Birkaç aydır para politikasını sabit tutan Merkez Bankası, bu evrede artan enflasyon oranlarına karşı herhangi bir ana politika aracını devreye koymamıştır. Bu doğrultuda, para politikasının bütün fonksiyonlarını liraizasyon stratejisine devreden Merkez bankasının ortaya bir tepki mekanizması koyması yönünde bir U dönüşü hamlesi yapmasını beklemiyoruz. Merkez Bankası’nın 23 Haziran toplantısında faiz oranlarında bir değişim yapmamasını ve gevşek para politikası zeminini sürdürmesini öngörüyoruz.
Türkiye TÜFE enflasyonu, TCMB politika faizi ve orta vadeli enflasyon hedefi karşılaştırması… Kaynak: Bloomberg, TCMB, TÜİK
Konjonktürel olgular çok lehte işliyor gibi görünmüyor. Son gelişmeler liranın daha da zayıflamasına zemin oluşturmuş durumda ve Türkiye’nin düşük faiz oranlarına bakılacak olursa, bu durum çok büyük bir değişime uğramayacak gibi. Bu evrede enflasyonun kontrol bandının dışındaki belirsiz ve yüksek görüntüsü, Türkiye’nin faiz oranları da ekonomik koşullardan bağımsız şekilde düşük kaldığından kırılganlık etkisini muhtemelen artıracak ve döviz talebinin artmasına neden olacaktır. Dünyanın geri kalan Merkez bankaları değişen finansal koşullar ve bu doğrultuda enflasyon sorununa karşı proaktif olma yolunda Fed’in ayak izlerini takip ederek faiz oranlarını artırmakta, Türkiye ise bu parasal ve finansal trendlerin dışında kalmaktadır.
Lira, bu yıl dolar karşısında %20’den fazla değer kaybetti ve bu, başlıca gelişen piyasalar arasında en yüksek aşınma oranına işaret ediyor. Enflasyon ise Mayıs’ta %73,5’e fırladı ve reel faiz oranını -%59,5 seviyesinde oluşturdu. Türkiye, reel faiz oranı bakımından emsal piyasalar arasında açık ara en düşük seviyede. Liranın, gevşek olan faiz tamponundan dolayı dışsal risk faktörlerine de duyarlılığı yüksek seviyededir.
Ekonomi yönetimi bir genel uygulama içinde liraizasyon sağlama, faiz oranlarını düşük tutma ve büyüme odaklı ekonomi stratejisine bağlı kalmayı tercih ediyor. Bu uygulama kapsamında da faiz oranlarını yükseltmek yerine, lirayı desteklemek için gelire dayalı tahvillerin getirilmesi, bazı kredi kanallarının daraltılması ve ihracatçıların döviz gelirlerini satmaya teşvik edilmesi gibi alternatif tedbirler alınmaktadır. Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan, yakın zamanda faiz oranları ile enflasyon arasında bağlantı kurmaya yönelik geleneksel ekonomik kurama karşı çıkarak faiz oranlarının yükseltilmeyeceğini, aksine faizlerin daha düşük olabileceğine dair değerlendirmelerini yinelemişti.
Genel ekonomi çevreleri ise, faiz artırımları gerçekleştirmeden fiyat istikrarına işaret eden göstergeleri sürdürülebilir dengelerde tutulmasının imkan dahilinde olmadığını düşünmektedir. Türkiye, 20 Aralık’ta döviz getirisini garanti altına alan yeni liraz bazlı mevduat ürününü devreye soktuktan sonra meydana gelen birkaç aylık fiyat stabilitesi, aradan geçen sürede emtia fiyatları nedeniyle cari dengenin kötüleşmesi, bozulan yatırım ortamı, Rusya – Ukrayna savaşının olumsuz global ekonomik etkileri, küresel enflasyon dalgası ve Fed gibi merkez bankalarının faizleri hızla artırmaya yönelmesi gibi faktörler ve bu global konjonktüre gerekli şekilde verilmeyen para politikası tepkisi itibariyle yeniden aşınmış bir görüntü içindedir. Bu kapsamda da USDTRY kurunun yakın dönemde artış eğilimine hız verdiği görülmekle beraber, mevcut faktörlerin ilerleyen dönemde global resesyon tehdidi itibariyle azalan ihracat performansı gibi olumsuzluklar itibariyle de ağırlığını artırması beklenebilir. Finansal ortam, iç ve dış talebi etkileyen unsurlar ve büyüme – enflasyon dinamiklerinin genel denge yokluğu itibariyle daha zorlayıcı şartları içinde bulunduracaktır.
Bu değerlendirme ve risklerin yoğunluğuna rağmen, biz Merkez Bankası’nın planında herhangi bir faiz artırımı olmadığını ve faizlerde bir hareket olacaksa da bunun aşağı doğru olması yönünde çalışacağını değerlendiriyoruz.
Kaynak Tera Yatırım
Hibya Haber Ajansı