enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,3490
EURO
37,3928
ALTIN
3.020,30
BIST
8.663,88
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
14°C
İstanbul
14°C
Az Bulutlu
Çarşamba Parçalı Bulutlu
17°C
Perşembe Az Bulutlu
17°C
Cuma Hafif Yağmurlu
15°C
Cumartesi Çok Bulutlu
17°C

Batılı ülkeler neden Japonya’nın radyoaktif atık su tahliye planından endişe duymuyor?

Batılı ülkeler neden Japonya’nın radyoaktif atık su tahliye planından endişe duymuyor?
11.07.2023 19:50
4
A+
A-

Fukuşima Daiichi Nükleer Santrali'nden denize radyoaktif atık su salınması konusundaki değerlendirme raporunu Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) bir hafta önce yayınladı. Bu durum karşısında, Pasifik adaları, Filipinler, Endonezya, Güney Afrika, Peru, Çin ve Güney Kore gibi ülkeler Japonya'nın bu planına tepki gösterirken, ABD ve diğer Batılı ülkelerin tutumları ise merak konusu oldu.

UAEA'nın raporunu yayınlamasının ardından ABD Dışişleri Bakanlığı, raporu olumlu karşıladıklarını ifade etti. Batı'daki siyasetçiler, Japonya'nın tartışmalı radyoaktif atık su planına karşı sessiz kalmayı sürdürdü.

Batılı medya kuruluşları, “nükleer atık su” yerine “işlenmiş su” ifadesini kullanırken, uluslararası toplumda pek fazla itirazla karşılaşmadı. BBC'de yayınlanan bir haberde, tamamen Japon hükümeti ve UAEA’nın açıklamalarından alıntı yapıldı. Makalede yer alan video görüntüsünde, bir gazeteci, Fukuşima'dan yakalanan balığı yiyerek, bu balığın son derece “güvenli” olduğunu ve endişe duymanın gereksiz olduğunu iddia etti.

Yapılan araştırmalara göre, Fukuşima'daki atık sular 60'tan fazla radyoaktif element içeriyor. Japonya'nın kendisi de ALPS teknolojisiyle işlenen radyoaktif atık suyun yüzde 70'inin, okyanusa boşaltılması için gerekli standartlara ulaşmadığını kabul ediyor. Almanya'nın bir deniz bilimleri enstitüsünün yaptığı araştırmaya göre, Fukuşima'nın çevresindeki deniz, dünyanın en güçlü akıntısına sahip. Bu nedenle, radyoaktif atık suyun okyanusa tahliye edilmesinin ardından 57 gün içinde radyoaktif elementler, Pasifik Okyanusu’nun çoğu alanına yayılacak. Bu durum sadece deniz ekosistemine değil, insan sağlığına da zarar verecek.

Bununla birlikte, bazı Batılı ülkeler Japonya'nın radyoaktif atık suyu konusunda neden endişe duymuyor? Çünkü bu durumun altında, onların kendi bencil yaklaşımları ve utanç verici tarihi yatıyor.

Los Angeles Times gazetesinin haberine göre, ABD 1940’lı ve 1950'li yıllarda Marshall Adaları'nda 67 nükleer deney gerçekleştirdi. ABD ordusu, 1 Mart 1954'te Marshall Adaları'ndaki Bikini Mercan Adası'nda, bugüne kadar yapılmış en güçlü nükleer bombalardan biri olan “Castle Bravo” adlı hidrojen bombasını patlattı. Bu bombanın yıkıcı gücü, Japonya'nın Hiroşima kentine atılan atom bombasına göre bin kez daha etkiliydi. Günümüzde ABD, geçmişte işlediği bu korkunç suçları hafifletmeye çalışıyor. Bu da ABD'nin Japonya'nın okyanusa radyoaktif atık su boşaltma planına neden toleranslı yaklaştığını açıkça ortaya koyuyor. Zira ABD, denizlerin radyoaktif kirliliğine sebep olan ülkelerden biri.

Ayrıca ABD, nükleer güvenliği kendi çıkarlarını ilerletmek için bir araç olarak kullanıyor. İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminden bu yana, nükleer meseleler Japonya ve ABD arasındaki ittifak için özel bir anlam taşıyor. Bir yandan bu, ABD'nin Japonya üzerindeki kontrolünü sağlaması açısından önemli bir unsur. Diğer yandan ise bu, Japonya'nın ABD'ye olan bağlılığını sürdürme aracıdır.

Fukuşima santralinde 2011 yılında yaşanan patlamadan sonra Japonya ve ABD, nükleer kaza ve afet sonrası yeniden yapılandırma konularında iş birliği anlaşması imzaladılar. Bu nükleer felaketi bir fırsata dönüştürmeyi hedefleyen iki taraf, bu sayede müttefik ilişkilerini güçlendirmeyi amaçladı. Japonya, ABD'nin gücünü kullanarak uluslararası kamuoyunda radyoaktif atık suyun denize tahliyesi için destek ararken, ABD de Japonya'daki askeri hakimiyetini sürdürebildi. Sözde "kazan-kazan" durumunu yaratan iki taraf, diğer ülkelerin Japonya'nın planı nedeniyle ne kadar bedel ödeyeceğini görmezden geldi.

Uzun süre boyunca ABD, tüm insanların insan haklarını koruduğunu iddia etti. Ancak gerçekte ABD'nin insan haklarından çok kendi hakimiyeti peşinde koştuğu görülüyor. ABD, müttefikinin insan haklarını ihlal eden eylemlerini görmezden gelirken, gelişmekte olan ülkeleri suçlamak için büyük çaba harcıyor. Bu, ABD'nin çifte standardının bir örneği. Pasifik Okyanusu, bazı ülkelerin nükleer deney alanı ve jeopolitik hesaplaşma arenası yerine insanlığın ortak evi olmalıdır. Japonya hükümeti, uluslararası toplumun adalet çağrılarına kulak verip bu planı derhal durdurmalıdır. Japonya'nın eylemlerine karşı çıkmayan Batılı ülkeler ise bu plana ortaklık etmemelidir.

Kaynak: Çin Uluslararası Radyosu

Hibya Haber Ajansı

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.