Politik dizayn doktrini… Boris Johnson hükümetinin iki günde çökmesi, Shinzo Abe suikastı, Hunter Biden’ın iCloud skandalı… Dünya enflasyon ve resesyon sarmalında büyük bir ekonomik buhrana doğru giderken ve Rusya’nın Ukrayna savaşını başlatmasından sonra stratejik kutuplaşma ve tarihi düşmanlıklar bu kadar ön plana çıkmışken siyasetin de dizaynına ilişkin domino taşı etkisini gösteren ilginç gelişmeler oluyor.
Pasifizmden militarizme… Almanya ve Japonya’nın 2. Dünya Savaşı sonrasındaki de-militarizasyonu, Rusya ve Çin gibi düşmanlara karşı kullanılmak üzere tersine çevrilmek isteniyor. Büyüyen Rus tehdidine karşı Almanya’nın Wehrmacht’ı yeniden piyasaya sürme isteği, bu sefer ABD’nin çok da karşı çıkmayacağı bir olgu.
İşin Pasifik tarafında da ibre Avustralya ve Japonya’da… Çin hedefini büyük ölçüde Tayvan olarak belirlemişken, güneyde militarize bir Avustralya ABD ve İngiltere’nin ortaklaşa oluşturduğu AUKUS’un asıl perspektifini oluşturuyor. Japonya boyutunda da hem Çin, hem de Rusya yayılmacılığına karşı bir Doğu cephesi açması perspektifi var. Ukrayna savaşı başladıktan sonra Japonya – Rusya arasında ihtilaf konusu olan Kuril adaları konusu yeniden gündeme taşınmıştı. Çin konusunda ise, şimdi Batı tipi demokrasilerin temsil edildiği kutbu temsil eden bir Japonya var. 1930’lardaki Çin – Japon savaşında yayılmacı olan Japonya iken, şimdi Çin yayılmacılığının karşısındaki Batı’yı temsil eden güç olan bir Japonya oluşturulmak isteniyor.
Siyasi dizayn… Rusya’nın Ukrayna üzerinde amaçlarını açıkça belli eden işgalinden sonra dünya siyasi düzeni de bir dizayn sürecinin içine girdi. En son, Japonya’da Abenomics olarak bilinen ekonomik adımların yaratıcısı eski başbakan Abe öldürüldü. Abe, özellikle 1947’de yazılan anayasanın 9. maddesinin değiştirilmesi için büyük çaba sarf etmişti. Maddeye göre Japonya’da konvansiyonel bir ordu kurulması yasak, ancak bir özsavunma gücü oluşturulabilir. Asya’da yükselen milliyetçi eğilimler, Kuzey Kore ve Çin’in yakın tehdidi ve Pasifik’teki artan askeri faaliyet, Abe’nin bu maddeyi değiştirmesindeki ana motivasyondu. Çin, Japonya’nın savaş sonrası pasifizm politikasından vazgeçmemesi gerektiği konusunda uyararak Abe’nin savunma reform politikalarını eleştirmeye devam etmişti.
Ekonomi… İkinci Dünya Savaşı’nın öncesinde 1929 Ekonomik Buhranı vardı ve savaşı yaratan sebepleri de büyük oranda bu krizin derinleştirdiği sıkıntılar beslemişti. Şimdi gidişata bakalım: Dünya 2008 krizini henüz atlatamamışken, piyasaların parayla dolduğu birkaç yıllık bir periyod izledik. Ekonomik dizayn bu şekilde ilerlerken 2017’de Trump’ın gelmesiyle ticaret savaşları başladı. 2020’den itibaren ise pandemi sarmalına girildi. Şimdi ise küresel enflasyon baskısı var ve siyasi, jeopolitik şartların da olumsuz etkisiyle tüm dünyayı içine alacak derin bir resesyona doğru gidiliyor.
Sonuç? Bugün içinde bulunulan ekonomik, askeri, ticari, politik şartlar tarihten çok önemli referanslar sunuyor ve dünyayı olan biten son gelişmeler eşiğinde ciddi bir tehdidin beklediğini gösteriyor. Tarihten dersler alınmazsa, yeni felaketlere doğru yol alınacağı şeklinde bir gerçeklik var. Normalleşmeden her türlü uzaklaşma ve siyasi, tarihi popülizm zihniyeti olası tehlikeler konusunda endişe verici bir durumun oluşmasına sebebiyet veriyor. Diyalog ortamına hiç olmadığı kadar fazla ihtiyaç var.
Kaynak: Tera Yatırım
Hibya Haber Ajansı