Merkez bankası, kontrol bandı dışında seyretmekte olan enflasyon ve liradaki değer kaybı gibi faktörlere rağmen para politikasında sabit kalmayı tercih etmektedir. Bu kapsamda, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 21 Temmuz toplantısında ekonomistlerin tamamına yakınının beklentisiyle paralel bir şekilde üst üste yedinci toplantısında bir haftalık repo faizini değiştirmedi. Ekonomi yönetiminin faizlerin inmesine yönelik perspektifi devam ettirilmekle beraber, başta enflasyon ve yükselen küresel faizler nedeniyle Merkez bankasının gevşeme yönünde herhangi bir alanı da yoktur ve bu nedenle faizler son birkaç toplantıda hiçbir aksiyona konu olmamıştır.
TCMB’nin politika açıklamasından öne çıkan noktalara bakacak olursak;
Bir haftalık repo oranı %14’te değişmedi (tahmin %14). Bloomberg anketine katılan 23 ekonomistin 22’si %14; 1 ekonomist %13 bekliyordu.
Açıklama, enflasyonla mücadele sürecini başlatan faktör olarak baz etkisi referansını kaldırmıştır.
Komite, sürdürülebilir fiyat ve finansal istikrarın güçlendirilmesine yönelik alınan ve kararlılıkla uygulanan tedbirlerin yanı sıra süregelen bölgesel çatışmanın çözümlenmesiyle dezenflasyon sürecinin başlamasını beklemektedir.
Ana ticaret ortaklarında durgunluk olasılığı, cari işlemler dengesi üzerindeki riskleri canlı tutuyor.
Eş ekonomilerle karşılaştırıldığında, istihdam yaratma daha güçlü olmuştur.
Kredi büyümesi “hız kaybediyor” ve “yakından izleniyor”.
Cari işlemler dengesinde turizm kaynaklı iyileşme sağlam bir hızla devam ediyor.
Jeopolitik gelişmelerle ekonomik faaliyetler daha da zayıfladı.
Enflasyondaki yükseliş özellikle enerji fiyatlaması nedeniyle uzun sürebilir.
Gelişmiş ülke Merkez Bankalarının adımlarında ve iletişimlerinde farklılaşma mesajları ön plana çıktı.
Güçlü büyüme devam ediyor.
Gerektiğinde ilave tedbirler alınabilir.
Merkez Bankası’nın politika açıklaması aslında iki noktada küresel büyüme riskleri ve enflasyonu yakalamış durumda. Resesyon ihtimalleri Avrupa ve ABD gibi başlıca gelişmiş ülkelerde bizi daha ilgilendirici bir şekilde ön plana çıkmakla beraber, dünya ekonomisi için de giderek artan bir etki alanı oluşturmaktadır. Dolayısıyla, ihracat pazarlarındaki olumsuzlukların cari denge riskleri katmanında büyüme risklerini de ortaya koyması bakımından önemli.
Buna karşın; Merkez Bankası’nın enflasyon ve fiyat perspektifinde halen makroihtiyati tedbir kararları ön planda. Artan belirsizlik, beklentilerin kötüleşmesi, enflasyonun uluslararası ölçekte artması gibi bir konjonktürün iç fiyat yansımasında normalde beklenen olgu faiz artırımıdır. Fed ve Avrupa Merkez Bankası faiz artırıyor ve bu oran artışlarının büyüklüğünü de enflasyonun artıyor olması bizim gibi ülkeler açısından da olumsuz. Tüketici fiyat enflasyonu Haziran’da 24 yılın zirvesi olan %78,6’ya yükseldi. Enflasyona göre düzeltilmiş politika faizi de -%64,6 ile gelişen piyasa emsalleri arasında açık ara en düşük seviyeye ulaştı. Hem enflasyonist baskıların küresel yayılma etkisi, hem de artan gelişmiş ülke faizlerinden gelen kur baskısıyla bunun enflasyon yansıması açısından ekonomiyi oldukça zorlayıcı etkiler söz konusu olabilmektedir. Liranın da bu hassasiyet derecesindeki hareketini son birkaç aydır gözlemlemekteyiz.
Türkiye ve diğer gelişen ülkelerin reel faiz karşılaştırması… Kaynak: Bloomberg, TÜİK
Merkez bankası, uluslararası enerji ve gıda fiyatlarını artan enflasyonun ana itici güçleri olarak tanımlıyor, ancak artık bunların fiyatlar üzerindeki etkisinin “geçici” olacağı ya da “baz etkisinin” enflasyonun düşmesine yardım edeceği görüşünü sürdürmüyor. Buradaki yönlendirme itibariyle dezenflasyonist sürecin biraz daha gecikmeli bir şekilde geleceği ve bu yılın son ayından önce de herhangi yardımcı olacak bir matematiksel etki gelmeyeceği anlaşılmaktadır. Haziran ayında yurt içi enerji ve gıda fiyatlarının neredeyse ikiye katlanmasıyla enflasyon sıkıntılarının TCMB’nin daha önce öngördüğünden daha kalıcı olabileceği anlaşılıyor. Merkez Bankası’nın bu yıl %42,8 olan enflasyon tahminini gelecek hafta yılın 3. Enflasyon Raporu’nda ciddi şekilde yukarı doğru revize etmesi gerekecektir. Biz, Aralık ayındaki muhtemel baz etkisinin enflasyonu %70 bandına doğru çekebileceğini düşünüyor ve gelecek yılın ilk birkaç ayından önce bir düşüş serisi beklemiyoruz.
TCMB, enflasyonla mücadele etmek ve kredi büyümesini dizginlemek için ana politika aracı yerine zorunlu karşılıklar gibi alternatif tedbirlere başvururken, geçen yıldan bu yana lirayı desteklemek için reeskont kredileri kullanılıyor. Şimdiye kadar, bu enstrümanlar fiyatları stabil hale getirmede ve para birimini desteklemede geçici etkiler dışında geniş zamana yayılan bir dönüşüm oluşturmadı. Enflasyon baskısı açısından ise mücadele etmek için bir ana politika kullanımı söz konusu olmadı ve politika faizi bütün zorlayıcı makroekonomik temellere rağmen sabit tutuldu. Merkez Bankası yüksek enflasyonun belli bir süre devam edeceğini, politika açıklamasındaki değişimlerle kabul etmiş durumda, ancak bunu engellemek için bir politika değişimi öngörmüyoruz ve hükümetin büyümeyi desteklemek amaçlı düşük faiz talebinin devam etmesini bekliyoruz.
Para politikasının hükümetin ekonomi perspektifi ile enflasyon, küresel parasal sıkılaşma faktörleri arasında sıkışmış bir görüntüsü vardır. Sonuç olarak; Merkez Bankası’nın Ağustos ayında da benzer şekilde statükoyu devam ettirmesini bekliyor, yılın geri kalan kısmında da faizlerde değişiklik olmayacağını öngörüyoruz.
Kaynak: Tera Yatırım
Hibya Haber Ajansı