlı enflasyona sebep olacağı şeklindedir. Haziran ayındaki seçimlere kadar da büyüme destekleyen ekonomi politikalarına devam edilecek görünüyor. Tüketici fiyatlarındaki artış son dönemde bireysellerin harcanabilir gelirlerini eritmekte ve gelir asimetrisini olumsuz bir şekilde etkilemekte. Asgari ücret ara ve ana dönem ayarlamalarındaki yükseklik ise, enflasyonla karşılıklı bir doğrusallık ilişkisine sebep oluyor ve kısa sürede yeniden fiyat artışları gerçekleşiyor.
Bilindiği gibi, enflasyonla mücadelede faiz oranı kullanımı yerine ticari kredi büyümesini sınırlamak gibi makroihtiyati tedbirlere ve yerel para biriminin kullanımını genişletmeye ve sermayeyi uzun vadeli yatırımlara yönlendirmeye yönelik politikalara yönelme oldu. Sonuçlar, liranın dolar karşısında değerinin dörtte birinden fazla değer kaybetmesiyle döviz piyasasında etkisini gösteriyor ve bu yılın gelişen piyasalardaki en büyük kaybı lira üzerindedir. Merkez bankasının güncel politika uygulamasındaki gevşek durumuna ve tali araç kullanımına baktığımızda ise, bu instabilite içerisinde gerek döviz talebine, gerekse de kredilerin kullanımına ilişkin oluşan durum, enflasyonun kontrol altına alınmasına ve gevşemesine pek yardımcı olmuyor görünüyor.
Merkez bankası perspektifinden bakacak olursak; 1980’lerden bu yana yaşanan en agresif küresel parasal sıkılaştırma ortamının bir süre daha dışında kalacağız gibi görünüyor. Geçen hafta konuşan Merkez Bankası Başkanı Sn. Şahap Kavcıoğlu, üretime, ihracata ve istihdama öncelik veren yeni ekonomi modelinin fiyatların ve liranın istikrar kazanmasına yardımcı olacağını savundu. Merkez bankasının en son enflasyon raporunda slayt içinde görülen tahmin aralığı grafiğine göre, fiyat artışı Eylül-Ekim aylarında %85 civarında zirve yapacak. Biz de enflasyonun mevcut trendinde zirve seviyesinin Eylül ayında oluşacağını düşünüyoruz. Bankanın projeksiyonu ise enflasyonun yılı %60,4 ile kapatacağını gösteriyor, bu da fiyatları hedefin 12 katına çıkaran yaklaşık 18 puanlık bir yukarı yönlü revizyon olmasına rağmen hala piyasa görüş ve beklentilerine göre iyimser kalıyor. Hatta Sn. Kavcıoğlu, yıl sonu enflasyonunun merkez bankasının tahmininin altında olabileceğini de söyledi. Biz, mevcut faiz oranı ve 21,24 yılsonu dolar kuru varsayımımız şartlarında yılsonu enflasyonun son ayda gerçekleşecek baz etkisi yardımıyla %71,3 olacağını düşünüyoruz. Gelecek yıl için ise (2023) yılsonu enflasyonunu %27,9 olarak öngörüyoruz.
Sonuç olarak; enflasyon son derece kritik seviyelerde ve 20-25 yıllık eşiklerde. Türkiye’nin bu küresel parasal sıkılaştırma denkleminin dışında kaldığı istisnai politikası çerçevesinde fiyatlara göre ayarlanan faiz oranları uzun bir süre daha sıfırın altında derin negatif seviyelerde kalacaktır. Diğer merkez bankalarıyla arasındaki farkın sorulması üzerine Sn. Kavcıoğlu, “Kimin haklı olduğunu zaman gösterecek” demiş ve daha sıkı para politikası olasılığını dışlamıştı. Bu elbette, Türkiye gibi reel sektör döviz açığı, cari açık finansmanı ve yüksek enflasyon sahibi bir ülke açısından fiyat istikrarını korumak ve döviz talebi oluşturmamak konusunda daha zorlu bir ortama işaret ediyor.
Kaynak Enver Erkan / Tera Yatırım
Hibya Haber Ajansı