Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Mübarek günlere rağmen gönül coğrafyamızda acıların, gözyaşlarının, gönül yaralarının devam etmesi nedeniyle gerçekten üzüntü içindeyiz. Gazze ve işgal edilmiş Filistin topraklarında 5 aydır süren İsrail saldırılarında 32 bin kardeşimiz şehit oldu.
Sivilleri ve sivil yerleşim yerlerini hedef alan ağır bombardımanlarda 73 bin Filistinli de yaralandı. İsrail, 7 Ekim öncesinde 17 sene boyunca uyguladığı abluka ile zaten Gazze’yi açık hava hapishanesine çevirmişti. Son 5 aydır ise Gazze’yi örneklerine ancak 2. Dünya Savaşı’nda şahit olduğumuz büyük bir imha kampı haline getirdi. İsrail’in vahşi saldırıları sonucunda Gazze, dünyanın en büyük çocuk ve kadın mezarlığına dönüşmüştür. Bunu sadece biz değil, bölgeyi ziyaret eden, Gazze’de yaşayan, Gazze’yi gören vicdan sahibi herkes söylüyor. Ama biz böyle konuştuğumuzda Netanyahu ve cinayet şebekesi rahatsız oluyor.
Hemen antisemitizm yaftası vurarak bizi susturabileceğini zannediyor. Bu amaçla şimdiye kadar gizli açık her yolu denediler. Ama Tayyip Erdoğan’ın hakkı ve hakikati haykırmasına asla engel olamadılar. Bugün de katile katil, zalime zalim demekten bizi alıkoyamazlar. İsrailli yöneticiler, bize saldırarak soykırım gerçeğini saklamaya çalışmak yerine Gazze’de susuzluktan ve açlıktan ölen bebeklerin hesabını versin. Netanyahu ve suç ortakları, kimsenin itibar etmediği yalanlara sarılmadan önce niçin Gazze’deki 35 hastaneden 31’inin devre dışı bırakıldığını, doktoru ve hemşiresiyle niye 400’e yakın sağlık personelini öldürdüklerini, neden aralarında tarihi camilerin de olduğu 220 ibadethaneyi yıktıklarını, niçin eğitim kurumlarının yüzde 90’ını enkaza döndürdüklerini açıklasınlar.
Bir miktar un, bir miktar makarna, belki bir adet kuru ekmek alabilmek için sıra bekleyen masum sivilleri katledenlerin bize söyleyecek sözü olamaz. İsrail yönetimi ne yaparsa yapsın; katil, zalim, hırsız, yalancı ve faşist olduğu gerçeğini artık gizleyemez.
Meselenin çok daha vahim tarafı, Uluslararası Adalet Divanı’nın ihtiyati tedbir kararına rağmen İsrail’in hiçbir şey olmamış gibi katliamlarına devam etmesidir aslolan. Kimseyi dinlemeyen İsrail, savaş suçlarını pervasızca sürdürüyor, hatta acil ateşkes çağrısı yapan ülkeleri dahi tehdit edecek kadar küstahlaşıyor. İsrail, yaklaşık bir asırdır şımartılmanın, katliamları, toprak gaspları, hırsızlıkları karşısında sessiz kalınmasının faturasını sadece Filistin halkına ödetmiyor, bu fatura aynı zamanda uluslararası kurumlara da ödetiliyor. Uluslararası kurumlara yönelik güven kaybının bedeli önümüzdeki yıllarda daha fazla terör, daha fazla istikrarsızlık olarak hepimizin önüne gelecektir.
Netanyahu ve suç ortaklarına bu cesareti veren, üzülerek ifade ediyorum. İsrail’e koşulsuz askeri ve diplomatik destek sağlayanların ikircikli politikalarıdır.
Gazze’ye yönelik saldırılar ve abluka devam ederken mevcut yardım miktarının yeterli olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Refah Sınır Kapısı’ndan tır geçişlerinin olması gereken düzeye çıkartılması en acil ihtiyaçtır. Elbette bunun için İsrail üzerinde daha fazla baskı kurulması gerekiyor.
Türkiye olarak şimdiye kadar 40 bin tondan fazla insani yardım malzemesini Mısır üzerinden Gazze’ye ulaştırdık. Ulaştırmaya da devam ediyoruz.
Ramazan ayı boyunca hem resmi kurumlarımız hem belediyelerimiz hem de vakıf ve derneklerimiz vasıtasıyla yardımlarımızı artırarak sürdüreceğiz. Gazze’deki katliamların tekrar etmemesi ve bölgenin ihyası için garantör olarak sorumluluk üstlenmeye de hazırız.
Filistin meselesi, adil bir çözüme kavuşturulmadan ne bölgemizde ne dünyada kalıcı barış ve istikrar mümkündür. Bunun tek yolu ise 1967 sınırları temelinde Doğu Kudüs’ün başkent olduğu bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz Filistin Devleti’nin kurulmasıdır. Hepimizin katledilen Filistinli çocuklara borcu vardır. Bu borç da ancak bağımsız Filistin Devleti’nin tesis edilmesiyle ödenebilir.
2 yılı aşkın süredir Ukrayna’da devam eden savaşta da vicdanlı ve ilkeli yaklaşımımızla barışın sağlanmasına dönük her türlü çabayı sergiledik. Ukrayna’nın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne desteğimizi ortaya koyarken, Rusya’yı dışlayan barış planlarının sonuç getirmeyeceğini de ifade ettik. Karadeniz’den komşumuz olan her iki ülkeyle de diyaloğumuzu sürdürüyoruz.
Karadeniz’de seyrüsefer güvenliğini yeniden tesis etmek ve tahıl ticaretinin güvenli şekilde yapılmasını temin etmek amacıyla çalışıyoruz. Bölgede çatışmaları kızıştıracak NATO’ya da sirayet etmesine sebep olacak her türlü adımdan uzak durulması gerektiği inancındayız.
Cumhuriyetin 100’üncü yılını geride bırakmanın gururunu yaşayan ülkemiz, Türkiye Yüzyılı’nın inşası için hedeflerine emin adımlarla ilerliyor. Gazze ve Ukrayna’nın yanı sıra Suriye, Irak, Libya, Yemen ve Afganistan’da barış ve istikrara yönelik çabaları aktif katkı sağlıyoruz.
Güney sınırlarımızın ötesinde bir ‘teröristan’ kurulmasına hiçbir şart altında müsaade etmeyeceğiz. Bu konuda artık müttefiklerimiz başta olmak üzere dost ülkelerden en azından DEAŞ bahanesiyle bölücü terör örgütüne verilen desteği keserek Türkiye ile dayanışma sergilemelerini bekliyoruz.
Son 10 yılda yaşanan tüm gelişmeler şu gerçeği çok net göstermiştir. Terör örgütleri vasıtasıyla çıkarların korunması mümkün değildir. Bu tür hesaplar tıpkı kumdan kale misali sonuçsuz kalmaya mahkumdur. Bölgemizde kalıcı istikrar ve huzurun tesisi yılanla aynı çuvala girmekten değil, meşru aktörlerle ortak bir zeminde buluşmaktan geçiyor. İnşallah önümüzdeki dönemde bu ortak zeminin bulunacağına inanıyoruz.
Güney Kafkasya’da istikrarın korunması, ülkemizin öncelikleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki barış anlaşmasının imzalanmasıyla bölgede yeni bir dönemin başlamasını arzu ediyoruz.
Doğu Akdeniz ve Ege’de Yunanistan ile son dönemde hakim olan olumsuz atmosferin somut sonuçlar vermesini ümit ediyoruz. Burada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin hak ve çıkarlarıyla egemen eşitliği göz ardı edilerek bir çözüme ulaşılması mümkün değildir. Balkanların istikrarı ve huzuruna katkı sağlayan adımların her zaman olduğu gibi destekçisiyiz.
Tam 70 yıldan fazladır etkin ve güçlü üyesi olduğumuz NATO, güvenliğimizin temel taşlarından biridir. NATO müttefikimiz Amerika Birleşik Devletleri ile Washington’da düzenlenen son Stratejik Mekanizma Toplantımızda işbirliğimizi geliştirmeyi kararlaştırdık.
Avrupa Birliği üyeliği de stratejik hedefimiz olmaya devam ediyor. Yeniden Asya girişimimizi güçlendirirken, Latin Amerika ve Afrika açılım politikalarımızın müspet sonuçlarını alıyoruz.
4. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’ni bu yıl gerçekleştirmek üzere çalışmalarımıza başladık.”
Hibya Haber Ajansı