enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
35,1981
EURO
36,7471
ALTIN
2.968,65
BIST
9.724,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
14°C
İstanbul
14°C
Az Bulutlu
Pazartesi Hafif Yağmurlu
12°C
Salı Hafif Yağmurlu
12°C
Çarşamba Hafif Yağmurlu
11°C
Perşembe Hafif Yağmurlu
12°C

Nodülün boyutu 4 cm’den fazlaysa dikkat edilmeli

Nodülün boyutu 4 cm’den fazlaysa dikkat edilmeli
03.07.2023 11:38
8
A+
A-

Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Endokrin Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erhan Ayşan, sıklığı giderek artan tiroid kanseriyle ilgili açıklamalarda bulundu. 

Prof. Ayşan Tiroid kanserinde nodül sayısının da kanser riski açısından önemli olduğunu belirterek, nodül sayısı arttıkça kanser riskinin artmadığına, tersine azaldığına dikkat çekti. 

Tiroid kanserinde “nodül yoksa kanser de yoktur” prensibinin olduğunu ve dolayısıyla nodüllerin son derece önemli olduğunu söyleyen Prof. Ayşan, Türkiye'de tiroid kanseri ve nodüllerinin sık görüldüğünü ve dolayısıyla nodüllerin görülmesindeki artışa bağlı olarak kanserin de arttığına dikkat çekti. 

Tiroid kanserinde birçok risk faktörü bulunmakla birlikte en önemli etkenlerin ailemizden gelen genetik kodlarımız ve coğrafyamız olduğunu belirten Prof. Dr. Erhan Ayşan, konuyla ilgili şu bilgileri verdi:

“Ülkemizin Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgesi dağlık bölgelerdir ve bu bölgelerde tiroid kanseri sık görülür. Bir diğer sebep olarak Çernobil faciasını örnek gösterebiliriz. Çernobil’in izleri ülkemizde hala var; Çernobil’i 1980’lerde yaşadık ama bu tür genetik hasarlar 20-30 yıl sonra kendisini gösteriyor. Tiroid kanserinde genetik faktörlerin büyük önem arz ettiği unutulmamalıdır. Ülkemizde genetik olarak tiroid kanseri sık görülüyor. Tiroit kanseri de genetik geçişi olan bir hastalık olduğu için nesiller boyunca bu hastalığı görebiliyoruz.” 

Kanser sıklığıyla ilgili bilimsel araştırmalarda 5 yıllık periyotlara bakıldığını vurgulayan Prof. Dr. Ayşan, “Analizler, ülkemizde tiroid kanserini her 5 yılda, bir önceki 5 yıldan daha sık görüldüğünü ortaya koyuyor. Biz bu değerleri sahada, yani kliniklerimizde, polikliniklerimizde, hasta muayenelerimizde de gözlemliyoruz. Var olan faktörler devam ettiği sürece tiroid nodülü ve kanseri görülme sıklığı artacaktır” dedi. 

İnsanların tiroid hormonlarına baktırıp ve hormonları normal çıktığında ‘bende kanser yok’ psikolojisine girdiğini ancak bu yanlış yaklaşımın değiştirilmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Erhan Ayşan sözlerine şöyle devam etti:

“Tiroid kanserinin kan tahlillerinde çıkmadığı bilinmeli. Tiroid kanseri tanısı için elimizdeki en değerli tanı aracı ultrasondur. Bazen biyopsi dahi yapmadan ultrason verilerine bakarak tiroid kanserini teşhis edebiliyoruz. Dolayısıyla Türkiye gibi tiroid kanserinin sık görüldüğü bir ülkede insanların mutlaka boyun ultrasonu yaptırmaları gerekiyor. 40 yaşından sonra ilk tiroid ultrasonu mutlaka yapılmalı. Elde edilen verilere göre sıklığı değişebilmekle birlikte yıllık ya da 5 yıllık periyotlarla tiroid ultrasonuna devam edilmesini öneriyoruz.” 

İnsanlar nodül sayısı arttıkça kanser olma ihtimalinin arttığını düşüyor. Fakat durumun tam tersi olduğunu, nodül sayısı arttıkça kanser riskinin azaldığını işaret eden Prof. Dr. Ayşan, sözlerine şöyle devam etti:

“Biz hekim olarak ultrasonda çok fazla nodül gördüğümüzde rahatlıyoruz. Bir ya da iki tane nodül göründüğünde ise kanserin olma ihtimali artıyor. Diğer yandan, şu da unutulmamalıdır ki, tiroid nodüllerinin sadece yüzde 5’i kanserdir, yüzde 95’i kanser değildir. Ne yazık ki, tiroidinde nodül tespit edilen kişiler hemen kanser oldukları düşüncesine kapılıyorlar. Oysa bu çok yanlış. Nodül varsa endişe etmeyin ama bir uzmana görünmeyi de ihmal etmeyin.” 

Nodül sayısındaki durumun tersine olarak, nodül çapının artmasının kanser riskini arttırdığının altını çizen Prof. Dr. Ayşan, “Nodül çapı artıkça kanser riski de artıyor. Burada kritik değer 4 cm; eğer nodül çapı 4 cm’ye ulaşmışsa bu hasta mutlaka ameliyat olmalı. Çünkü nodül çapı bu boyuta ulaştığında nodül içindeki hücreler farklılaşmaya ve kontrolden çıkmaya başlıyorlar, ki bu da kanserleşme riskini ciddi düzeyde arttırıyor. Bu noktadan sonra biyopsinin veya takibin bir anlamı da kalmıyor. Tiroid nodülünün çapı 4cm’yi bulan hastalar, biyopsi veya takip yaptırmadan mutlaka ameliyat olmalılar. Ameliyat olunmadığı takdirde kansere gidiş kaçınılmaz olacaktır. Üstelik nodül çapı büyüdükçe yapılacak olan ameliyat da güçleşiyor ve boyutları büyüyor. Küçük nodülü olan hastalar küçük bir kesi ile daha az riskli bir ameliyata girecek ve bir gece hastanede kalıp ertesi gün evlerine gidebilecek bir vakayken, nodülün büyümesi ve kanserleşmesiyle lenf bezlerine yayılmalar, geniş kesilerle yapılmış daha büyük cerrahiler, radyoaktif iyot tedavisi, metastaz riskleri ile yüz yüze kalabiliyorlar” diye konuştu. 

Tiroid kanserinin sinsi ilerleyen bir hastalık olduğunu vurgulayan Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Endokrin Cerrahi uzmanı Prof. Dr. Erhan Ayşan, bu hastalık sıklıkla semptom vermediği için çapı 6-7 cm’e kadar ulaşmış nodülü olan kişilerde bile herhangi bulgu görülemeyebileceğini söyledi. Bu nedenle düzenli muayenelerin önemine dikkat çeken Prof. Dr. Ayşan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Nodüller sıklıkla boyun kaslarının arasına doğru büyürler, böyle hastalarda nodül ne kadar büyüse de dışarıdan bakıldığında hiçbir anormallik görmezsiniz. Ender de olsa ses kısıklığı, yutkunma güçlüğü, boğazda boğulma ya da daralma gibi semptomlar görülebilir. Bir de iç guatr ve dış guatr kavramları var. Kolay anlaşılır olması için bunları şöyle örneklendirebiliriz: bir pinpon topu 4cm’dir. Pinpon topu boyutlarında bir şişlik boynunuzda var ve fark edilmeyebiliyor; biz buna iç guatr diyoruz. Bazen küçücük bir nodül yüzeyde yerleşmiş ise dışarıdan bakıldığında kolayca fark edilebilir. Buna da dış guatr diyoruz. Yani dış guatrı olan bir arkadaşınızla sohbet ederken bile onun nodülünü fark edebilirsiniz. İç guatrdaki sıkıntı şudur ki, nodül içe doğru büyüdüğü için dışarıdan görülmez, semptom da vermediği için her geçen gün büyümeye devam eder.”

Hibya Haber Ajansı

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.