Bir bebeğin uygun büyüme ve gelişimi için ortalama 40 haftalık bir süreyi anne karnında geçirmesi gerektiğini belirten Dr. Ozan Uzunhan, "Tanım olarak 37 gebelik haftasından önce doğan bebekler, prematüre bebekler olarak tanımlanır. Prematüre bebekler doğum haftasına göre de ileri derece prematüre (28 haftadan erken doğanlar), çok prematüre (28-32 hafta arasında doğanlar), orta derece prematüre (32-34 hafta arasında doğanlar) ve geç prematüre (34-37 hafta arasında doğanlar) olarak sınıflandırılırlar." dedi.
Yalnızca bir kısmında yoğun bakım ihtiyacı gerekir
Günümüzde her 10 bebekten birisinin prematüre doğduğunu ifade eden Dr. Ozan Uzunhan, "Prematüre bir bebek normalden ne kadar fazla erken doğmuş ise erken doğum ile ilişkili sorunlar da aynı oranda artmaktadır. Bu bakımdan bebeğin doğum haftası oldukça önemlidir. Özellikle 34 gebelik haftasından önce doğan bebeklerin neredeyse tamamının yenidoğan yoğun bakım ünitesinde izlenmesi gerekirken daha büyük prematüre bebeklerin yalnızca bir kısmında yoğun bakım ihtiyacı gerekir. Geç preterm olarak adlandırılan ve 34 haftadan büyük doğan prematüre bebeklerde bir sağlık sorunu yaşama riski daha azdır." diye konuştu.
Dr. Ozan Uzunhan, prematüre bebeklerde gözlenen başlıca sorunları şöyle sıraladı:
"Enfeksiyonlar: Prematüre bebekler, bağışıklık sistemleri henüz gelişmediğinden enfeksiyonlara karşı oldukça duyarlıdırlar. Bu bakımdan yoğun bakım ünitelerinde sıklıkla antibiyotik tedavisine ihtiyaç duyarlar.
Solunum sorunları: Prematüre bebekler, akciğerleri tam gelişmediği için sıklıkla solunum güçlüğü yaşarlar. Prematüre bebeklerin akciğerlerde sürfaktan adı verilen bir protein yeterli yapılamadığı için respiratuvar distres sendromu (RDS) olarak adlandırılan klinik tablo meydana gelir ve ciddi solunum güçlüğü ile kendini gösterir. Bebeğin doğum haftası ne kadar erken ise RSD riski de o kadar fazladır. Bunun dışında apne adı verilen solunum duraklamaları, uzamış oksijen ve solunum desteği gereksinimi gibi başka klinik durumlar da görülebilir.
Kalp sorunları: Prematüre bebeklerde en sık görülen kardiyak sorun Patent Duktus Arteriyozus’tur (PDA). Doğumdan önce ana atar damar (aort) ile akciğere giden atar damar arasında bağlantı sağlayan ve duktus arterozus adı verilen damarın doğumdan sonra kapanmayarak açık kalmaya devam etmesine PDA denilir. PDA’ya bağlı bebekte kalp yetersizliği, akciğer ödemi, organlara yetersiz kan pompalanması ve kan basıncı düşüklüğü gibi sorunlar görülebilir.
Beyin kanamaları: Prematüre bebeklerde beyin içindeki damarlar kolaylıkla hasar görebilir ve kanayabilirler. Buna bağlı beyin hasarı, nöbetler ve hidrosefali olarak adlandırılan beyin içindeki boşluklarda sıvı birikimi görebilir.
Göz sorunları: Prematüre bebeklerde gözün retina tabakasının damar gelişim süreci bozulabilir ve buna bağlı olarak ROP olarak adlandırılan prematüre retinopatisi gelişebilir. Bu durumuma bağlı olarak uzun dönemde tam körlüğe kadar gidebilen ciddi sonuçlar ortaya çıkabilir. Özellikle 32 haftanın altında doğan veya kötü klinik seyir gösteren prematüre bebekler ROP açısından risklidir.
Sindirim sistemi sorunları: Prematüre bebeklerde mide ve bağırsakların olgunlaşması gecikebilir. Buna bağlı beslenme güçlüğü, kusma, karında gerginlik gibi sorunlar sık görülür. Özellikle küçük preterm bebeklerde bağırsakların kan dolaşımının bozulmasına bağlı nekrotizan enterokolit olarak adlandırılan ciddi bir sağlık sorunu gelişebilir.
Bunların dışında kan şekeri düşüklüğü, vücut ısısını koruyamama (hipotermi), kansızlık, sarılık gibi sorunlar da doğum haftasıyla ters orantılı olarak prematüre bebeklerde görülebilen diğer sorunlardır."
34-35 haftalık olduklarında taburcu edilmeye hazır olurlar
Genel olarak, prematüre bebekler 34-35 haftalık olduklarında taburcu edilmeye hazır olduklarını kaydeden Dr. Ozan Uzunhan, "Ancak bazı prematüre bebekler, solunum, beslenme, ısı kontrolü gibi sorunlar yaşayabilirler. Prematüre bir bebeğin eve gitmeden önce bazı kriterleri sağlaması beklenir. Bebeğin en az son 24 saattir solunum, dolaşım ve vücut ısısı gibi yaşamsal bulgularının stabil olması ve yeterli kilo alımının gözlenmiş olması gerekir. Bunun dışında bebeğin oda ısısında ve kuvöz dışında iken vücut ısısını normal aralıkta koruyabiliyor olması, emerek veya kaşık biberon gibi ağız yoluyla beslenebiliyor olması ve tedavi gerektirecek düzeyde sarılık veya kritik düzeyde kansızlığının olmaması gerekir." ifadelerini kullandı.
Hibya Haber Ajansı