Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Hiçbir ayrım yapmadan, hiç kimseyi ötekileştirmeden 85 milyon insanı kucaklamak benim de boynumun borcudur. Zor günlerden geçiyoruz biliyorum. Acılarımız yoğunlaşıyor biliyorum. Acılarımızı hafifletmek için her birimiz tek tek elimizden gelen her türlü fedakarlığı yapıyoruz bunu da biliyorum ama bazı acılar var ki onlar yüreğimizin bir köşesinde devamlı durur. Depremin yarattığı büyük acı sadece kendi ülkemizde değil bütün dünyada yankılandı.
Birlikte olmak, beraber olmak, yaralarımızı sarmak gibi bir hasreti asla unutmayacağız. Hatay’da ilk toplantıyı yapıyorum. Millete sesleneceğim bundan sonra. Benim boynumun borcu millete seslenmek ve doğruları anlatmak. Bayrağımızın ne kadar değerli olduğunu biliriz. Gözümüzü kırpmadan bayrağımız için hayatımızı feda ederiz. Vatanımız da bizim için değerlidir. Bu yurt bize dedelerimizden miras kalan kadim bir yurttur ve biz gözümüzü kırpmadan yurdumuz için de her türlü mücadeleyi yaparız.
Hatay depreminde hayatını kaybeden vatandaşların mezarını ziyaret ettik. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanımız mezara Türk bayrakları ve Hatay Büyükşehir Belediyesi’nin bayraklarını asmış. Ankara’dan talimat, bayrakları kaldırın diye. Hayatımda hiçbir zaman bu kadar üzülmedim. Türk bayrağını indirin diyor. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanlığının bayrağını indirin diyor. Hatay Büyükşehir Belediyesi başka bir devlete mi ait? Emin olun, önce inanmadım ama bunun olur olduğunu görmek benim vicdanımda derin yaralar açtı. Asla kabul etmiyoruz.
Bir toplumu ayrıştırmak kadar tehlikeli bir şey yoktur. Bir toplumu ayrıştırmak ve kavga ettirmek kadar tehlikeli bir şey yoktur. Benim ahlakım da, benim vicdanım da, benim inancım da neyi düşünürseniz hiç kimseyi ötekileştirmeden herkesi kucaklamaya açıktır.
Vicdan sahibi olan her birimiz bunun gereğini yapmak zorundayız. Bunun gereğini yapmak bayrağını seven, vatanını seven her vatandaşın görevidir.
Böyle bir devlet yönetimi olmaz. Ölürsünüz ama bayrağınız elinizde ölürsünüz. Ölürsünüz ama vatanınız için ölürsünüz. Olağanüstü dönemlerde, olağanüstü kararlar alınır. Bir olağanüstü dönem var yaşadık bunu. 50 bine yakın vatandaşımız hayatını kaybetti. Olağanüstü kararlar almak zorundasınız olayı toparlamak ve en azından yaralı sarıp sarmalamak için bunu yapmak zorundasınız.
864’ü gönüllü olmak üzere 6 bin 693 kişi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının koordinatörlüğünde burada görev yaptı. Görev yapanlara da yürekten teşekkür ederiz. Onlar da günlerce yatmadı, onlar da siz gibi banyo yapamadı. Onlar da sizin gibi yeteri kadar beslenemedi ama görev yaptı. Bin 361 iş makinesi buraya geldi ve burada görev yaptı. Günlük ihtiyaçlar, yemek, yiyecek, su bunların hepsi yapılmaya çalışıldı. Sadece Hatay’a feribotla 78 ton gıda yardımı yapıldı. Adıyaman, Kahramanmaraş, Gaziantep, Malatya, Şanlıurfa ve Diyarbakır’a da yardımlar götürüldü.
14 Mayıs’tan sonra yeni bir güne başlayacağız hep beraber. Bu yeni günde göreceksiniz Hatay’da, Kahramanmaraş’ta bütün Türkiye’de yeni bir anlayışı, yeni bir ufku görecek. Hiç kimsenin ötekileştirilmediği bir ufku görecek.
Samandağ’da yazı göndermişler yeteri kadar su veremeyeceğiz az su tüketen ürünleri ekin diye. Bir devlet bunu yapar mı? Bir iktidar bunu yapar mı? Verin kardeşim deyin ki ‘Devlet Su İşleri bunu yapamıyor’ bizim belediye başkanlarımız süratli bir şekilde yapar, suyu da verir. Ne olacak yaparız biz. Çünkü bizim özel bir beklentimiz yoktur. Çiftçi üretecek ki karnımız doysun. Siz bunu yapmadığını takdirde daha pahalı bir bedel ödüyorsunuz. Başka ülkelerin çiftçilerine dünyanın dolarını eurosunu aktarıyorsunuz.
Afet olmadan önce biz öyle önlemler almalıyız ki afet olduğunda ya hiç can kaybı olmasın veya asgari olsun. Elin oğlu yapıyor. Japonya yapıyor. Deprem oluyor bizden daha yüksek depremler oluyor. Kimsenin burnu kanamıyor. Afetten sakınıyorlar. Bir afetten sakınma vardır bunu yönetimi vardır. Bir de afet yönetimi vardır. Biz afetten sakınmayı adeta defterimizden silmişiz.”
Hibya Haber Ajansı