Eriyen buzul sularının Tibet Yaylası’nda 5 bin metre yükseklikte oluşturduğu iki kaynaktan doğan Yangtze, kuzeyden güneye, batıdan doğuya neredeyse bütün yönlere kıvrıla büküle, sayısız akarsuyun ve bir çok gölün sularından beslene beslene Doğu Çin Denizi’ne dökülür. Uzunluğu 6 bin 370 kilometredir. Adını da uzunluğundan alır; Yangtze “uzun nehir” demek. Amazon ve Nil’den sonra dünyanın üçüncü en uzun akarsuyu.
Yangtze’nin havzası yaklaşık 1 milyon 800 bin kilometre kare. Çin Halk Cumhuriyeti’nin toplam yüzölçümünün beşte birine yakın. Neredeyse iki buçuk Türkiye kadar. Yangtze bu havzanın yalnızca su ve suyla ilişkili endüstrilerinin kaynağı değil, önemli ölçüde ulaşım ve ticari su yoludur da… Nehrin üzerinde Chongqing, Wuhan, Nanjing gibi önemli tarihi, ticari ve sınai merkezler bulunuyor.
Shanghai, Yangtze’nin Doğu Çin Denizi’ne döküldüğü deltada kuruludur. Shanghai isminin sözlük anlamı “denizin üstünde” demektir. Kent, bu bakımdan Yangtze gibi “ismi ile müsemma”. Konumlanışı itibarıyla tarihte başka isimler de almıştı. Kentin tarihi, 6 bin yıl öncesinin balıkçı yerleşimlerine kadar uzanır.
Belirleyici eksen
Shanghai-Yangtze ilişkisi, tarihten günümüze Çin için belirleyici eksenlerden biri olmuştur. Çin’in ilk sendikal hareketleri Shanghai’de çıktı. Emperyalizm karşıtı fikirler; ilk bilim, felsefe, sanat, kültür dernekleri de öyle. Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) birinci kongresi Shanghai’da nehir üzerindeki bir teknede toplandı. Bütün bu yenilikler Shanghai-Yangtze ilişkisi üzerinden dalga dalga Çin’e yayıldı.
Günümüzde nüfusu 30 milyona yaklaşan Shanghai, doğrudan merkezden yönetilen özel statüde bir kent. Çin’in en önemli sanayi ve ticaret, kültür ve sanat merkezi. Ülkenin gayri safi milli hasılasının yaklaşık beşte birini karşılıyor. Çin merkezi planlamasındaki rolü, iç bölgelerin sanayisini ve ekonomisini desteklemek amacıyla “iş ortamını optimize etmek.” Yani bir tür yol açma görevi…
Shanghai’da dünyanın en büyük konteyner limanı, serbest ticaret bölgesi, dünyanın beşinci büyük finans merkezi bulunuyor. Kent 2018 yılından bu yana Çin Uluslararası İthalat Fuarı’na (CIIE) da ev sahipliği yapıyor.
CIIE’ye kısa bir bakış
Gelişmekte olan ülkeler, toplam dış satımlarının yüzde 26’sını Çin’e yapıyor. Bu ülkelerin hele en geriden gelenlerinin, sürekli büyüyen muazzam Çin pazarına giriş kapısı görevini CIIE görüyor. Bir bakıma, Çin, kalkınmaları ivme kazansın diye kendi pazarını bu yolla en yoksul ekonomilere açıyor.
1964’te kurulmuş olan Uluslararası Ticaret Merkezi’nin (ITC) yönetimi, fuarı bu yönüyle BM’nin 2030 yoksulluğu sona erdirme hedeflerine önemli bir katkı olarak değerlendiriyor. ITC, hem Dünya Ticaret Örgütü (WTO) ve hem de Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) ile bağlantılı. ITC’nin bünyesinde 37 gelişmekte olan ülkeden 260 firma bulunuyor. ITC, bu yılki altıncı CIIE’ye 66 küçük işletme ile katılıyor. Örneğin Jamaika’dan dondurma, Kolombiya’dan bebek maması ve yiyecek, Nepal’den bal…
Ayrıca Kenya’nın balıkçıları, Hindistan’ın baharatçıları, Uganda’nın kahve üreticileri, Kırgızistan’ın el zenaatçıları, Endonezya’nın, Kamboçya’nın ve 140 dolayında ülkenin küçük işletmeleri de ürünlerini Çin pazarına sunacaklar, iş bağlantıları yapacaklar.
Kısacası otomotivden, düşük karbonlu teknolojilere, yapay zekaya, bilgi teknolojilerine, tüketici ürünlerine, tıbbi araçlara, sağlık ürünlerine, gıda ve tarım ürünlerine, el zenaatlarına ne ararsanız sergileniyor fuarda. İleri teknolojilerin katılım oranı, bu yıl 400’den fazla yeni ürün ve örnekle yüzde 30 oranında arttı.
Fuar yalnızca Çin pazarına erişim sağlamıyor, dünyanın her yerinden gelen iş dünyası temsilcilerinin birbirleriyle iletişim kurmaları, başka pazarlara açılmaları ortamını yaratıyor. Benzer sektörlerde faaliyet gösteren işletmeler bilgi paylaşımı yapabiliyor, karşılıklı olarak yeniliklerini aktarılabiliyor. Fuarın bu yılki bir başka amacı, arka arkaya patlak veren çatışmalar ve uluslararası gerginlikler yüzünden durgunlaşan küresel ticarete ve yatırımlara ivme kazandırmak.
Türkiye’den ilgi yüksek
Dünya çapında 3 bin dolayında işletmenin katılmasının beklendiği fuara Türk ihracatçı birlikleri hayli ilgi gösteriyor.
Ege İhracatçı Birlikleri bu yıl da gıda ve tarım ağırlıklı katılımı organize etti. Aynı alana hitap eden Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF), daha geniş katılım için çaba harcadı. Federasyon, Çin hükümetinin onayıyla ve Çin Uluslararası İthalat Merkezi’nin desteğiyle kendi Çin Dış Ticaret Ofisini kurmuş ve Türk mallarını Çin pazarına tanıtmaya başlamış.
Ayrıca İstanbul Deri ve Deri Mamulleri İhracatçılar Birliği ve kimya sektöründeki üretici birlikleri de fuara katılma girişiminde bulunan kuruluşlar.
Hibya Haber Ajansı