Çin Sahil Güvenliği tarafından dün yayınlanan bir videoda, Çin sahil güvenlik gemisinin Çin’in Nansha Adaları içinde yer alan Ren’ai Resifi’ne yakın sulara yasa dışı şekilde giren Filipinler’e ait bir gemiye uyarı niteliğinde tazyikli su sıktığı görülüyor. Görüntüler, Çin’in gemisinin tepkisinin profesyonel ve ölçülü olduğunu net şekilde ortaya koyuyor.
Uzmanlar, bunun doğrudan engellemenin neden olabileceği çarpışma riskinden kaçınmak için atılan uygun bir adım olarak, Çin’in ulusal egemenliğini ve denizlerdeki haklarını koruma kararlılığını ve kabiliyetini gösterdiğini, hem Çin-Filipinler ilişkilerinin genel çıkarlarını göz önünde bulundurduğunu, hem de büyük bir ülkenin sorumluluğunu yansıttığını kaydetti.
Ancak Çin’in bu haklı ve meşru eylemi ABD’nin karalamalarına maruz kaldı. ABD dışişleri ve savunma bakanları tarafından yapılan açıklamalarda, Çin’in söz konusu eyleminin uluslararası hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, Filipinler’in denizlerdeki meşru faaliyetlerine destek verdikleri belirtildi. Peki, uluslararası hukuka aykırı davranan kim?
Ren’ai Resifi, Çin’in Nansha Adaları’nın bir parçası. 9 Mayıs 1999’da Filipinler’e ait bir eski askeri geminin, tabanından su sızdığı gerekçesiyle Ren’ai Resifi’nin kuzeybatısında karaya oturmak zorunda kaldığı iddia edildi. Bunun ardından Filipinler, gemide konuşlandırmak üzere askerler gönderdi ve “de facto” olarak hak elde etme girişiminde bulundu. Daha sonra ise Filipinler söz konusu askerî geminin çekilmesi konusunda defalarca taahhütte bulundu, ancak sözünü bir türlü yerine getirmedi. Üstelik Ren’ai Resifi’nin işgalini kalıcı kılmak için karaya oturmuş geminin onarılması için çalıştı. Bundan, Filipinler’in uluslararası hukuka ve Çin ve ASEAN ülkeleri arasında imzalanan “Güney Çin Denizi Taraflar Eylem Deklarasyonu’na ciddi şekilde aykırı davrandığı açıkça görülebiliyor.
Daha derine bakıldığında ise Çin ve Filipinler arasında Ren’ai Resifi konusundaki anlaşmazlığın, ABD’nin Filipinler’i kendi yanına çekmeye ve sözde “Hint-Pasifik stratejisi”ni ilerletmeye çalıştığı süreçte yaşanması dikkat çekici.
"İlk Ada Zinciri”nde kritik bir konumda bulunan Filipinler’in Çin’in Taiwan bölgesine en yakın düz hat mesafesi sadece 200 kilometre. Çin ve Filipinler arasında Güney Çin Denizi’nin egemenliği konusunda da bazı anlaşmazlıklar bulunuyor. Bu faktörler Filipinler'in ABD'nin gözünde özel bir “stratejik değere” sahip olmasını sağlıyor.
ABD, geçen haziran ayında Filipinler’de yeni yönetimin iktidara gelmesinden sonra ülkeyi kendisine yaklaştırma çabalarını artırdı.
Washington, bu sayede Manila’nın kendisine bağımlılığını güçlendirmeyi ve Filipinler ile Çin arasındaki çatışmaları kışkırtarak bundan yarar sağlamayı bekliyor.
ABD, sürekli Güney Çin Denizi sorununu bahane ederek Çin’i engellemeye çalışıyor. Güney Çin Denizi sorunu, esasen ABD ile ilgili bir konu değil. Ancak Ren’ai Resifi olayı, Washington’un, “Güney Çin Denizi’nde seyrüsefer serbestisi” iddiasından Ren’ai Resifi hadisesini provoke etmesine kadar, her fırsatta bölgede çatışma yaratmayı, Güney Çin Denizi’ndeki huzuru bozmayı arzuladığını gösteriyor.
Filipinler, ABD tarafından kullanılarak Çin’le Güney Çin Denizi’ndeki anlaşmazlıklarını büyütürse kendi çıkarlarına zarar vereceği gibi, bölgedeki barış ve güvenliğin de bozulacağını anlamalı. Filipinler, Çin’e taahhütlerini yerine getirerek, derhal yanlış eylemlerini düzeltmeli, Çin’le deniz üzerindeki sorunlarını diyalog ve istişare yoluyla çözmeli.
Güney Çin Denizi, bölge dışı ülkelerin av sahası veya büyük ülkelerin yarış arenası olmamalı. Çin ve ASEAN ülkeleri, “Güney Çin Denizi Taraflar Eylem Kuralları”na dair müzakereleri ilerleterek, bölge dışı güçlerin Güney Çin Denizi’deki meselelere karışmasına birlikte karşı çıkmalı, sorunların çözümünde inisiyatif ve yönlendirme hakkını bölge ülkeleri kendi ellerinde tutmalı.
Kaynak: Çin Uluslararası Radyosu
Hibya Haber Ajansı