Çin ekonomik modernleşmesi yeni bir dönemece girdi. Ve fakat Batılı analizciler, Çin ekonomisinin vardığı yeni aşamayı anlamakta zorlanıyor.
Batılı analizciler, herhangi bir kapitalist ekonomiyi incelerkenki alışa geldikleri kıstaslarla Çin ekonomisine bakıyor. Esasen bu kıstaslar açısından da Çin ekonomisinin durumu, eşdeğer Batı ekonomilerinden daha iyi. Buna rağmen, hemen hemen aynı cümlelerle, Çin ekonomisinin Covid-19 kapanmalarından “tökezleyerek” çıktığını tekrarlıyorlar. Sözümona nesnel görünmek isteyen kimisi, Çin’in “yeni normali” diyerek gerçekte hiçbir şey söylememiş oluyor. Moody’s gibi Amerikan derecelendirme kuruluşları, Çin ekonomisinin notunu düşürebileceğini açıklıyor. Çin’in “büyüme beklentilerinin ‘yapısal olarak’ zayıf göründüğünü” öne süren The Economist dergisi “Çin 2024’te ekonomik sıkıntılarını geride bırakacak mı” sorusunu soruyor. Bunlara karşılık, daha önce Çin ekonomisinin 2023’te yüzde 5 büyüyeceğini açıklamış olan Uluslararası Para Fonu (IMF) büyüme öngörüsünü yüzde 5,4’ye düzeltiyor.
Neye bakarak yapılıyor bu analizler? Efendim Çin ekonomisi daha önce 10 yıl boyunca ortalama yüzde 9 dolayında büyümüş de, bu yıl yüzde 5 dolayında büyümeyi zar-zor kurtarmış! Çin ekonomisinde deflasyonist eğilim güçlenmekteymiş! Çin ekonomisi gibi büyük bir ekonomide, deflasyonun hem Çin ekonomisine hem küresel ekonomiye etkileri ve sonuçları ağır olurmuş! vs vs…
Batılıların analizlerini bir yana koyalım ve gerçeği kavramaya çalışalım.
2024’ün ipuçları
11-12 Aralık günleri Beijing’de toplanan Merkezi Ekonomik Çalışma Konferansı, Batılı analizcilerin tersine, Çin ekonomisinin “yüksek kaliteli kalkınmada kaydedilen ilerleme sayesinde toparlanma sağladığı” sonucuna vardı. Konferans tutanaklarını kapsamlı olarak ve derinlemesine inceleyebilmiş değiliz. Basında çıktığı kadarıyla değerlendirmeler yapacağız.
Konferans, genel olarak, Çin’in kalkınmasında olumlu koşulların olumsuz faktörlerden daha ağır bastığını, ekonomik toparlanmanın temel eğiliminin ve uzun vadeli olumlu görünümünün değişmediğini saptadı. Ancak hem iç, hem dışarıdan kaynaklanan zorluklara da işaret edilerek, potansiyel tehlikelere karşı dikkatli olunmasının ve sorunlara etkin çözümler bulunmasının önemine işaret edildi.
“İstikrar temeldir, ilerleme hedeftir” diyalektiğini kuran Konferans, “istikrarı sağlarken ilerlemeyi sürdürme, ilerleme yoluyla istikrarı pekiştirme ve eskiyi ortadan kaldırmadan önce yeniyi kurma çabalarını artırma” çizgisini benimsedi.
Konferansta her sektör gözden geçirildi ve 2024 yılı için dokuz derinleşme alanı belirlendi. Bunlar sırasıyla şöyle:
* Bilimsel-teknolojik yenileşme, modern sanayi sisteminin gelişmesine öncülük etmeli.
* İç talebi büyütmek için daha çok şey yapılmalı.
* Kilit alanlarda reform derinleştirilmeli.
* Yüksek standartlı açılım genişletilmeli.
* Kilit alanlarda riskten kaçınılmalı ve risk sürekli etkin biçimde önlenmeli.
* Tarım, kırsal alan ve çiftçilerle ilgili iyileştirmeler için sürekli çaba sarf edilmeli.
* Bütünsel kent-kır kalkınmasını kolaylaştırıcı çaba gösterilmeli ve bölgesel kalkınma koordine edilmeli.
* Çevreyi korumayı ilerletmek, yeşil ve düşük karbonlu kalkınmayı teşvik etmek için daha fazla şey yapılmalı.
* Halkın geçim kaynaklarının güvence altına alınması ve iyileştirilmesi için çaba gösterilmeli.
Yeni dönemecin yol haritası
Ekonomi biliminin dolambaçlı ayrıntılarında boğulmadan, ilke diyebileceğimiz bu dokuz maddenin arkasında neyin yattığını anlamaya çalışalım.
Hatırlanacaktır, Çin’e özgü sosyalizmin bundan önceki hedefi mutlak yoksulluğu tamamen yok etmekti. Bu hedefe ulaşıldı. Şimdiki hedef, bölüşüm ilişkilerini geliştirerek refahın tabanını genişletmek. İç talebi büyütmekten kastedilen bu.
Yukarıdaki dokuz maddenin hepsi tek bir hedefi işaret ediyor: Refahı toplumsallaştırmak. Bu durum, Çin’e özgü sosyalizm stratejisine uygun ve stratejinin yeni bir aşaması anlamına geliyor. Ekonomik verilerle ifade etmeyi deneyelim:
Çin Milli İstatistik Bürosu verilerine göre, 1,4 milyarlık nüfusun 400 milyonu orta gelirli. Gelirleri 100 bin yuan (yaklaşık 14 bin dolar) ila 500 bin yuan (yaklaşık 70 bin dolar) arasında. Gayrı Safi Milli Hasıladan (GSMH) kişi başına düşen pay ise yaklaşık 90 bin yuan (12 bin 500) dolar. Bu veriler, bölgeler arasında ve kent ile kırsal bölgeler arasında ciddi gelir eşitsizliklerini işaret ediyor.
2030 yılına kadar kişi başına gelirin 165 bin yuana (23 bin dolar) çıkması hedefleniyor. Bunun tek bir yolu var: 400 milyonluk orta gelir grubunu büyütmek. O da bir yandan kırsal nüfusu daha fazla kentli hale getirirken, bir yandan da işgücüne, modern sanayinin gerek duyduğu bilimsel-teknolojik becerileri kazandırmak.
Kırsal nüfusu kentlileştirmek, yeni kentleşme atılımı ve buna bağlı olarak hem istihdam, hem sosyal güvenlik ve hem de altyapı sorunlarının çözülmesi demek. İşgücüne ileri bilimsel-teknolojik beceriler ise üniversite eğitimiyle kazandırılabilir.
2024 yılı, refahın daha eşitlikçi biçimde dağıtıldığı dönemin başlangıç yılı oluyor. Bu aynı zamanda Çin ekonomisinin daha büyük ve güçlü bir iç pazara dayanmasını, böylece dış müdahalelerden daha az etkilenmesini sağlayacak.
Türkiye’nin sosyalistleri, yıllar yılı yaptıkları tartışmalardan, sosyalizmin zaman içinde kent-kır ayrımını (veya çelişmesini) ve kafa emeği-kol emeği ayrımını (veya çelişmesini) ortadan kaldırması gerektiğini bilir. İşte örneği!
Hibya Haber Ajansı