Açlık sınırı altında geliri olan dar gelirli ailelerin çocukları için en zor eğitim öğretim yılının başladığını söyleyen Esen, “Okullar açıldı. Yaklaşık 19 milyon öğrenci için eğitim zamanı. Ama bu sene geçen senelere göre biraz daha buruk, biraz daha sorunlu, biraz daha yoksul. Açlık sınırı altında geliri olan milyonlarca dar gelirli ailenin çocuğu için en zor eğitim öğretim yılı başladı. Adeta Survivor… İşte tam da bu sebeple bugün buradayız, çocuklarımızın ve ailelerinin yaşadığı zorlukları, ihtiyaçları derinden yüreğimizde hissederek. Türkiye'nin dört bir yanında yaşanan ekonomik zorlukları ve çocukların yaşadığı açlığı, yoksulluğu ve yoksunlukları gündeme getirerek çözüm üretebilmek amacıyla…” diye konuştu.
“Çocukların gelişimi için gerekli vitamin, mineral ve proteinlerden yoksun kaldığı bir tabloyla karşı karşıyayız” diyen Esen, sözlerine şöyle devam etti:
“TÜİK- Türkiye Çocuk Araştırması 2022 Raporu’nda da çocuklarımızın temel gereksinimleri olan gıdaya yeterince ulaşamadıkları net bir şekilde görülüyor. 6 ay-17 yaş aralığındaki çocukların her gün tükettiklerini belirttikleri yiyecekler arasında en yüksek oran, yüzde 62,4 ile ekmek ve makarna gibi yiyecekler yani her 10 çocuktan 6’sı. Her 100 çocuktan 12’si et, tavuk veya balığı; 2 çocuktan 1’i peynir ve yoğurdu her gün tüketebiliyor. Çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimi, büyümeleri için gerekli vitamin, mineral ve proteinlerden yoksun kaldığı bir tabloyla karşı karşıyayız. UNICEF tarafından yayınlanan ‘Dünya Çocuklarının Durumu’ raporunda ‘Yoksulluğun pençeleri bir aileye uzandığında, bundan en çok etkilenen, en çok zarar görenler; yaşama, gelişme ve büyüme hakları riske atılanlar, o ailenin en küçük üyeleridir. Çocuk haklarının yaygın bir biçimde ihlali de temelde gene yoksulluktan kaynaklanmaktadır’ İfadesi durumun önemini ortaya koymaktadır.”
Esen, eğitimden uzak yaşam mücadelesi veren endişeli çocukların yetiştiğini belirterek, “Temel ihtiyaçlar barınma, beslenme, sağlık, eğitim alanlarında derin yoksunluklar yaşanıyor. Gelir adaletinin azalması akranlar arasında derin uçurumlara sebep oluyor. Yoksulluk yaşayan çocuklar her gün geleceğe dair umutlarından biraz daha uzaklaşıyor, hayallerini kaybediyor. Geleceklerine dair duydukları endişeleri onları büyüklerinin sohbet alanlarına çekiyor. İşsizlik, zamlar ve ülke siyasetini takip ederek eğitimden uzak yaşam mücadelesi veren endişeli çocuklar yetişiyor. Oysa çocuğun olması gereken yer okul. Ancak eğitim ve öğretim sadece belli bir müfredatın ya da bilgilerin öğrencilere aktarılmasından ibaret de değil. Yine çocuklar okulların açık olduğu dönemde evlerinden daha çok zamanlarını okulda geçiriyorlar. Bu nedenle öğrencilerin okullarda yeme, içme, temizlik, tuvalet gibi temel gereksinimlerinin gelişimlerini destekleyecek bir sistemle verilmesi de önemli bir gereklilik ve devletin öncelikli sorumluluğu.” şeklinde konuştu.
Devlet okullarında temiz içme suyu temin eden arıtma cihazlarının kurulmasının gerekliliğinden bahseden Elif Esen, “Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından yayınlanan 160 sayfalık ‘Türkiye Çocuk Hakları Strateji Belgesi ve Eylem Planı (2023-2028)’ belgesinde okul çağındaki çocuklara ücretsiz gıda ve beslenme desteği ile temiz içme suyu desteğine dair bir ifade bile yer almamaktadır. Ücretsiz okul yemeği gibi programların askıya alınması, çocuklarımızın temel ihtiyaçlarının göz ardı edildiğini gösteriyor. Temiz içme suyu da yemek kadar önemli bir ihtiyaçtır. Zamanlarının büyük bir kısmını okulda geçiren bu öğrenciler, evlerinden getirdikleri suyu bitirdikten sonra devlet okullarında bedelsiz içilebilir su olanağı bulunmadığından ya kantinden ücretini ödeyerek pet şişe su almakta ya da ekonomik nedenlerle evlerine dönene kadar su içmemektedirler. Bu süreçte bazı öğrenciler, tuvalet musluklardan su içmek durumunda kalmakta; bu durum, öğrenci sağlığını tehlikeye atmaktadır. Bu konuda atılması gereken adım, devlet okullarında, okuldaki öğrenci sayısını da dikkate alarak, temiz içme suyu temin eden arıtma cihazlarının kurulmasıdır” dedi.
Esen çocukların temel ihtiyaçlarının göz ardı edildiğini ifade ederek, “2022 yılında TBMM bütçesi 2 milyar 198 milyon TL iken, 2023 yılı için 5 milyar 481 milyon TL olarak belirlendi. Cumhurbaşkanlığı bütçesi de 2022'de 3 milyar 890 milyon TL iken, 2023'te 6 milyar 637 milyon TL'ye yükseltildi. Bu rakamlar, bu kurumların önceliklendirildiğini gösteriyor. Ancak bu öncelikler, çocuklarımızın eğitimi gibi temel ihtiyaçları göz ardı ediyor. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) eğitim bütçesinin, merkezi yönetim bütçesine oranının azalması ve ücretsiz okul yemeği programının askıya alınması, temiz içme suyu ihtiyacı, okulların temizlik hijyen eksikleri sonucu çocuklarımızın geleceği ile oynanıyor. Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay 1998’de yüzde 30, 2002’de yüzde 17 iken 2018’de yüzde 12,13’e, 2023 yılında da yüzde 10,6'ya kadar geriledi.” açıklamasında bulundu.
Hibya Haber Ajansı