Safra kesesinde sorun olduğunda yağların sindiriminde sıkıntı yaşandığını anlatan Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğr. Üyesi Doç. Dr. Kinyas Kartal, buna bağlı olarak da safra kesesi taşlarında en sık görülen semptomun karın ağrısı olduğunu söyledi. Ancak hastaların farklı hastalıklara bağlı olarak da görülen bu semptomun nedeni olarak safra kesesi taşını düşünmediğini belirten Doç. Dr. Kartal, tanıda yaşanan gecikmeye bağlı tedavinin de geciktiğini bu durumun da daha ciddi sağlık sorunlarına neden olabileceğini dile getirdi.
“Hastalarımız, çektiği ağrıyı mide şikayeti zannediyor”
Safra kesesi taşlarının genellikle 40’lı yaş grubunda diğer yaş gruplarına göre daha fazla ortaya çıkabileceğini belirten Kartal, şu bilgileri verdi:
“Safra kesesi taşları kadınlarda ve açık tenli insanlarda daha fazla görülmekte . Aynı zamanda kilolu hastalarımızda zayıf hastalarımıza göre daha çok ortaya çıkabiliyor. Hastalığın ayırıcı tanısı, yerleşim yeri yakın olduğu ve safra kesesi sinirleri ile mide sinirleri aynı yolak üzerinden ilerlediği için mide hastalıkları ağrısı ile karışır. Hastalarımız, çektiği ağrıyı mide sorunlarıyla karıştırabildiği için midelerini rahatlatıcı bazı ilaçlar kullanabiliyor. Bu durumda tanı ve tedavide gecikme kaçınılmaz oluyor.”
“Yüksek kolesterolu olan kişiler riskli grupta yer alıyor”
Genetik geçişin de safra kesesi taşlarının oluşumunda etkili olduğuna da değinen Doç. Dr. Kartal, risk faktörleri hakkında şöyle konuştu:
“Ailenizde safra kesesi taşı olduğunu biliyorsanız bu sizi de safra kesesi taşı olan bir hasta adayı yapar. Kilolu hastalarımızda, yaş grubu olarak da 40-50 yaş grubu olan hastalarda safra kesesi taşlarını daha sık görmekteyiz. Hızlı kilo alma-verme gibi durumlar da safra komponentinin içeriğini değiştireceği için safra kesesi taşı oluşumda risk faktörüdür. Yüksek kolesterolü olan kişilerde de safra kesesi taşlarının oluşumu adına risk faktörü taşıyan kişilerdir.”
“Safra kesesinde taş olduğunu gösteren işaretler”
Hastalığın şikayetlerinin mide bulantısı ve karın ağrısı ile başladığını da ifade eden Doç. Dr. Kartal, belirtilerle ilgili şunları kaydetti:
“Bunlara omuz, sırt ağrısı da eşlik edebilir. Her iki kürek kemiğinin ortasındaki ağrı safra kesesi taşları için spesifik bir belirtidir. Karın ağrısı, omuz ağrısı, bulantı ve onlara eşlik eden kusma gibi rahatsızlıklar da safra kesesi taşlarının en önemli semptomlarındandır. Bu şikayetleri yaşıyorsanız mutlaka bir doktora başvurmalı ve gerekli tedavi sonrasında cerrahi programına alınmalısınız.”
Sorun safra kesesinden mi, mideden mi kaynaklanıyor?
Doç. Dr. Kartal, safra kesesi taşı ağrısının diğer ağrılardan nasıl ayırt edilebileceğine dair şu bilgileri verdi:
“Mide, gastrit, ülser ağrısı daha çok açken hissedilirken, safra kesesi taşları ağrısı ise yiyecek ve yemek alınımı takiben devreye girdiği için tokken ağrı yapar. Hastalarımız ise ‘midem ağrıyor’ diye yemek yemez. Yemek yemediği zaman safra kesesi de rahatlar ve bu durum bir paradoksa yol açar. Gastrit ağrısı ve safra kesesi ağrısı en sık karıştırılan ağrılar olmakla birlikte ikisinin tedavisi birbirinden tamamen farklıdır. Gastriti ilaçlarla tedavi ederken, safra kesesi hastalıklarının birçoğunun tedavi şekli cerrahidir. Bu yüzden gastrit ve safra kesesi ağrısının ayrımında önemli bir gecikme olursa ameliyat ve sonrasındaki dönem hastalarımız için daha zorlu olabiliyor. Bu nedenle hastalarımız yaşanan sorunları “mide ağrısı” diyerek geçiştirilmemeli. Çünkü hatırlanması gereken nokta; safra kesesi taşları ameliyat edilmediği zaman, safra kesesi ile safra yolları iltihaplanmasına, taş safra yollarına düşmüşse sarılık ve hatta pankreatit gibi önemli sağlık sorunlarına yol açabilir.”
“Kapalı teknikle yaptığımız ameliyatları tercih ediyoruz”
Safra kesesi taşı ağrısının tedavisi için cerrahi gerektiğini belirten Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Genel Cerrahi uzmanı Doç. Dr. Kinyas Kartal, uygunana tedavi ile ilgili şunları söyledi:
“Bu taşlar, safra çamuru içinde toz tanecikleri kadar olabildiği gibi 4-5 santimetre yani yaklaşık bir yumurta boyutunda da olabiliyor. Burada önemli olan nokta taşın büyüklüğünden ziyade tıkanıklığa yol açıp açmamasıdır. Eğer taş safranın boşalmasını önleyecek şekilde bir tıkanıklığa yol açıyorsa bu artık iltihaplı safra kesesini ortaya çıkarır ve bu noktada tedavisi cerrahidir. Ameliyatta ise kapalı ve açık olmak üzere iki farklı teknik kullanılır. Konvansiyonel dediğimiz eskiden beri kullanılan açık ameliyatla safra kesesi alınır. Günümüzde ise kapalı teknikle yapılan safra kesesi ameliyatları altın standart tedavi olarak kabul ediliyor. Hastalarımızı genellikle bir gün sonra taburcu ediyor, bir hafta içerisinde de normal hayatlarına dönmelerini sağlıyoruz. Ancak safra kesesi taşları için sorun ilerlemeden erken evrede yapılan cerrahinin, hastanın ameliyat sonrası dönemi rahat geçirebilmesinde de önemli olduğu unutulmamalı.”
Hibya Haber Ajansı