ABD Başkanı Joe Biden, kısa süre önce ülkesindeki seçim kampanyası sırasında yaptığı konuşmada, Çin’in ekonomik büyümesinin zayıf olduğunu, dolayısıyla dünyaya tehdit eden “saatli bomba” olabileceğini iddia etti. Biden’in bu konuşması kendi siyasi sıfatına hiç yakışmadığı gibi, gerçekleri de yansıtmıyor.
Yılın başından bu yana, küresel ekonomik toparlanma zayıflaşıyor. Buna rağmen, Çin ekonomisinin toparlanması güçlenip iyiye doğru seyretmeye devam ediyor. Yılın ilk yarısında Çin’in gayri safi yurtiçi hasılası yüzde 5.5 oranında arttı. Bu sayı, geçen yılki yüzde 3’ten fazla oldu. Uluslararası Para Fonu, Çin ekonomisinin bu yıl yüzde 5.2 oranında büyüyeceği ve Çin’in küresel ekonomik büyümeye yapacağı katkının üçte biri bulacağı tahminini açıkladı. Bu gelişmeler, Çin ekonomisinin dayanıklı, büyük potansiyelli ve dinamik olduğunu, uzun vadeli iyiye seyretme temelinin hiç değişmediğini kanıtlıyor.
Aslında, dünya ekonomisini tehdit eden “saatli bomba” Çin değil, ABD’nin kendisidir. ABD Maliye Bakanlığı’nın resmi sitesinde yer alan verilere göre, 27 Temmuz itibariyle ABD federal hükümetinin borç büyüklüğü 32.659 trilyon ABD Doları’nı buldu. Bu miktar, bir önceki aya göre 392 milyar 750 milyon dolar arttı. The Wall Street Journal gazetesinde yer alan makalede, ABD maliyesindeki “saatli bomba”nın tehlikeli olduğu savunuldu. Dünyanın önde gelen kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings kısa süre önce ABD’nin uzun vadeli kredi notunu “AAA”dan “AA+”ya düşürdüğünü açıkladı. Fitch Ratings, ABD yönetiminin borç yükünün yüksek seyrettiğine ve sürekli arttığına işaret ederek, ABD’nin mali durumunun önümüzdeki üç yıl boyunca kötüleşmeye devam edeceğini duyurdu. Fitch Ratings’in açıklamasında ayrıca ABD’nin yönetim kabiliyetinin son yirmi yılda zayıfladığı ifade edilerek, bunun ABD’de borç limiti üzerine anlaşmazlıklar yaşanmasına ve her seferinde ancak son anda uzlaşmaya varılabilmesine neden olduğu belirtildi.
Küresel finansman alanında özel konuma sahip olan ABD’de borç krizinin defalarca görülmesi, küresel finansman sektörünü daha zayıf hale getirebilir, özellikle yeni yükselen piyasalarda sermayenin dışarı kaçmasına ve para biriminin değer kaybetmesine yol açabilir.
ABD’de borç krizinin yanı sıra, Kongre’de Demokrat Parti ve Cumhuriyetçi Parti arasında seçim ve borç krizi konularında yaşanan ciddi anlaşmazlıklar ve zıtlaşma, Maui adasında büyük can ve mal kaybına yol açan yangında hükümetin acil kurtarma çalışmalarının başarısız olması, siyahi Floyd’un öldürülmesi gibi ırk ayrımcılığı olaylarının sıkça görülmesi, büyük ölçekli silahlı saldırıların ardı ardına meydana gelmesi gibi ciddi sorunlar, ABD toplumunda bulunan birer “saatli bomba” olarak değerlendiriliyor.
ABD, söz konusu bu kadar çok sorunu çözmeye çalışmak yerine, Çin’i sıkça gündeme taşımaya kalkışıyor ve ABD kamuoyunun ilgisini yanlış yöne çevirmeye çalışıyor. Son yıllarda, Çin’i en önemli rakibi olarak gören ABD, Çin’in gelişmesini engellemek amacıyla sürekli olarak “Çin’in ekonomik zorbalığı” “Çin risklerinden arındırma” ve “Hint-Pasifik ekonomik çerçevesi” teorilerini kışkırttı ve “çip ittifakı” gibi ticari korumacılık kurumu oluşturmaya çalıştı. Beyaz Saray, 9 Ağustos’ta yayınladığı talimatta, dış yatırıma yönelik denetleme mekanizması kuracaklarını açıkladı. Bu talimat, ABD’nin Çin’in bazı ileri teknoloji sektörlerine yatırım yapmasına kısıtlama getirmeyi amaçlıyor. ABD’nin bu eylemleri, küresel endüstri ve tedarik zincirlerini ciddi boyutta zedelerken, küresel ticari iş birliğine büyük zarar veriyor. ABD, küresel ekonomik büyümeyi tehdit eden “saatli bomba” ünvanına hak ediyor.
ABD’nin dünyaya getirdiği zararlar, sadece ekonomi alanıyla sınırlı kalmıyor. Günümüzde, Ukrayna-Rusya çatışmasında HIMARS çok namlulu füze sistemi, Güney Çin Denizi’nde sözde 'seyrüsefer serbestisi'ni korumakla görevli Reagan tipi uçak gemisi, ABD’nin yangına körükle gitme ve küresel barışı kaosa sürükleme niyetini gösterdi. ABD, dünyanın istikrarını ve kalkınmasını tehdit eden 'saatli bomba'dır.
Kaynak: Çin Uluslararası Radyosu
Hibya Haber Ajansı