''Sağlıklı yaşam alışkanlığı çok önemli!''
Son yıllarda sağlıksız beslenmeden sigara ve alkole, aşırı kilo ve aşırı stresten menopoz döneminde uzun süreli kontrolsüz hormon kullanımına dek bir çok etkenin meme kanserine zemin hazırladığını belirten Prof. Dr. Cihan Uras, “Her gün düzenli olarak alkol tüketenlerde meme kanseri riski, alkol tüketmeyenlere oranla yüzde 40 daha fazla oluyor. Şişmanlık da meme kanserine davetiye çıkarıyor. Vücutta yağ oranı arttığında kanserin yayılma ihtimali yükseldiğinden şişman kişilerin mutlaka kilo vermesi, şeker, pirinç ve beyaz undan kaçınılması, sebze ve meyve tüketilmesi, kırmızı et yerine beyaz et tercih edilmesi gerekiyor.” dedi.
Hareketsiz bir yaşam tarzının da tehlikeye davetiye çıkardığını belirten Prof. Dr. Cihan Uras, her gün en az 30 dakika tempolu yürüyüşün şart olduğunu, temizlik malzemelerine de aşırı maruz kalmamak gerektiğini söyledi.
''Bu belirtilere dikkat!''
Meme kanserlerinin bazıları belirti verebilirken bazıları hiçbir belirti vermeden ilerliyor. Prof. Dr. Cihan Uras, görülebilecek bazı belirtileri şöyle sıraladı:
“Memede ele gelen kitle, meme başından akıntı, meme cildinde portakal kabuğu görünümü, meme cildinde çekinti, memede ağrı kızarıklık ve şişme olabilir. En sık bulgu ise ele gelen ağrısız kitle olarak karşımıza çıkar. Her ele gelen kitle meme kanseri anlamına gelmese de ihmal edilmemeli ve mutlaka hekime danışılmalıdır.”
''Yılda 1 gün düzenli muayene şart!''
Yılda bir kez düzenli olarak hekim muayenesine gitmenin şart olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Cihan Uras, “Genç yaşta kanser hücreleri çok daha saldırgan olup çok daha hızlı ilerlediği için 30 yaşından itibaren meme ultrasonu, 40 yaşından itibaren ise yılda bir kez mamografi yaptırmak gerekiyor. Ailede risk faktörüne göre 20 yaşından itibaren 1-3 yılda bir hekime görünmek çok önemli.” şeklinde knouştu.
Meme dokusu yoğun olanlarda memenin ultrasonla incelendiğini ancak teşhiste mamografinin ‘altın standart’ olduğunu belirten Prof. Dr. Uras, bu tetkiklerin birbirinin yerine geçmediğini, hekimin gerekli gördüğü tetkiklerin yaptırılması gerektiğini söyledi.
''Bu risk faktörlerinin önüne geçebilirsiniz!''
Prof. Dr. Cihan Uras açıklamalarında “Değiştirilebilen risk faktörleri arasında; geç doğum yapma veya doğum yapmama, az emzirme veya emzirmeme, sigara ve alkol tüketimi, kadınlık hormonu kullanımı, beslenme gibi faktörler yer almaktadır. Değiştirilebilen risk faktörlerine karşı yaşam tarzınızda sağlıklı değişiklikler yaparak önlem alabilirsiniz.” ifadesini kullandı.
''Arkadaş, internet ve sosyal medyadaki bilgilere dikkat!''
Meme kanserinde erken teşhis hayat kurtarsa da, ülkemizde çoğunlukla ‘hurafeler’ nedeniyle ileri evrede teşhis konulabildiğini belirten Prof. Dr. Cihan Uras şöyle konuştu:
“Ülkemizde ne yazık ki doktora başvurmak yerine arkadaş çevresi, akrabalar, internet ve sosyal medyadaki yanlış bilgilere inanılarak teşhis ve tedavide gecikildiğini görüyoruz. Örneğin; bir kadının eline kitle geliyorsa, ‘süt bezesidir’ dememeli, kesinlikle hekime görünmeli. Mamografideki radyasyonun kanser yaptığı ya da biyopsi veya cerrahinin kanserin yayılımını hızlandırdığı şeklindeki yanlış inanışlar terk edilmeli. Meme kanserinin erkeklerde de görüldüğü bilinmeli. Bitkisel tedavi denilen yöntemlere başvurulması tıbbi tedaviyi geciktirdiğinden çok geç kalınmasına neden olabilirken, tedavi esnasında ise ilaçlarla etkileşime girerek fayda yerine zarara yol açıyor. Bu nedenle hekime danışmadan kesinlikle bu yöntemlerden kaçınılmalı.”
''Tedavi yaklaşımında çok önemli yenilikler!''
Prof. Dr. Cihan Uras, meme kanseri tedavisinde son yıllarda çok önemli gelişmeler olduğunu, artık cerrahinin ilk yöntem olmaktan çıktığını belirterek “Günümüzde meme kanserinin moleküler özelliklerini çok daha iyi bildiğimizden artık ‘kişiye özel’ çok daha etkili tedavi yapabiliyoruz. Cerrahi öncesi kemoterapi ile memedeki kitleyi küçültebiliyor, koltuk altındaki lenf nodlarının tümörden temizlenmesini sağlayıp lenfödem gelişmesini engelleyerek yaşam kalitesini artırabiliyoruz.” dedi.
Günümüzde artık ‘akıllı’ ilaçlarla normal hücreleri olabildiğince koruyarak kanser hücrelerini yok edebildiklerini söyleyen Prof. Dr. Uras, her 3 kadından 2’sinin memesinin korunabildiğini, robotik cerrahinin de desteği ile koltuk altından 5 cm.lik bir kesi ile iz kalmadan meme kanseri ameliyatı yapmanın mümkün hale geldiğini, memenin tümüyle alınması gerektiğindeyse plastik cerrah ile eşzamanlı rekonstrüktif işlemler sayesinde eski halinden daha güzel meme yapılabildiğini vurguladı.
''Ayda 1 kez ayna karşısında elle muayene yapın!''
Günümüzde meme kanseri 40 yaşın altındaki kişilerde de çok sık görülüyor hale geldi. Öyle ki Avrupa’da yüzde 5-6’yı geçmezken, ülkemizde yüzde 20’lere ulaştı. Bu nedenle 20 yaş üzerindeki kadınların ve risk grubundaki erkeklerin (ailesinde yumurtalık, bağırsak ve meme kanseri öyküsü olanlar) düzenli olarak ayda 1 kez, sadece 10 dakika ayna karşısında elle muayene yapmalarının son derece önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Cihan Uras, kendi kendini muayenenin erken teşhis ve tedavide kritik rol oynadığını söyledi.
4 adımda basit ama etkili test!
Dört 4 adımda basit ama hayati önem taşıyan meme testinin nasıl yapııldığını Prof. Dr. Cihan Uras, şunları kaydetti:
''Ayna karşısına geçin ve iki elinizi belinize koyun. Her iki memeniz simetrik mi? Görünür bir kitle var mı iyice bakın. Deride ve meme başında bir çöküntü ya da renk değişikliği var mı inceleyin. Kollarınızı yukarı kaldırın ve aynı işlemleri tekrarlayın. Yere uzanın ve sağa dönün. Başınızın altına küçük bir yastık koyun. Sağ elinizi başınızın arkasına yerleştirip, sol elinizin 2. ve 3. parmaklarının iç kısmıyla muayeneyi gerçekleştirin. Meme başı çevresinden başlayarak ve meme dokusunu parmaklarınızla göğüs duvarı arasında hafifçe ezerek saat yönünde halkasal hareketlerle herhangi bir duyarlılık ya da kitle olup olmadığını kontrol edin. Ardından sola uzanarak aynı işlemi tekrarlayın. Son olarak koltuk altına bakın. Sağ koltuk altının ardından sol koltuk altınızı muayene ederek muayeneyi tamamlayın.''
Hibya Haber Ajansı