Prof. Dr. Murat Hakan Terekeci, oruç tutmanın vücuttaki tüm sistemlere iyi geldiğini ve genel sağlığa önemli katkılar sağladığını belirterek, “Kalp – damar problemi, yüksek tansiyon, böbrek sorunları ya da diyabet yani şeker hastalığı gibi rahatsızlıkları olan kişilerin oruç konusunda çok dikkatli olması gerekiyor. Bu konuda doktorlarına danışarak karar vermeleri, hastalığın olumsuz etkilerini yaşamamaları ve sağlıklı kalmaları için önem taşıyor.” dedi.
Havaların serin olması önemli bir avantaj
Ramazan ayının yaz mevsimine denk gelmesi durumunda sıcak ve uzun günlerde, oruç tutmanın sağlık açısından bazı riskleri de beraberinde getirdiğine değinen Terekeci, şunları söyledi:
“Özellikle yaz mevsinin aşırı sıcak geçtiği bölgelerde yüksek hava sıcaklıkları ile birleşen açlık; aşırı sıvı kaybı, halsizlik, yorgunluk ve tansiyon problemlerine neden oluyordu. Sağlıklı kişilerin bile tansiyon değerlerine dikkat etmesi gerekirken, düzenli ilaç kullanan kalp ve yüksek tansiyon hastalarının bu dönemde çok daha dikkatli olması gerekiyor. Neyse ki bu yıl ramazan ayı havanın serin olduğu Mart ayına denk geldi. Bu durum kronik hastalığı kontrol altında olan birçok hasta için oruç tutmayı daha da kolaylaştıracaktır.”
3 veya daha fazla ilaç kullanan tansiyon hastaları dikkat
Prof. Dr. Terekeci, yüksek tansiyon hastalarının ramazan ayında hekimlere sıkça sorduğu ve en çok merak ettiği konunun oruç tutup tutmayacakları olduğuna dikkati çekerek, şu ifadeleri kullandı:
“Kan basıncının kontrol altında olması ve kullanılan ilaçlar oruç tutma konusunda belirleyici faktörlerdir. Bazı yüksek tansiyon hastaları günde bir ilaç kullanırken, bir kısmı çok daha fazla ilaca ihtiyaç duyabilmektedir. Oruç tutarken bu ilaçların bazıları zamanlama açısından düzenli kullanılamayacağı için doktor tarafından hastanın oruç tutması önerilmeyebilir. Özellikle 3 ve daha fazla ilaç kullanan hastaların bu ilaçları gün içine yaymaları gerektiğinde oruç tutmaları pek uygun değildir.”
Sıvı kaybına karşı dikkatli olunmalı
İdrar söktürücü olarak gruplandırılan bazı ilaçların, hastalıkların sık idrara çıkmasına neden olarak sıvı kaybına artırdığını ve bunun da hastanın daha çabuk susamasına neden olduğunu dile getiren Prof. Dr. Terekeci, açıklamasına şöyle devam etti:
“Ayrıca idrar söktürücüler tek başlarına veya kombine tansiyon ilaçlarıyla beraber sabah alınmalıdır. Akşam alındıkları takdirde gece idrara çıkışı artırarak uyku düzenini bozarlar. Sıvı kaybının düzeyi, kullanılan idrar söktürücü ilacın dozu ile orantılıdır. Bu nedenle idrar söktürücü ilaç kullananlar gün içerisinde vücuttaki sıvı açığını kapatmak için bol su tüketmelidir. İdrar söktürücü tansiyon ilacı kullanan hastaların oruç tutmaları sıvı kaybı (dehidratasyon) riski nedeniyle önerilmez.”
Böbrek yetmezliği varsa
Prof. Dr. Terekeci, böbrek yetmezliği olan yüksek tansiyon ve kalp hastalarının oruç tutma konusunda sıkıntı yaşayabilecek bir diğer hasta grubu olduğunun altını çizerek, “Böbrek yetmezliği, özellikle hipertansiyon ve ciddi kalp yetmezliği olan hastalarda daha sık görülen bir durumdur. Yeterli sıvı tüketimi bu hastalar için hayati önem taşır. Özellikle uzun süre sıvı alımının olmadığı oruç periyodunda bu hastaların sıvı azlığına bağlı böbrek fonksiyonları daha da bozulabilir.” diye konuştu.
İdrar söktürücü ilaç kullanmayan, yüksek tansiyonu uzun süredir kontrol altına olan ve böbrek yetmezliği gibi başka bir ek hastalığı da bulunmayan kişilerin, genellikle ramazan ayında oruç tutabildiğini ifade eden Prof. Dr. Terekeci, “Ancak yüksek tansiyonu henüz kontrol altına alınamamış, tedavisi yeni başlamış hastaların oruç tutmaları önerilmemektedir. Çünkü bu hastalar, gün içerisinde kan basıncı seyrine göre ek ilaca ihtiyaç duyabilirler.” şeklinde konuştu.
Oruç tutmak isterken kalp sağlığınızla oynamayın
Prof. Dr. Terekeci, “Yakın zamanda kalp krizi geçirmiş (birkaç ay), göğüs ağrıları devam eden, kalp yetmezliği veya yüksek tansiyonu henüz kontrol altına alınamamış ya da kalp yetmezliği nedeniyle idrar söktürücü ilaç kullanmak zorunda olan hastaların oruç tutmaları uygun değildir. Uzun süre önce kalp krizi geçirmiş ancak tedavisi yapılmış, göğüs ağrıları bulunmayan hastaların yine ek hastalıkları yoksa oruç tutmalarında herhangi bir sakınca yoktur. Tüm kalp hastaları, mutlaka doktorlarına danışarak, oruç tutma konusunda tavsiye almalıdır.” dedi.
Kan şekeri dengesini korumak önemli
Ramazan orucunun, normal beslenme biçimlerinin yanı sıra uyku ve uyanıklık düzenlerinde de büyük bir değişim oluşturduğunu söyleyen Prof. Dr. Terekeci, şöyle konuştu:
“Oruç tutulması esnasındaki besleme ve glukoz alımındaki değişiklikler oruç tutulmayan günlerden ve diğer yaygın oruç biçimlerinden önemli ölçüde farklıdır. Burada, sıvı ve enerji dengesinde meydana gelen değişikliklerle hormonlardaki dalgalanmaların fizyolojik açıdan önemli etkileri vardır. Şeker hastalarının gün içinde az ve sık yemek yemeleri, kan şekeri düzeylerini belirli bir seviyede tutabilmeleri için büyük önem taşımaktadır. Ancak günlerin uzun olduğu zamanlarda tutulan oruç nedeniyle uzun süreli açlık, kan şekeri seviyesinin tehlikeli sınırlara düşmesine neden olarak, ‘Hipoglisemi’ ataklarına yol açabilir. Şeker hastalığının başlangıç aşamasında olan (prediyabet) ve şeker düşüklüğüne neden olmayan bir ilaç kullanan hastalar, doktorlarından onay alarak oruç tutabilirler. Yani kan şekeri kontrol altında olup, insülin ve sülfonilüre grubu dışında ilaç kullananların doktora danışarak oruç tutmaları uygun olacaktır. Bununla beraber şekeri kontrol altında olmayan hastalar, gebeler, ileri yaştaki bireyler, emziren diyabetik hastalar, şekere bağlı böbrek ve göz tutulumu olanların oruç tutmaları önerilmez.”
Prof. Dr. Terekeci, eğer diyabetli bir hasta oruç tutacaksa düzenli olarak parmaktan kan şeker ölçümlerini yapması gerektiğine vurgu yaparak, şu ifadeleri kulladı:
“Kan şekerini ölçmek orucu bozmaz. Normal zamanda tavsiye ettiğimiz yoğun egzersizlerden hipoglisemi riskini artıracağı için kaçınmak çok önemlidir. Diyabet hastaları hipoglisemi olasılığına karşı oruç esnasında yanlarında meyve suyu veya kesma şeker gibi şekerli bir gıda bulundurmalıdırlar. Çikolata ve benzeri yağlı gıdalar önerilmez. Ramazan boyunca beslenmeye daha fazla özen göstermeli, posadan zengin ve uzun süre tok tutacak gıdaları tercih etmelidirler. Tam buğday ekmeği, yulaf, kepekli ekmek, az yağlı peynir, yumurta, zeytin, avakado, yeşillik, ev yoğurdu, gisemik indeksi düşük meyveler (elma-armut-erik-portakal-kiraz) uygun bir seçenek olabilir. Glisemik indeksi yani birim başına düşen kalori miktarı az olan gıdalar tüketildiğinde, ani şeker yüksekliğine neden olmazlar. Bu grupta yer alan bulgur, nohut, mercimek, barbunya, şehriye, havuç, taze bezelye, yeşil yapraklı sebzeler, et, balık, fındık, ceviz, badem gibi gıdalar tecih edilmelidir. Sıvı ihtiyacını karşılayabilmek için de iftardan sonra bol su, şekersiz komposto, ayran, şekersiz çay gibi içecekler tercih edilmelidir.”
Diyabetik hastalarda günlük kalori alımının iftar ve sahur arasındaki döneme yayılması gerektiğine değinen Terekeci, “İftarda çorba gibi sıvı gıdalar ve hafif kahvaltılıklar yendikten sonra ana öğüne geçilmeli, öğünlerde şerbetli tatlılar gibi aşırı kalori alımından kaçınılmalıdır. Gerekirse iftar ve sahur arasına düşük kalorili bir ara öğün ilave edilmelidir.” dedi.
Oruç bu hastalıklara iyi geliyor
Terekeci, “Son yıllarda biyolojik saat olarak bilinen sirkadyan ritim üzerinde çok sayıda çalışma yapılmış ve aralıklı beslenmenin vücut üzerindeki pek çok olumlu etkisi gösterilmiştir. Oruç da bir aralıklı beslenme biçimi olup, çalışmalar aralıklı beslenmenin insülin direncini, karaciğer yağlanmasını, vücuttaki iltihabı (enflamasyonu) azalttığını ve bağırsak florasında olumlu değişiklikler yaptığını göstermektedir. Oruç tutma kararı verilirken her hastanın durumu bireysel olarak değerlendirilmeli ve genelleme yapılmamalıdır.” diye konuştu.
Hibya Haber Ajansı