Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından bazı satır başları şöyle:
"Vatandaşlarımın zor durumda olduğunu biliyorum. Neden sesiniz daha gür çıkmıyor diye sitem ettiklerini de biliyorum. Biz sesimizi çıkaracağız, ama 25 milyonu artırmak şartıyla.
Bugün şikâyet eden, AK Parti'ye oy veren kardeşimi birinin ziyaret etmesi lazım. Diğer arkadaşımın da konuşması lazım. Vatan sadece benim vatanım değil, hepimizin vatanı. Tarihin bize yüklediği bir sorumluluk var. Benim sıkıntım varsa, benden zor durumda olan vatandaşın da sıkıntısı var.
O zaman o sıkıntıyı bile bile kendisine verilen sözlere kanarak ve 'Biz size çok güzel Türkiye armağan edeceğiz' diye yola çıkıp soykırım ekonomisi uygulayan siyasal iktidara asıl oy verenlerin ders vermesi lazım. Onların seslerini yükseltmesi gerekir. Ak Parti'ye oy veren kardeşlerimin vicdan muhasebesi yapması gerekir.
Cezaevlerimiz tıka basa dolu. Siyasi gücü olanlar adamını bulup çıkıyorlar. Gazeteci yazdıktan sonra yeniden cezaevine koyuyorlar. Milletvekili Can Atalay hâlâ içeride. Merdan Yanardağ… Mahkumiyet kararı yok hakkında, ama içeride. RTÜK, TELE1'e ceza yağdırdı. Bunlar, antidemokratik ülkede karşılaştığımız olaylardır. Bizi yıldırmayacak. Bu ülkeye demokrasiyi getirmek için mücadelemizi sürdüreceğiz.
İsveç'in NATO'ya üyeliği dolayısıyla terör örgütü mensuplarını koruduğu, ülkesinde tuttuğu için Türkiye 'biz NATO'ya üyeliğini kabul etmiyoruz' dediler. 'Asla üye olamazlar' diye açık ve net ifadeler kullanıldı. İsveç, geri adım atmadı. Bizim kutsal kitabımız Kuran'ı yaktılar. Ona da iktidar kanadı yeterince tepki göstermedi.
Biden telefon etti Erdoğan'a. Erdoğan birdenbire 180 derece döndü, 'İsveç'in NATO'ya girişine evet diyeceğiz, Meclis'e getireceğiz' dedi. Bir devlet böyle yönetilir mi? Dün söylediğinizi bugün neden inkar ediyorsunuz? Bir devlet böyle yönetilmez. Bunlar teröristleri hala koruyorlar mı? Sen dün Hayır dedin, bugün neden evet diyorsun.
Dünyadan haberi yok. Orası NATO, Avrupa Birliği değil. Avrupa Birliği'ne seni yıllardır çağırmıyorlar. Bizi Avrupa Birliği'ne alacaklarsa demokratik standartlar var.
Kendi ülkene demokrasiyi getiriyor musun? Demokrasinin yolu, AB’nin yolu Can Atalay, Osman Kavala, Merdan Yanardağ, Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Hakan Altınay bunlardan geçiyor sen bunları serbest bırakacak mısın? AB’nin yolu Selahattin Demirtaş’tan, Emine Şenyaşar’dan tweet attı diye gözaltına alınan gencecik çocuklardan geçiyor.
Sen bunların gereğini yapacağına söz verdin mi? AB’nin yolu Diyarbakır’da tutuklu gazetecilerden, Galatasaray Meydanı’nda annesinin babasının, çoluğunun çocuğunun hakkını arayan Cumartesi Anneleri’nden geçiyor. Sen bunların haklarını teslim edecek misin? Cumartrsi Anneleri’nin yolunu hepimiz gözlemek zorundayız. Hiç kimse evladının faili meçhul bir cinayete kurban gitmesini istemez. Anneler annedir. Bütün annelerin başımın üstünde yeri vardır.
Bu memlekette adalet vardır diyen varsa gelsin beni görsün, beni ikna etsin. Bu memlekette adaletin olmadığını herkes biliyor. Tek başlarına iktidar oldular. O zaman devletin hazinesi en azından toparlanmıştı.
Fabrikaları sattılar. Cumhuriyetin kurduğu fabrikaları sattılar ve bu paraları ne yaptılar hala hesap veren yok. Devlet şimdi gırtlağına kadar borçlu. Sonra Duyun-u Umumiye kabinesi kuruyorsun. Şimdi satacak bir şey kalmadı.
Körfez ülkelerine gittiler para dileniyorlar. Hiçbir ahlaklı yatırımcı buraya yatırım için gelmez. Vurgun için yabancı sermaye faizin yükselmesini bekliyor. AK Parti'ye oy veren vatandaşlarımız, faizi yükseltmezler diyebilir.
Yerel seçimleri bekliyorlar. Yerel seçimlerden sonra faizleri pik yaptıracaklar. Erdoğan çok sık tekrar etmişti: Borç alan emir alır. Türkiye'yi bir şekilde esir alan dolar baronları var. Var olan yönetimin önüne ekonomik soykırım programı koydular."
Hibya Haber Ajansı