Orta Çağ manastırları, heyecan veren dağ ve göl manzaraları, sonbaharın eşsiz renklerinin bir arada izlenebildiği parklar… Doğal güzellikleriyle her zaman gezginlerin ve ailece tatil yapmayı sevenlerin vazgeçilmez adresleri arasında yer alan Sırbistan, hazan mevsiminde de bu iddiasını sürdürerek ziyaretçilerine “masal tadında” bir tatil deneyimi vadediyor. Bu seneki tatil rotanıza bu yerlerden en az birkaçını eklemeyi unutmayın.
Djerdap Milli Parkı
Avrupa’nın en uzun ikinci nehri olan Tuna Nehri’nin geçtiği farklı ülkeler arasında en dikkat çekici kompozisyonları oluşturduğu yerlerden biri hiç şüphesiz Sırbistan. Bunun için ülkenin kuzey doğusunda, Romanya ile arasında bir sınır oluşturan Djerdap Milli Parkı’nı bir kez görmek yeterli. 63 bin dönüme yayılan bu milli park, birçok bitki ve hayvan türüne olduğu kadar kültürel ve doğal güzelliklere de ev sahipliği yapmasıyla ünlü.
Nehrin Karpat Dağları arasında yaptığı etkileyici boğaz, halk arasında Demir Kapılar olarak adlandırılıyor. Gölleri, kanyonları, vadileri ve antik kaleleriyle Tuna’nın Demir Kapıları, Avrupa’nın en çekici ve en büyük geçitlerinden de bir tanesi.
Prskalo Şelalesi
Sırbistan’ın gerçekten eşsiz doğa harikalarından biri de Doğu Sırbistan’daki Kuchaj Dağı’nda bulunan Prskalo Şelalesi. Görünüş itibariyle uzun bir taş heykeli andıran şelale, suyun ve kireçtaşının eşsiz buluşmasıyla ziyaretçilerine görsel bir şölen sunuyor. Uzun ve kısmen zorlu bir orman yolundan geçerek ulaşılabilen Prskalo Şelalesi; manastırları ve mağaraları ile ünlü ve oldukça turistik olan Resava bölgesinde yer alıyor.
Uvac Kanyonu
Uvac Nehri’ni ilk kez gören istisnasız herkes, nehrin yemyeşil rengi karşısında hayrete düşer. Kireçtaşı kayaların arasından kıvrıla kıvrıla ilerleyen Uvac Nehri, 75 kilometrekarelik Uvac Doğa Koruma Alanı’nın da can damarıdır. Özellikle kuş bakışı izlemenin nefes kesici olduğu kanyon, 2 kilometreden 10 kilometreye kadar değişen uzunluklardaki yürüyüş parkurlarına ve kuş gözlem noktalarına sahiptir. Kanyon, tekne turu ve yürüyüş olmak üzere iki farklı şekilde gezilebiliyor, rehberli turlar için ise önceden rezervasyon yaptırmak şart.
Topcider Parkı
Belgradlıların dinlenmek ve doğayla bütünleşmek için kaçış noktaları olan Topcider Parkı, şehrin ortasında bir vaha adeta. Topcider Nehri’nin vadisinde yer alan Belgrad’ın bu en eski parkında yeşilliğin, huzurun ve tam anlamıyla korunmuş doğanın tadını çıkarmak, piknik yapmak mümkün. Parkta ayrıca Prens Milos Obrenovic’in yaşadığı dönemden kalma bir saray da yer alıyor. Bugün Sırp Tarihi Müzesi’nin bir parçası olan sarayı gezdikten sonra, binanın hemen önündeki koruma altındaki ağacı ziyaret etmeyi unutmayın. Park, bütün Avrupa’nın en eski platan ağaçlarına ev sahipliği yapıyor ve bunlardan bir tanesi de bina inşa edilirken dikilmiş.
Djavolja Varos
Dünyanın yeni doğa harikalarından biri olmaya aday bir oluşumdan bahsedeceğiz şimdi. Erozyon sonucu oluşmuş taş yapıların ve yüksek mineralleri suyun birleşimiyle meydana gelmiş bu doğa harikasının ismi Devil’s Town, yani Şeytanın Şehri. Hem bu nadir doğa oluşumunun hem de içindeki vadilerin (Şeytan Vadisi ve Cehennem Vadisi) yalnızca isimleriyle bile tüyler ürpertici olduğu Djavolja Varos’a kayıtsız kalmak pek mümkün değil. Şekil itibariyle bir grup insanı andırması nedeniyle hakkında dilden dile dolaşan birçok efsane var; sanırız ki en ünlüsü şeytanın emriyle dünyaevine girmek üzere olan iki insanın, düğüne katılan davetlilerle birlikte taşa dönüştürülmüş olması. Aklınızda olsun, eğer Djavolja Varos’u ziyaret ettikten sonra buraya yeniden gelmek gibi bir düşünceniz olursa, bölgedeki pınarların suyundan mutlaka için çünkü bir başka efsaneye göre bu pınarlardan içenler mutlaka buraya geri dönerlermiş.
Ovčar-Kablar Vadisi
Sırbistan tarafından koruma altına alınan bir diğer bölge de Batı Morava Nehri’nin can verdiği, şifalı su kaynakları, Ovčar ve Kablar Dağları’nın zengin bitki örtüsü ve tarihi manastırlarıyla ünlü bu vadi. Tartışmasız ülkenin en güzel yerlerinden biri olan vadi, temiz havasıyla ve ziyaretçilerine yaşattığı deneyimlerle tüm gezginlerin rotasında mutlaka yer alıyor. Sarp dağların yamaçlarında gizlediği manastırlar ise bu geziyi daha da büyüleyici kılıyor.
Krupaj Kaplıcası
Beljanica Dağı’nın el değmemiş doğasının içinde gizlenmiş bir cennetten bahsedeceğiz bu kez. Yapısı ve görüntüsüyle “ekolojik bir vaha” olarak da tanımlanan Krupaj Kaplıcası, deniz seviyesinden tam 220 metre yükseklikte karstik bir pınar. Kaplıcaya ulaşmak için gidilen yol ise ayrı güzel; eski su değirmenlerinin, göletlerin, dar geçitlerin ve tepelerin eşlik ettiği muhteşem bir doğa yürüyüşünün ardından, sarmaşıkların ve ağaçların arasına gizlenen Krupaj Kaplıcası’na ulaşacaksınız. İlk dikkatinizi çeken şey ise hiç şüphesiz turkuaz renkli berrak suyu olacak. Krupaj kaynaklarından gelen termo-mineral ve kaynak sularının şifasını verdiği kaplıca için dilden dile dolaşan birçok efsane de var. Hemen bir tanesini söyleyelim; gölün hemen altında altından bir mağara olduğu ve mağaranın içerisinde de değerli bir hazinenin yattığı söyleniyor. Bu ne kadar doğru bilinmez ama Krupaj Kaplıcası’nı gördüğünüzde anlıyorsunuz ki, bu ekolojik vaha aslında hazinenin ta kendisi!