Enerjinin hem ekonomik kalkınma hem de iklim eylemi için kilit öneme sahip olduğu düşünüldüğünde, Türkiye'nin hem ekonomik ve iklimsel dayanıklılık hem de çevre ve insan sağlığı için hayati önem taşıyan güçlü bir enerji dönüşümü yol haritası geliştirmesi oldukça önemli. Bu doğrultuda gerekli kurumsal çerçevelerin oluşturulması ve ekonomi çapında bir "net sıfır yol haritası" hazırlanması ve bu kapsamda gerekli politikaların uygulamaya konulması kritik önem taşıyor.
Türkiye, Ekim 2021’de Paris Anlaşması’nı onaylayarak 2053 yılına kadar net sıfır sera gazı emisyonlu bir ekonomiye ulaşma taahhüdünü açıkladı. Bu taahhüdü, tüm sektörlerin ve politika alanlarının “net sıfır”a odaklandığı, ekonominin genelini kapsayan bir dönüşümün takip edilmesi gerekiyor. Bu perspektif doğrultusunda yapılan“Net Sıfır 2053: Türkiye Elektrik Sektörü için Yol Haritası” çalışması, güneş enerjisini kullanılabilir enerjiye dönüştüren fotovoltaik sistemlerin, bu taahhüdü gerçekleştirme yolunda büyük önem taşıdığını ortaya koydu.
Türkiye'nin daha temiz ve sürdürülebilir bir enerji peyzajına doğru ilerleyeceği bu yeni dönemdeelektrifikasyon öne çıkan kavramlardan biri olacak. Elektrifikasyon, sistem verimliliğini artırmaya olanak veriyor ve ihtiyaç duyulan elektriğin yenilenebilir kaynaklardan sağlanması koşuluyla enerjiyi son tüketen sektörlerde yenilenebilir enerji payını yükseltiyor. Türkiye’nin, daha yüksek rüzgâr ve güneş enerjisi payı elde etmek için elektrifikasyon ve sektör eşleştirmeyi de kapsayan mevcut elektrik sistemi stratejisini geliştirmeye ihtiyacı vardır. Bu doğrultuda,kurulacak yeni sistemlerin özellikleson yıllarda ciddi artış gösteren yıldırım düşmesi gibi hava olaylarından korunması büyük önem taşıyor. Yıldırımlardan kaynaklı enerji dalgalanmaları fotovoltaik sistemlerde önemli hasarlara yol açabilir ve bu istenmeyen durumlar da kurulmuş yeni sistemler için yüksek yeniden yatırım maliyetlerine neden olabilir. Bu da yatırımın geri dönüşünü geciktirecektir ve hatta daha şiddetli durumlarda sistemin tamamen arızalanmasına dahi yol açabilir. DEHN’in sunduğu yıldırım ve aşırı gerilim korumasına sahip bir koruma konsepti tüm bunları önlüyor ve bir fotovoltaik sisteme yapılan yatırımı koruyor.
Fotovoltaik sistemler için güvenli bir gelecek
İster bir çatı kurulumu ister bir güneş enerjisi tarlası olsun, yıldırım ve aşırı gerilim koruması konusu en başından itibaren projeye entegre edilmelidir. Doğru bileşenlerle koordine edilmiş bir koruma konsepti kullanmak; güvenilir bir enerji kaynağına, yüksek sistem kullanılabilirliğine ve yatırımların uzun vadeli korunmasına önemli ölçüde katkıda bulunuyor. Çatı üstü sistemler son derece korunmasızdır ve bu nedenle doğrudan ve dolaylı yıldırım etkilerinin neden olduğu hasara özellikle yatkındır. Fotovoltaik sistemi doğrudan binanın elektrik tesisatına bağlı olduğundan, yıldırım etkileri binanın kendisi, içindeki insanlar ve elektrikli cihazlar için istenmeyen sonuçlar doğurabilir.
DEHN Türkiye Ülke Müdürü Onur Erdem; “Bir planlama mühendisi olarak sizi destekleyen ve pratik çözümler öneren bir üreticiye sahip olmak sizin için önemlidir. DEHN ile yanınızda güçlü bir ortağınız var. Dünya çapında fotovoltaik sistemleri planlayan ve inşa edenler mühendisler için bir fotovoltaik sistemin kullanılabilirliği en önemli önceliktir. Yıldırım ve aşırı gerilim koruması söz konusu olduğunda DEHN'e güveniyorlar çünkü uzun yıllara dayanan deneyimimize ve birinci sınıf hizmetimize güveniyorlar.” dedi.
Türkiye'nin sürdürülebilir enerjiye doğru yolculuğunda güçlü bir ortak olan DEHN, ülkenin net sıfır hedeflerine katkıda bulunan son teknoloji koruma çözümleri sunmaktadır.
Hibya Haber Ajansı