İYİ Parti Antalya Milletvekili Uğur Poyraz, Altın Portakal Film Festivali’nin iptaline ilişkin, “Altın Portakal Film Festivali, Antalya’mızın ve ülkemizin dünyaya mal olmuş ortak bir değeridir. Titizlikle korumamız gereken bu değerin ehliyetsiz yöneticiler, art niyetli paydaşlar ve fırsatçı muktedirler eliyle çiğnenip yok edilmek istenmesini ne akıl alır, ne vicdan kabul eder. Altın Portakal bizden önce vardı, bizden sonra de var olacaktır ve olmalıdır. Bunun sorumluluğu da hepimizin üstündedir. En son 12 Eylül darbesinin yaptırmadığı Altın Portakal’ı Cumhuriyetimizin 100. yılında düzenleyemiyor olmak, hazindir, trajiktir. Zira festival iptal etmek tam da darbeci ve sansürcü zihniyetlerin arzusunu gerçekleştirmek anlamına gelmektedir.” ifadesini kullandı.
Anılan belgeseli seyretme şansı olmadığını belirten Poyraz, “Ancak kesin olan melez bir hiyerarşik yapıya sahip hain Fethullahçı Terör Örgütü mevcut iktidar döneminde fikir, amaç ve eylem birliği içerisinde bir nesli heba etmiş, yargı dahil olmak üzere tüm kurumları kanser gibi sararak deforme etmiş uluslararası niteliği olan bir istihbarat organizasyonudur. Halen uluslararası camiada örgüt elebaşı ve yöneticilerinin muhafaza edilmeleri de bunu doğrulamaktadır. Böyle bir örgütle mücadele temel hak ve özgürlüklerin hiçe sayılarak yargının bir denge unsuru olduğunu unutup istihbarat ve polis refleksleriyle hareket eden bir araç haline gelmesi, FETÖ ile olan haklı mücadeleyi “senin FETÖ’cün benim FETÖ’cüm“, “FETÖ borsası” gibi iç ve uluslararası hukuka aykırı maddi gerçeği bırak aramayı bulmayı bile öncelemeyen bir durum yaratmıştır.” dedi.
“FETÖ’nün dizilerini, filmlerini izlettiler”
“Maalesef unutturulmaya çalışılan ancak hepimizin yaşadığı gerçekler var” diyen Poyraz, “FETÖ’nün yayın organlarındaki dizilerini, filmlerini, tartışma programlarını 2005 -2014 yılları arasında bu ülkeye izlettiler. Gazetelerinin manşetleriyle bu ülkenin şerefli subayları, yargıçları, bürokratları hedef gösterildi. Okulları, dershaneleri ve yurtlarında bir nesil kaybedildi. “Bağımsız ve tarafsız” Türk yargısının kararlarının her devrin muktedirlerine ve statükoya göre şekillenmesiyle Türk siyaseti sivil toplum ve kamuoyu, yargının bu kişiye ve güce uygun kararları yüzünden enfekte oldu.2005 – 17/25 Aralık 2013 arası yargı, emniyet, bürokrasi, siyasetteki FETÖ vesayetiyle uyumlu kararlar, 17 -25 Aralık’tan sonra “ FETÖ ile mücadele ediyoruzcular”ın vesayeti altındaki kararlar , 15 Temmuz’dan sonraki OHAL vesayeti altındaki kararlarla toplumun adalet duygusunu, Anayasa’nın eşitlik ilkesini ve hukukun temel ilkesi olan masumiyet karinesini yerle bir etti. KHK; 15 Temmuz sonrasında FETÖ ile mücadele ile kalmamış maalesef muhalefetin bastırılması ve tasfiyesi için kötü niyetli yöneticilerin enstrümanı olarak da kullanıldı.” şeklinde konuştu.
Hibya Haber Ajansı