Yeni ekonomi politikalarının implementasyonuna piyasayı da alıştıran Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın faiz indirmeye devam etmesinin sürpriz olmayacağı anlaşıldı. İçeride uygulanan ekonomi politikalarının enflasyondan daha çok büyüme olgusunu ön plana çıkarması ve bu kapsamda politika faizinin tek haneye düşürülmesi konusundaki rehberlik, aynı zamanda da piyasa faizlerinin politika faizi seviyelerine düşürülmesi yönündeki finansal sistem kural değişiklikleri çerçevesinde TCMB’nin Ekim toplantısında faiz indirim serisine devam etmesini ve bir haftalık repo oranını %12’den %11’e düşürmesini bekliyoruz.
Türkiye diğer gelişen ülkelerin reel faiz seviyeleri karşılaştırması. Kaynak: Bloomberg, Tera Yatırım
TCMB’nin faiz indirimlerine dayanak oluşturan büyüme risklerine atıfta bulunacak olursak, son 3Ç22 öncü göstergelerinin ortaya koyduğu ekonomik hız kaybı ve Avrupa’da enerji krizi çerçevesinde oluşan derin resesyon riskleri büyüme faktörünü olumsuz yönde etkilemeye devam edecek görünüyor. Liranın mevcut zayıflığının da bu perspektifte çok değişmesi, ihracat potansiyelini açık tutmak açısından beklenmeyecektir. Faizlerin fonksiyonu ihracat ve üretim tabanından büyümenin desteklenmesi ve seçici yaklaşımla ticari kredilerin artmasının sağlanması, buna bağlı olarak da finansman maliyetlerinin düşürülmesi şeklinde işlenmektedir.
TCMB, son iki toplantısının her birinde politika faizini 100 baz puan indirerek, enflasyona göre düzeltilmiş politika faizini emsaller arasında açık ara en düşük olan -%71,5’e çekti. Bankanın Eylül toplantısından bu yana da yıllık enflasyon oranı daha da artarak %83,5’e yükseldi ve lira yeni dip seviyeleri gördü. Bunun şu anda ekonomi karar alıcıları tarafından izlenen bir faktör olduğunu düşünmüyoruz. Lirada süregelen zayıflığa ve enflasyonda devam eden yükselişe rağmen bu zorlayıcı faktörlerin ikinci planda değerlendirildiğini ve “liraizasyon” ile dengelenmek istendiğini görüyoruz. Bu konjonktürde ilave faiz indirimlerinin para birimini daha da zayıflatma ve enflasyonu besleyici etki oluşturması konusunda riskler olduğunu düşünüyoruz.
Merkez bankası, döviz mevduatlarının liraya çevrilmesini teşvik etmeye yönelik yeni değişiklikler açıkladı. Merkez bankası son hamlesinde lira cinsinden menkul kıymet ihraç etme oranını %3’ten %5’e çıkararak, borç verenleri menkul kıymetlerinin daha fazlasını lira cinsinden tutmaya zorladı. Merkez bankası, bu yıl ve 2023’te ek “liralaşma stratejisi” adımlarının da atılacağını söyledi. Bu tür önlemler, 10 yıllık lira tahvil getirilerini 2022 için 1.277 baz puan aşağı çekerek 2011’den bu yana en büyük düşüşü kaydetmesini sağladı. Bunun ana etkisi 5 yıl ve daha uzun vadeli tahviller üzerinde olacaktır. Ancak geri dönüş hareketleri, “gerçek yatırımcının değil, satın alması gereken bankalar ve emeklilik fonları” tarafından yönlendirilen yapay talebi yansıtıyor. Varılmak istenen nokta, liraizasyonun mevduatların dönüşümü üzerinden ilerletilmesi ve piyasada oluşan faiz oranlarının politika faizi referansına yakınsaması.
Seçimlere doğru ilerlenirken, Türkiye’nin yeni klasik dışı ekonomi modelinde ısrar edeceği anlaşılıyor. Dolayısıyla enflasyon ve döviz kuru üzerinden oluşan bütün zorlayıcı faktörlere rağmen para politikasında bir ters refleks oluşmasını beklemiyoruz. Merkez Bankası’nın Ekim toplantısından sonra da faiz oranlarını indirmeye devam etmesi ve bu trendi 2023’ün ilk aylarında da uygulama alanı bulmak istemesi beklenecektir. Bu faktörler ışığında, Merkez bankasının faizleri düşürerek alanı olduğunu düşündüğünü değerlendiriyoruz.
Kaynak: Tera Yatırım-Enver Erkan
Hibya Haber Ajansı