Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, otizme ilişkin değerlendirmede bulundu. Otizm spektrum bozukluğu da denilen otizmin nöro gelişimsel bir hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, hastalığın geniş bir yelpazede farklı özelliklerle görüldüğünü söyledi.
Duygusal okuryazarlıkları zayıf
Asperger sendromunda bireyin çok zeki olmasına karşın sosyal ilişkilerinin çok zayıf olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Asperger Sendromunda kişinin mantıksal zekâları çok yüksek. İki ay sonra ayın 28’inin hangi güne denk geldiğini hemen hesaplıyor ve söylüyor fakat oturup birisiyle sohbet edemiyor, konuşamıyor. Herkes gülüp espri yapıyor, o anlayıp gülemiyor, katılamıyor. Duygusal okuryazarlığı zayıf. Bu zihin kuramı sadece insanda var. Diğer canlılarda yok.
Buna meta bilişsel gen yani zihinüstü gen diyoruz. Bu zihinüstü gen zihin teorisi üretiyor, teori teorisi üretiyor, anlam çıkarıyor, yorum yapıyor, tepki veriyor. İnsanı insan yapan bu temel özellik, otizmli bireylerde bulunmadığı için otizm ileri genetik bozukluk olarak da değerlendiriliyor.” dedi.
Yapılan çalışmaların otizmin %10-15’inin genetik kaynaklı, %70-80’inin ise sonradan geliştiğini gösterdiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Otizmde iki türlü genetik faktör var. Biri %100 genetik olan yani kozatif gen olan vakalar. Bu gen nedeniyle kişi kaçınılmaz şekilde otistik oluyor. Ama bir de otizme yatkınlık geni olanlar var. Bu kişiler yanlış eğitilirse, yanlış ortamlarda bulunursa, aile ve sosyal çevresi sağlıklı değilse bu çocuklarda otizm sonradan çıkmaya başlıyor. Çünkü otizme yatkınlık geni var. Bunu şu örneğe benzetebiliriz. Akciğer kanseriyle ilgili kozatif gene sahip olan biri, 40 yaşına gelince sigara içmese bile kanser başlar. Kişide yatkınlık geni varsa sigara içmiyorsa o gen faaliyete geçmediği için o kişi de kanser başlamaz. Akciğer kanserinin %80-90’ı genom faaliyetidir yani genetiktir ve yatkınlık geniyle ilgilidir.
Otizmli bir çocuk zamanında yürüyebiliyor. Mesela 1 yaşında yürüyor ama gecikmiş konuşma ortaya çıkıyor. Çocuk sosyalliği ve duygusallığı öğrenemiyor. Herkes güldüğü zaman o gülemiyor. Duygusal aktarım yapamıyor. Göz teması kuramıyor. Beyni daha çok kolay öğrenmeye yönelik şeylerle ilgileniyor. Mesela ileri otistik bir çocuğu kucağınıza alınca kutu gibidir ve tepki vermez. Ama sağlıklı bir çocuk kolayca bir ilişki kurabilir. Çocuk göz teması kuramıyorsa, duygulara karşılık veremiyorsa, anne ve babanın gülümsemesine karşılık veremiyorsa otizmden şüphelenmek lazım. Otizm, 1 yaşında bile yakalanabiliyor. Çocukta gecikmiş konuşma varsa genelde 3-4 yaşında yakalanıyor. Gecikmiş konuşmadan başka diğer öncül belirtiler de bulunuyor.” ifadelerine yer verdi.
Sağlık Bakanlığı’nın otizmle ilgili hazırladığı kitapçığa değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan,
“Çok başarılı bir çalışma, emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Bu çok işe yarayacak bir kitapçık olacak. Aileler erken tanıyla ilgili Sağlık Bakanlığı web sayfasından indirip inceleyebilirler. Orada çok güzel bilgiler var.” şeklinde konuştu.
Öğrenilmiş otizm artıyor
Çocuğun otizm olma riskinin daha önceki yıllara oranla artış gösterdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan şöyle devam etti:
“Son yıllarda resmi istatistiklere göre %200 arttı. Artan kısmı genetik olan otizm değil öğrenilmiş otizm. Kişi normalde otistik olmaz ama aile bağlarının zayıf olması, sosyal öğrenmenin zayıf olması, duygusal öğrenmenin zayıf olması, tek yönlü öğrenme olduğu için çocuk sadece belli bir alanda başarılı oluyor. Diğer alanlarda başarısız oluyor. İzole bir şekilde yalnız oluyor. Ve şu anda sosyal izolasyon ve yalnızlık insanlığın, gençlerin hastalığı durumunda. Otizm, aslında içe kapanıklık ve yalnızlık hastalığıdır. Otistik kişi ayrı bir dünyada ayrı bir hayat içerisinde yaşıyor. Temel ihtiyaçlarının karşılanması yeterli oluyor, otistik kişi başka bir şey aramaz.
Yatkınlık geni olmayanlarda çok ileri derecede uyaran mahrumiyeti varsa ortaya çıkabiliyor. Örneğin ormanlarda bulunan vahşi çocuklar ilk bulunduklarında otistik oldukları sanılıyor. Çünkü insan ilişkisi yaşamadıkları için sosyal öğrenme yok. Otizmin en büyük ilacı sosyal temastır. Birebir eğitimle eksikler tamamlanır ama kişinin sosyal ve fiziksel teması çok önemlidir. Sosyal medya kavramı yanlış kullanılıyor. Aslında sosyal medya, sosyal medya değil sanal medyadır. Orada sosyallik yok. Sadece sanal bir ortamda görüşme var. Sosyal olması için yüz yüze olması lazım, insanların birbirine dokunması lazım. Çocuk için de aynısı geçerlidir. Çocuğun koşması, oynaması, eğlenmesi lazım.
Teknolojinin bilinçsiz kullanımı çocuğu sosyal izolasyona götürüyor. Tek yönlü öğrenme yapıyor. Öğrenilmiş otizmin ilk belirtisi gecikmiş konuşmadır ve bu durum popüler psikiyatride klip sendromu diye geçiyor. Klip sendromunda çocuk tek yönlü mesaja maruz kalıyor. Genellikle bir müzik kanalı açık oluyor ve çocuk sürekli dönen klipleri izliyor. Çocuk herhangi bir çaba göstermiyor. Kafa yorma ve öğrenme yok. Sadece eğlence var. Çocuk kendini oraya kaptırıyor. Bu nedenle ucuz bakıcı diyoruz. Anne de çocuğa tableti ya da akıllı telefonu veriyor ya da televizyonu açıyor. Çocuk tek yönlü maruziyet yaşıyor. Beyni sadece görsel algı alıyor. Sözcük üretme ihtiyacı hissetmediği için çocuk beyni, konuşma ihtiyacı hissetmediği için beynin o bölgesi köreliyor. 4 yaşına kadar bunu düzelttik düzelttik, düzeltmedik ondan sonra beyin kendini kapatıyor. Ondan sonra öğrenmek çok zorlaşıyor. Çok özel çaba ve eğitimlerle oluyor.
Özellikle, teknoloji ile ilişkimiz bizim sosyal ilişkimizin bir parçasıdır. Teknoloji ile ilişkimiz sağlıklı değilse biz çocuklarımızı otizm adayı yaparız. Bunu kesinlikle çok açık söyleyebiliriz. Çocuklarımıza özellikle 0-3 yaş arasında telefon ya da tablet verip yalnız bırakmak onları otizm adayı haline getirir. Duygusal ihmal çocuğa zarar verir.”
“Çocuk iletişim kurmayınca hayatı öğrenemiyor” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çünkü insan beyni psikolojik olarak sonradan öğreniyor. Hayvan beyni öyle değil, hayvan beyni öğrenmiş olarak dünyaya geliyor. İnsan beyni öğrenmek üzere dünyaya geliyor. Sosyalliği, insanlığı, sevgiyi, muhabbetti, konuşmayı, arkadaşlığı yani bütün insani değerleri sonradan öğreniyoruz biz. Genetik değil, ahlak genetik değil, ahlaki olgu genetik değil. Bunları sonradan öğreniyoruz. Çocuğa bunları öğretmezsen çocuk bilemez ki. Çocuğun sosyal sınırları öğrenmesi lazım, kendini tanıması ve başkasını tanıması gerekiyor. Çocuğun empatiyi öğrenmesi lazım. Otizmin en büyük özelliği empati yoksunluğudur, başkalarının duygularını okuyamazlar. Kendi duygularını da çoğu zaman okuyamazlar. Empati yoksunluğu, bu asrın en büyük sorunudur. Şu anda dünyanın en çok yoksulluk ve fakirlik çektiği alandır. Bu manevi fakirliktir. Onun da ana konusu empati yoksunluğudur.” dedi.
Okul öncesi eğitim otizmin çaresi olarak düşünülüyor
Büyük şehir yaşamının çocukların sosyalleşmesindeki engellerden biri olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Eskiden çocuğun yürümeye başladıktan sonra arkadaşları oluyordu. Mahallede arkadaşları ve komşuları vardı. Onlarla sosyal temas içinde hayatı öğreniyordu. Ama şimdi apartman çocuğu, annenin başka imkanı yok, çocuğu sosyal medya ya da akıllı telefona bağlıyor. Bu çocuğa zarar veriyor. O nedenle çocuğun sosyalleşmesi için 3 yaşında kreşe verilmesi öneriliyor. Çocuk annesi ve babası dışında başka kimseyi görmüyorsa her gün 2-3 saatlik sosyal alanlara götürülmesi lazım. Anaokulu ve okul öncesi eğitimler çok önemli. Okul öncesi eğitim iyiyse çocuk otizmle ilgili risk grubundaysa direk otizm başlamayabiliyor. Okul öncesi 0-3 yaş eğitim bütün dünyada otizmin çaresi olarak düşünülüyor.”
Oyununun çocuğun gelişiminde çok önemli bir yeri olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çocuğun en ciddi işi oyundur. Çocuk, oyunda kendini ifade eder ve yaşar. Çocuğun en büyük iki ihtiyacı vardır. Biri oynamak diğeri de sevilmek. Bu ikisi varsa uyuyan otizm bile varsa canlanmıyor. Riski varsa da risk grubunda tetiklenmiyor. Otizmin en büyük nedeni birinci sırada bu. İletişimdeki insanların yalnızlaşması, sosyal, duygusal uyaranların zayıflaması. Ve insanların yalnızlık salgını nedeniyle otizmde çocukluk olarak eşlik etmesi.” diye konuştu.
Hibya Haber Ajansı