Saadet Partisi Genel Başkan Vekili Sabri Tekir, düzenlediği basın toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu.
Başkan Vekili Tekir, 6-7 Eylül Olaylarını gündemine alarak, “Bugün, 67 yıl önce (1955) yaşanan ve 6-7 Eylül olayları olarak bilinen hadiselerin de yıl dönümü. Maalesef, bundan 67 yıl evvel istenmeyen bazı acı olaylar meydana geldi. Hayatını kaybeden, evleri ve iş yerleri tahrip edilen insanlarımız oldu. Bunların çoğunluğunu gayrimüslim vatandaşlarımız oluşturuyordu.” dedi.
Yaşananlardan üzüntü duymamak mümkün olmadığını ifade eden Tekir, “Bu topraklarda barış ve hoşgörünün hakim olması, evrensel insani değerler içinde birlikte yaşanılması esas olmalıdır. Dünyanın neresinde olursa olsun öfke ve nefretin huzur ve barış getirdiği görülmemiştir.” ifadesinde bulundu.
Tekir, Tarihteki başarılardan olduğu gibi yaşanılan acı olaylardan da ders çıkarmak gerektiğini belirterek, “Hatırlayalım; 6-7 Eylül Olaylarına giden süreçte, siyasilerin ısrarla kullandığı öfke ve nefret dili, medyanın ayrımcı ve ötekileştirici dili, yalan ve saptırılmış haberler büyük rol oynamıştı. Sonuçta ise ne yazık ki, ‘utanç ve acı verici hadiseler’ meydana gelmişti. Bugün de başta Suriyeli mülteci ve sığınmacılar konusu olmak üzere, bazı kişi ve çevrelerce benzer hatalı tutum ve davranışların sergilendiği gözlenmektedir.” ifadesini kullandı.
“Bugün, siyasi çıkarlar uğruna toplumsal öfke ve nefreti körüklemenin, dönüp dolaşıp bumerang gibi yine kendilerini vuracağının bilinmesi gerekir.” açıklamasında bulunan Tekir, “Yarın ‘keşke’ dememeleri veya demememiz için tarihten yani geçmişte yaşananlardan ders çıkarılması gerektiği hatırlanmalıdır. İstiyoruz ki bu topraklarda artık öfke ve nefret kaybetsin, barış ve hoşgörü hakim olsun; İstiyoruz ki toplumsal farklılıkların zenginliği bize güç katsın, bizi müreffeh kılsın.” diye konuştu.
“Orta vadeli programların mumu yatsıya kadar bile yanmıyor”
Tekir, 2023 seçimlerine yaklaşıldığını hatırlatarak, “Ekonomik gelişmeler, insanımızın canını ve yaşantısını her geçen gün daha çok yakmaya ve acıtmaya devam ediyor. İktidarın söyledikleri ile yaptıkları arasında adeta bir uçurum, büyük bir farklılık var. İktidardakiler süslü, ışıltılı ve coşkulu cümlelerle verdikleri vaatlerin ve bulundukları öngörülerin hiçbirini maalesef tutturamıyorlar. Görünen o ki tutturabilmeleri de mümkün değildir.” dedi.
Başkan Vekili Tekir, şöyle devam etti:
“Geçtiğimiz yıl eylül ayında açıklanan ve bu yılın henüz ilk üç ayında hedefinden şaşan “Orta Vadeli Program”dan ders alamamış olacaklar ki, yine aynı süslü, ışıltılı ve coşkulu ifadelerle hayal ürünü bir OVP sunuyorlar. Bilindiği gibi iktidar, bir yıl önceki OVP’de 2022 yılı TÜFE’sini yüzde 9,8 olarak tahmin etmişti. Bir yıl sonra, aynı imza ile yayımlanan OVP’de 2022 TÜFE tahmini ise 6,63 kat yani yüzde 600’ü bulan bir sapma göstererek yüzde 65 olarak gerçekleşmiştir. Bir kat değil, iki kat değil, tam 6,6 katlık bir sapma ile bu artış; gerçekte iş bilmezliğin, öngörüsüzlüğün ve miyobik bakış açısının en açık göstergesidir.
2021 Eylül ayında yayımlanan bir önceki programda dolar kuru;
2022 yılı için 9,27 Lira, 2023 yılı için 9,77 Lira, 2024 yılı için ise 10,27 olarak öngörülmüştü.
Yeni programda ise: 2022 yılı için 16,62, lira (Şu anda 18,23 lira), 2023 yılı için 21,52 lira ve 2024 yılı içinse; 24,62 lira olarak yeniden belirlendi.
Bir yıl arayla hazırlanan iki OVP’deki bu büyük sapma, aslında ülkenin ne kadar kötü yönetildiğini, belirsizliğin ne kadar arttığını, yatırım yapmanın, ekonomik açıdan geleceğe güvenle bakmanın ne kadar belirsizleştiğini, ne kadar güçleştiğini göstermesi bakımından ilginç olsa gerek.”
“Orta Vadeli Programda açıkladıkları hedeflerin hiçbirini tutturamayan AK Partili Erdoğan iktidarı, şimdi bu milletten 5 yıl daha yetki istemenin gayreti içindedir.” ifadesinde bulunan Tekir, ‘Enflasyon üç ay sonra düşecek’, ‘6 ay sonra düşecek’ diyerek sürekli tarih güncellemekten yorulmayan bir iktidar var.Fakat ne bu cümleleri, ne de açıkladıkları Orta Vadeli Programların mumu değil 1 yıl, 6 ay, 3 ay; yatsıya kadar bile aydınlatmaz hale geldi. Üzüntüyle belirtelim ki, yaptıkları zamlarla önümüzdeki kış mevsiminde insanımızı daha erken uykuya yatırmanın gayreti içinde olacaklar. Öyle görünüyor ki, 2023 yılı hedeflerinin de hiçbiri tutturulamayacaktır.” şeklinde konuştu.
Tekir, “Millet yarınından endişe ederken, 2023 hedeflerinin hiçbiri tutmayan AKP’li Erdoğan iktidarı, şimdi de 2053, 2071 hayallerini dizayn etmeye ve anlatmaya çalışmakta devam ediyor.” dedi.
“Fakirleştiren büyüme”
“İktidar, ekonomide kabul görmüş tezlerin dışına çıkarak kendi modelini ortaya koyduğunu iddia ediyor.” ifadesinde bulunan Tekir, “Ancak, ortaya konan bu model yoluyla “Halkını Yoksullaştırarak Büyüme” tezini uygulamalı bir şekilde bu ülke insanına yaşatıyor ve bunu ispat etmeye çalışıyor.” dedi ve şöyle devam etti:
“Evet, rakamlarda, sadece rakamlarda büyüyoruz. Hem de büyüdükçe büyüyoruz! Refah seviyemiz ise bir türlü artmıyor, tersine azalıyor. Bakınız OVP ile; Dış Ticaret Açığı hedefi; 51,8 milyar dolardan, 105 milyar dolara çıkarıldı. Cari Açık hedefi; 18,6 milyar dolardan, 47,3 milyar dolara çıkarıldı. Enflasyon hedefi; yüzde 9,8’den, yüzde 65’e yükseltildi. Bütçe Açığı hedefi; 278,4 milyar liradan, 461,2 milyar liraya yükseltildi. Yani bütçe açığı ile birlikte büyümüş olduk. Bütçeden ödenecek faiz hedefi; 240,4 milyar liradan, 329,8 milyar liraya çıkarıldı. Yani 89.4 milyar lira daha fazla. Ağustos ayı itibariyle, 1 trilyon 676 milyar lira olan iç borç anapara karşılığında 2 trilyon 400 milyar lira faiz ödememiz gerekiyor. Bu açıdan da büyüdük. Milletimizin ödeyeceği vergi hedefi; 1 trilyon 258 milyar liradan, 2 trilyon 269 milyar liraya çıkarılarak büyütüldük. Ödeyeceğimiz vergi bir önceki yıla göre 1 trilyon lira daha da arttı. Bu bizi nasıl, ve hangi yönümüzle büyütecek hep birlikte göreceğiz.”
“Gelir dağılımında timsah modeli”
Mevcut büyüme modeli ile halkın büyük bir kesiminin fakirleşirken, azınlığın zenginleştiği iddialarında bulunan Tekir, “Kağıt üzerindeki büyüme, dar gelirlinin karnını doyurmuyor. Hayat pahalılığına ise asla çare olmuyor. İşte son açıklanan enflasyon verileri bunun en açık ispatıdır. Her fırsatta gençlerin koalisyon hükümetlerini, ekonomik krizleri, yüksek enflasyonu bilmediğini söyleyen Sayın Cumhurbaşkanı, 1998 yılından bu yana bu aziz millete en yüksek enflasyonu göstermeyi ve yaşatmayı başarmıştır.” diye konuştu.
“TÜİK verilerine göre; 2022 yılının ilk çeyreğinde yüzde 7,5, ikinci çeyreğinde ise yüzde 7,6 büyümüşüz.” diye sözlerine devam eden Tekir, “Büyümüşüz.” diyoruz, çünkü bundan bizim haberimiz yok, vatandaşımızın da haberi yok ve vatandaşın ekseriyetinin payına düşen bir şey de yok. Düşeceği de yok. Çünkü, işgücünün milli gelirden aldığı pay 2020 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 36,8 iken; 2021 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 32,6’ya, 2022 yılının ikinci çeyreğinde ise yüzde 25,4’e düşmüştür.” ifadesinde bulundu.
Tekir, “Milli gelir artarken çalışan kesimin aldığı pay azalmış, bu azalışa karşılık sermayenin payı artmıştır. Başka bir deyişle, emeğin milli gelirden aldığı payın üçte birine yakın kısmı sermaye kesimine intikal etmiştir. Aslında takdim ettikleri ve uyguladıkları ekonomik modelin gerçek hedefi de bu değil midir? Bundan birkaç yıl önce, 2023 yılında ülkemizde kişi başına düşen milli gelir 25 bin dolar olacak diyenler, bugün 9 bin 500 dolarla övünür hale geldiler. 12 bin dolardan 9 bin 500 dolara düşürdükten sonra. Sermayenin payı ile çalışanlara düşen payın yıllar içindeki farkına baktığımızda, adeta bir “timsahın çenesi” gibi giderek açıldığını, emeğin hakkının iktidar eliyle sermaye tarafından yutulduğunu görüyoruz. ” diye konuştu.
“Dar gelirliler ve orta sınıf, gelir dağılımındaki bu zalim timsah dişlerinin arasında un ufak olurken, iktidar ise maalesef “timsah gözyaşları” dökmektedir.” ifadesinde bulunan Tekir, “’Beraber yürüdük biz bu yollarda’ şeklinde şarkılar terennüm edilirken; meğer beraber yürüdüğü kesimler ifadesiyle faiz lobilerini, sermaye sahiplerini ve iktidar elitlerini kast ediyormuş. Şimdi de; ‘eğer kendisi giderse devletin tehlikeye düşeceğini, ülkenin huzursuzluğa ve istikrarsızlığa sürükleneceğini, deyim yerindeyse milletin kendisini mumla arayacağını’ söylüyor. Hiç merak edilmesin; sadece 1 yılda enflasyonu patlatan, reel faizleri uçuran, milleti karın tokluğuna çalışmaya mecbur eden bu kadar iş bilmez bir yönetimi kimse mumla aramaz, bundan da, başta kendileri olmak üzere kimsenin şüphesi olmasın.” dedi.
Tekir, “Milletimizin şu sıralarda aradığı tek bir şey var; bir parça huzur. Çoluk çocuğuyla evinde, rızkını kazanmak için alın teri döktüğü işyerinde, tarlasında, çiftinde çubuğunda bir parçacık huzur ve güven. Huzurun, güvenin ve umudun adresi ise bizleriz. Hiç kimsenin şüphesi olmasın; iktidarımız döneminde çok kısa bir sürede milletimiz kazanç, düzen ve güven bulacaktır.” şeklinde konuştu.
“Milletimiz az kazanıyor, az yiyor. Peki siz?”
“20 yılın sonunda gelip duvara toslayan bir iktidar var. Şimdi bu iktidar milletimizden bir 5 yıl daha yetki istiyor. Üstüne üstlük milletimizden ‘çokça sabır ve daha çok destek’ talep ediyor.” açıklamasında bulunan Tekir, “Cumhur İttifakının diğer ortağı ise, Milli Mücadele zamanının zorluklarından dem vuruyor. Gazi Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının peynir, yumurta ve ekmek yiyerek bu mücadeleyi verdiklerini söylüyor. Ve ilave ediyor; ‘bugün az yiyen yarın çok yiyecek, bugün az kazanan, yarın çok kazanacak.’ diyor. Bu ifadenin ters mantıkla devamı herhalde şöyle gelecekti: ‘Bugün çok kazananlar, çok yiyenler, yarın daha da çok kazanacaklar, daha da fazla yiyecekler.’” dedi.
Tekir, “Bugün kendilerinin itiraf ettiği gibi; Milletimiz az kazanıyor, az yiyor; iktidar ve çevresi ise hem midelerini, hem ceplerini hem de kasalarını tıka basa dolduruyor! Hem de milletimizin gözü önünde. Fakat biz Saadet Partisi olarak, 85 milyon insanımızın hep birlikte huzur içinde kazanacağı, hep birlikte huzur içinde yiyeceği bir Türkiye’yi inşa etmeye kararlıyız.” ifadesinde bulundu.
“Avrupa’nın şımarık çocuğu Yunanistan”
Toplantımızda dış politika gündemindeki Yunanistan meselesi ile ilgili değerlendirmede bulunan Tekir, “Öncelikle S-300’leri kullanarak, jetlerimize üst üste radar kilidi atan Yunanistan, bu tacizlerinden derhal vazgeçmelidir. Ayrıca Batı Trakya Türk Azınlığının, uluslararası anlaşmalarla teminat altına alınan kendi dini liderlerini seçme hakkına da saygı göstermelidir. 9 Eylül Cuma günü Batı Trakya Türkleri camileri doldurarak, müftülerini seçecek ve müftülerine de sahip çıkacaktır; bizler de bugüne kadar olduğu gibi, bugünden sonra da kendilerinin destekçisi olmaya devam edeceğiz.” diye konuştu.
“Her şey siz iktidarda iken oldu”
“Yunanistan, Ak Parti iktidarının dış politikadaki tutarsızlıklarına güvenerek, Türkiye’yi karşısına alma büyük hatasına asla düşmemelidir” açıklamasında bulunan Tekir, “Tarihe dönüp bir baksınlar. Emperyal güçlerin oyununa gelerek yaptıkları hataların kendilerine neye mal olduğunu bir kez daha okusunlar, hatırlasınlar ve sonuçlarını da iyice düşünsünler. Adaların işgali yıllar sonra, ancak şimdi mi fark edildi de iktidar tarafından bugün itiraf ediliyor.Hani şair diyor ya; ‘Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar.’ Biz de diyoruz ki; ‘Her şey siz iktidarda iken oldu, bunu unutmasın insanlar’” şeklinde konuştu.
Tekir, açıklamasına şöyle devam etti:
“Bir zamanlar TV ekranlarında “keçilerin otladığı adaları alsalar ne olur sanki, bunun için mi savaşa gireceğiz” tezini dile getirenler; sizler ve sizin kalemşörleriniz değil miydi? Yine mi kandırıldınız? Yoksa yine mi kandırıyorsunuz? Bu kandırılma ve kandırma ne zamana kadar devam edecek? En azından bu kez, bu önemli meselede iktidarın samimi ve tutarlı olmasını istiyoruz ve buna davet ediyoruz.
İktidar, İç politika malzemesi yapmadan, bu konuda “şahsiyetli bir dış politika” takip etmelidir. Ülkemizin ve Batı Trakya Türk Azınlığının haklarını tavizsiz bir şekilde korumalıdır. Uluslararası anlaşmalarla edindiğimiz hakları ve Yunanistan’ın hukuksuz uygulamalarını diplomasi zemininde dünya kamuoyuna etkili bir şekilde aktarmalıdır. Özellikle Batı’nın ve uluslararası kurum ve kuruluşların çifte standardını çok iyi biliyoruz; ancak diplomasi zemininden kopan taraf da asla Türkiye olmamalıdır. Ve altını çizerek ifade ediyoruz ki; bu konu üzerinden seçim propagandası yürütmeyi ise iktidar asla aklının ucundan dahi geçirmemelidir. Son olarak, tıpkı geçmişte defalarca olduğu gibi önce heyheylenip, sonra da İsrail ile olan ilişkilerdeki gibi, normalleşme adı altında “anormalleşme” sürecine imza atacak bir duruma düşmemelidir. Bu konu iktidar-muhalefet ayırt etmeksizin hepimizin, 85 milyon insanımızın ortak meselesidir! Ortaya çıkacak sonuçların ortak kaderimizi ilgilendirdiğinin bilincinde olmalıyız. Bu vesileyle açıkça ilan ediyoruz: Saadet Partisi olarak biz, Türkiye’nin kazanımlarından verilecek en ufak bir tavize asla rıza göstermeyeceğiz. Bu düşüncelerle; basın toplantımıza katıldığınız için teşekkür ediyor, hayırlı günler diliyorum.”
Hibya Haber Ajansı