Çin’in Tang Hanedanı (M.S.618-907) döneminde yaşayan ünlü şair Li Bai, yazdığı bir şiirde zamanın refahını “Hujiler güzel yüzleriyle çiçekleri andırıyor, içki kavanozlarının yanında bahar esintisi gibi gülüyor” mısralarıyla tasvir etmişti. Ancak şiirdeki Hujilerin Tang ülkesine geldikten sonra kalıp kalmadıkları ve yerel yaşama entegre olup olmadıkları bir muamma olarak kaldı.
Çinli arkeologlar kısa süre önce Cao Cao’nun kurduğu Wei Hanedanı (M.S. 220-265) ve Tang Hanedanı döneminde Dunhuang’da yaşayan iki melez kişiyi keşfetti. Bu da antik İpek Yolu’nun barındırdığı çoklu kültürlerin bir arada yaşadığına dair kanıtlar sağladığı gibi, Li Bai’nin söz konusu şiiri için açıklamalar yaptı: Tang döneminde bazı Huji kızları Dunhuang’da yerel erkeklerle evlenmiş, bunların çocukları olmuş ve zamanla Çin ulusuna kaynaşmışlar.
Huji ne anlama geliyor?
Dunhuang’da yaşananları anlamak için öncelikle Hujilerin kim olduğunu anlamak lâzım.
Çin tarihinde özellikle Tang Hanedanı dönemine ait şiirlerde Huji sözcüğüne sıkça rastlanır, bazı mısralar Tang şiirlerinin klasik mısraları olarak görülüyor ve insanların dillerinden bugün bile düşmüyor. Hujiler Çin’in orta kesimine nereden geldiler?
Hu kelimesi, Savaşan Devletler (M.Ö.476-221) dönemine ait kayıtlarda geçiyor, asıl anlamı boğa ve diğer hayvanların boyunlarının altındaki et, daha sonra bıyık anlamını taşımaya başladı. Bu kelime şimdi konuştuğumuz Huji ile ilişkili değil. Shan Haijing (Dağlar ve Denizler klasiği) gibi tarihi kayıtlarda Doğu Hu ve Batı Hu gibi etnik gruplardan bahsedilirken, bunun telaffuzdan kaynaklandığı savunuluyor. Hunların ortaya çıkmasından sonra Hu kelimesi bir dönem onları temsil ediyordu. Örneğin Han Hanedanı (M.Ö.202-M.S.220) İmparatoru Wudi döneminde Hunların kralı Wudi’ye yazdığı bir mektupta, “Hunlar, göğün gururlu torunlarıdır” ifadesini kullanmıştı. Bu, Hunların Hu adını kabul ettiğini gösteriyor. Modern çağda, Hanların Hunları Hu kelimesiyle tanımladığı, çünkü Hun ve Hu seslerinin birbirine çok yakın olduğu ve iki kelimenin belki tek bir kelimenin farklı seslenişine göre çevirisi olduğu savunuluyor.
Doğu Han Hanedanlığı’ndan sonra Hunların çöküşüyle Hu kelimesi de Hun etnik grubundan koparlanmış ve kuzey kesimlerden ve Batı Bölgeleri’nden gelen etnik grupları temsil etmeye başlamış.
Zamanla Çin’in orta kesimindeki insanların söz konusu etnik grupları tanımasıyla, her etnik gruba özel isim verilmiş. Hu kelimesinin anlamı daha da daralıp, dış görünüşü iç kesimden çok farklı olan, özellikle yüksek burunlu, derin gözlü ve tüylü olan beyaz ırkların özelliklerini taşıyan, Arap ve İranlılar gibi etnik grupları işaret eder hale gelmiş. Bu tür insanların çoğu Soğd olarak biliniyor.
Soğdlular ticaret için Çin’e gelmişti, ancak bu ticaret kız köle ticaretini de kapsardı, kız köleler esas olarak Orta ve Batı Asya’dan gelirdi ve çoğu Chang’an’da satılmıştı. Bazıları şarkı söyleme yeteneği sayesinde imparatorluğun müzik kuruluşuna girmiştir, çoğu ise Soğdlular ve İranlılar tarafından Chang’an’da açılan meyhanelerde çalışıp Hujiler, yani “güzel yabancı kız” olmuşlar. Bu meyhaneler şiirleri önemli bir müşteri kitlesi olarak görüp, tüketim yapmaya teşvik etmiş ve bu alışkanlık Chang’an’a getirilmiştir.
Tang’ın son yıllarında gücünü kaybetmesi ve Çin’e gelen yabancıların azalmasıyla, Hujiler ve çalıştıkları meyhaneler de tarihe karıştı.
Dunhuang’da karma ırklı bireyler yaşadı
İpek Yolu üzerindeki önemli bir rota olarak, Hexi Koridoru öteden geri Doğu ile Batı arasındaki iletişimin önemli bir köprüsüdür. Her iki tarafın medeniyetleri burada etkileşim içinde ve bir arada yaşadı. Ancak eski DNA verileri bulunmadığı için, bölgedeki etnik grupların tarihine yönelik araştırmalarda boşluk vardı.
Çinli arkeologlar kısa süre önce gerçekleştirdikleri araştırmalarda ilk kez Hexi Koridoru’ndan 25 antik genomik veri elde ettiler. Çin’in önde gelen Fudan Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Arkeolojisi Enstitüsü, Yaşam Bilimleri Enstitüsü, Xiamen Üniversitesi ve Gansu Eyaleti Kültürel Arkeolojik Araştırmalar Enstitüsü tarafından oluşturulan ekipler, daha önce yayımlanan Hexi Koridoru ve etrafındaki insanlara ait genomik verileri ve modern insanların genomik verilerini karşılaştırarak analiz yaptı ve Çin’deki Science Bulletin adlı dergide bir tez yayımladılar. Bu, Hexi Koridoru’nda 2 bin yılın soyaçekim tarihini yeniden yazdı ve önemli tarihi olayların Hexi Koridoru’ndaki insanlara etkisini doğruladı.
Han Hanedanında büyük göç Hexi’nin inşasına katıldı
Han’dan önce, Han ile Tang ve modern zamanlar dahil 3 dönemin genomik verilerine yapılan analizde, Yeni Taş döneminin sonlarından Han Hanedanı’na kadar, Hexi Koridoru’nda insanların genomlarında belirgin bir değişim meydana geldiği, ataların genomik yapısında esasını oluşturan Sarı Nehir’in yukarı kesimlerinin yerini orta ve aşağı kesimlerin aldığı ve bunun Xinjiang’ın doğu kesimini bile etkilediği belirtiliyor.
Araştırma ekipleri, söz konusu değişimin Zhang Qian’ın Batı Bölgeleri’ne elçilik göreviyle gitmesi ve Hexi Koridoru’nda 4 il kurmasıyla ilişkili olduğu sonucuna vardı. 4 ilin inşası için büyük göç yapıldı ve göçmenlerin çoğu Sarı Nehir’in orta ve aşağı kesimlerinden gönderildi.
Bu gerçek, söz konusu DNA araştırmalarıyla doğrulandı.
Dunhuang’daki karma ırklı bireyler, çok yönlü kültürlerin tanığı
Hexi Koridoru’nun en batı ucunda ve İpek Yolu’ndaki önemli bir nokta olan Dunhuang’ın önemi zamanla artmıştır. Batı Bölgeleri ile Merkezi Ovalar arasında yer alan Dunhuang, Avrasya kıtasının kültürel, dini ve insanlar arası değişimin bir kavşağı haline gelmiştir.
Çinli arkeologlar, Dunhuang’daki bir mezarlıkta gömülen Wei ve Tang dönemlerine ait iki grup bireyden birer karma ırk keşfetti. Arkeologların raporuna göre, iki bireyin, yüzde 30 ila yüzde 50’si Avrasya’nın batı bölgelerinden gelen, Doğu ve Batı Avrasya kökenli bir karışımı gösteren genetik bileşenlere sahip “çok etnik gruptan oluşan” olarak tanımlandı. İlginç olan şey, bu iki bireyin her ikisi de, yerel erkek ve Avrasya’nın batı bölgelerinden bir kadınla karışıma yönelik belirgin bir eğilim sergiliyor. Bu tür karışım, Kitan ve Moğol İmparatorluğu’nda yaygındı. Ayrıca bu 2 birey toplu mezarlıkta gömülmüştü ve Çinli olmamasına rağmen onlara ayrıcalık yapılmadı. Bu, Dunhuang’ın açıklığını ve hoşgörülü ortamını da gösteriyor.
Dunhuang’daki Mogaoku Mağaraları’nın dini klasiklerin saklandığı mağarasından çıkarılan kayıtlar, Budizm, Daoizm ve Maniheizm gibi konuları kapsıyor. Aynı döneme ait mezarlardaki duvar resimleri ve insan figürlü tuğlalarda Han, Qiang, Xianbei ve Qiuci gibi farkı ırklara mensup insan figürleri görmek mümkün. Karma ırklı bireylerin keşfedilmesi, Dunhuang’da çeşitli ırkların ve kültürlerin uyum içinde bir arada yaşamasının ve İpek Yolu’nun canlılığının yansımasıdır.
Bugün Hexi Koridoru’ndaki insanlar genellikle melez
Modern insanların tam genomlarındaki SNP verilerini analiz eden Çinli arkeologlar, Hexi Koridoru’ndaki insanların Avrasya’nın batı bölgelerindeki ilgili kan akrabalığı ile koridorda tarihte yaşamış insanların kan akrabalığının karışımı olduğu ve Avrasya’nın batı bölgelerinden ataların sahip oldukları bileşenlerin oranının yüzde 5 ile yüzde 20 arasında değiştiğini belirtiyor.
Geçmişteki insanlara kıyasla, bugün Gansu eyaletinde yaşayan Han, Dongxiang, Bao’an ve Yugu gibi Hexi Koridoru’na özgü etnik gruplar genellikle genetik açıdan Avrasya’nın batı bölgelerinden gelen insanlardan etkilenmişti. Karma zamanının 600 ila 1000 yıl önce Hexi Koridoru’nda yaşandığı ve bu dönemde en önemli olan olayın Moğol İmparatorluğu’nun yayılması olduğu tahmininde bulunuluyor.
Tarihi kayıtlara göre, Cengiz Han ve torunları batıya yayılırken Orta ve Batı Asya’dan çok sayıda asker ve zanaatkârı çağırdı, bu insanlar Moğol ordusunun bir parçası oldu, bazıları Hexi Koridoru’na konuşlandırıldı. Yuan Hanedanı (1271-1638) yönetimi, Hexi Koridoru’nda nüfusu artırmak için Batı Bölgeleri’nden çok sayıda asker ve sivili Hexi Korioru’na gönderdi. Bu olaylar, Doğulu ve Batılı halklar arasındaki iletişimi genişletti ve Hexi Koridoru’nda bugün halen görülen dillerin ve etnik grupların yapısını etkiledi.
Hibya Haber Ajansı