Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, yakın tarihte Çin Medya Grubu’na (CMG) özel bir röportaj verdi.
Putin, Rusya-Çin ilişkilerini şöyle yorumladı:
“İki ülke ilişkileri, mevcut uluslararası koşullar altında veya dünyadaki siyasi gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda geçici politikalarla oluşmuş değil. Rusya ile Çin arasındaki ilişkiler, 20 yıldır özen ve istikrarla geliştirildi. İkili ilişkilerdeki her adım, iki ülkenin kendi çıkarları temel alınarak ortak anlayış üzerinde ileriye doğru atıldı. Rusya, Çin’in enerji alanında en büyük kaynak ülkesi. Çin, yavaş yavaş Rusya’nın en büyük ticaret ortağı olurken, Rusya da Çin’in altıncı büyük ticaret ortağı hâline geldi. Burada ikili ilişkilerin dünyanın istikrarını korumakta oynadığı rolü fazla konuşmaya gerek yok. Çünkü Rusya-Çin ilişkileri, dünyanın istikrarını savunan en köklü unsur. Rusya ve Çin’in doğru yönde el ele vererek ilerlediğine inanıyorum. Bu da her iki ülke halklarının çıkarlarına uygun. İki ülkenin ekonomi alanındaki ilişkilerinde de çeşitlenme eğilimi görülüyor. Petrol ve doğal gaz tedariki işbirliği yapmanın yanında, nükleer enerji ünitelerini de birlikte inşa ediyoruz. Bunun dışında otomotiv, gemicilik, havacılık ve elektronik alanlarındaki işbirliğimizin de çok güzel bir geleceği var. Tarımsal işbirliğimiz de genişliyor. Bu yılın sonunda ikili ticaret hacminin 200 milyar doları aşacağına tam güvenle bakıyoruz.”
Putin, Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nin önemli bir özelliğinin, hiçbir şeyi başkasına dayatmaması, bunun yerine fırsatların paylaşılması olduğunu vurguladı. Putin, Kuşak ve Yol’un bu özelliğiyle hegemonyacı ülkelerin sürdürdükleri projelerden çok farklı olduğunun altını çizdi.
Putin, Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping’in tüm dünyaca benimsenen liderlerden biri olduğunu söyledi. Putin, Xi’nin sadece son gelişmelere göre karar veren biri olmadığını, tüm hususları geleceğe dönük uzun vadeli bir bakışla değerlendirdiğini dile getirdi.
Ukrayna krizine de değinen Putin, şunları söyledi:
“Ukrayna, bağımsızlığını Ukrayna Bağımsızlık Deklarasyonu’na dayanarak ilan etmişti. Deklarasyonda önemli bir madde olarak, Ukrayna’nın tarafsız bir devlet olacağı belirlendi. Ama 2008 yılında Ukrayna’da hiçbir kriz yokken Batılı ülkeler neden Ukrayna’nın NATO’ya katılmasını beklediklerini bildirdi? Yıllar boyunca Batılı ülkeler hep ‘yangına körükle gitti’. Sonunda 2014 yılında kriz patlak verdi. Ukrayna krizinin barış yolla çözülmesine hiçbir zaman karşı çıkmadık. Krizin barışçıl şekilde çözülmesi için İstanbul’da görüştük ve anlaşmaya vardık. Ancak barış yoluna Rusya’nın güvenlik alanındaki meşru çıkarlarının korunması koşuluyla başvurulabileceğini vurguladık. Ukrayna, kendi güvenliği için çok katı bir çerçeve anlaşması çizdi ve biz de bunu kabul ettik. Ama ordumuz Kiev’den geri çekilince Ukrayna söz konusu anlaşmayı hemen iptal etti. Bir devletin kendi güvenliğini korumak için başka ülkelerin güvenliğine zarar vermesi doğru değil.’’
1991 yılında, dönemin ABD yönetiminin Rusya’ya NATO’nun doğuya genişlemeyeceği sözünü verdiğini, ancak bu tarihten sonra NATO’nun beş kez doğuya genişlediğini belirten Putin, ‘‘Rusya’nın da diğer ülkeler gibi meşru hakları var. NATO’nun Ukrayna bahanesiyle genişleme girişimini sürdürmesinin bize tehdit oluşturduğunu söylediğimizde dinlemeleri lazımdı.” dedi.
Hibya Haber Ajansı