Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
Uluslararası Demokratlar Birliği’nin istişare toplantısı vesilesiyle sizleri anavatanınızda, baba ocağınızda ağırlamaktan memnuniyet duyuyorum. Kapasite Geliştirme ve Eğitim Çalıştayınızın başarılı geçmesini, hayırlara vesile olmasını rabbimden niyaz ediyorum.
İçerik itibarıyla oldukça zengin ve kapsamlı bir programın hazırlanmasına öncülük eden, fikirleriyle programa katkı veren herkese teşekkür ediyorum.
Dört gün boyunca siyaset, bürokrasi, sivil toplum ve akademi dünyasından kıymetli isimlerle bir araya geleceksiniz. Böylece ülkemizin farklı alanlarda ulaştığı seviyeyi en yetkili isimlerden bizzat dinleme fırsatı bulacaksınız. Geleceğe dair yol haritalarının şekillendirilmesi noktasında da çalıştayınız önemli roller üstelenecektir.
Kendi bünyenizde yapacağınız istişarelerin de sizlere yeni bir vizyon, ufuk ve bakış açısı kazandıracağına inanıyorum. Bizler çalışmalarının merkezine istişareyi yerleştirmiş bir hareketiz.
Uluslararası Demokratlar Birliğimizin bu güzel programını, ortak akla verilen önemin bir sembolü olarak görüyoruz. Bu anlamlı çalıştayın, bir diğer özelliği; birliğin 20. kuruluş yıl dönümünde gerçekleştirilmesidir.
Özellikle kültürel ırkçılık, İslam düşmanlığı, ayrımcılık hatta antisemitizmle mücadelede birlikte, Avrupa’da daima en ön saflarda yer aldık. Uluslararası Demokratlar Birliği, Avrupa’daki kardeşlerimizin haklarının korunması, Avrupalı Türklerin entegrasyon süreçlerinin kolaylaştırılması, genç kuşakların asimile olmadan içinde yaşadıkları topluma katılımı, siyaset, ekonomi, sivil toplum ve akademide insanlarımızın desteklenmesi gibi çok geniş bir yelpazede gerçekten kıymetli faaliyetler yürüttü, yürütüyor.
Avrupa’daki Türk diasporasının karşılaştığı sınama ve tehditler değiştikçe birliğin faaliyet sahası da genişliyor. Uluslararası Demokratlar Birliği’nin son dönemde kendi insanımızla birlikte kardeş topluluklara da el uzatmasını çok kıymetli buluyorum. Hak ve adalet eksenli yürüttüğü çalışmalarla 20 yılda bir marka haline dönüşen birliğimizi canı gönülden tebrik ediyorum.
Geride bıraktığımız 20 yılda birlik çatısı altında görev almış ama şimdi aramızda bulunmayan kardeşlerimizi de burada rahmetle yad ediyorum.
Sadece bizim değil, Avrupalı Türklerin yanı sıra kimliğini ve kültürünü koruma mücadelesi veren on milyonlarca kardeşimizin de Uluslararası Demokratlar Birliği’nden büyük beklentileri var. İslam düşmanlığından, ırkçılığa pek çok tehdidin Avrupa’da tırmandığı bir dönemde sizlerin omuzlarınızda gerçekten ağır bir yük bulunuyor. Çalışmak, daha çok çalışmak, daha fazla gayret etmek zorundayız.
Avrupa Türk toplumu olarak saflarımızı sıklaştırmalı, her zamankinden daha dinamik, daha kuşatıcı ve kucaklayıcı bir anlayışla hareket etmeliyiz. Biz nerede yaşarsak yaşayalım milletçe güçlü olmak mecburiyetindeyiz.
Bugün yaklaşık 7 milyon insanımız Avrupa’da yaşıyor. Avrupalı Türklerin neredeyse yarısı Almanya’da ikamet ediyor. Vatandaşlarımız, uzun yıllar haklarını kullanma noktasında sıkıntı çektiler. Opsiyon modeli sebebiyle hakkaniyetli olmayan bir tercihe zorlandılar. Alman makamlarıyla olan görüşmelerimizde sizden gelen taleplere göre biz de bu konuda yaşanan sıkıntıları pek çok kez gündeme taşıdık.
Almanya’nın uzun yıllar direndikten sonra çifte vatandaşlığı kolaylaştıran düzenlemeleri kabul etmesini şu anda olumlu karşılıyoruz. Bu imkandan yararlanmanız hak ve eşitlik mücadelenizde sizlere kuşkusuz fayda sağlayacaktır.
Yurt dışında yaşayan onlarca vatandaşını ırkçı teröre kurban vermiş bir ülke olarak bu menfur hadiseler karşısında sessiz kalamayız. Vatandaşlarımızla birlikte soydaşlarımızın haklarını da korumak devletimizin asli görevlerinden biridir. Büyükelçiliklerimizin ve konsolosluklarımızın kapıları sizlere daima açıktır.
Nefret suçlarıyla mücadele noktasında Avrupa’da bir ayrım söz konusu. Bu tür olaylarda suçun kendisinden ziyade mağdurun kimliği daha fazla ön plana çıkıyor, daha çok belirleyici oluyor. Antisemitizme karşı gösterilen hassasiyet ne yazık ki İslam düşmanlığı ve ırkçılık kaynaklı saldırılardan esirgenmektedir.
Mukaddes kitabımız Kuranı Kerim’i hedef alan terör eylemleri, fikir özgürlüğü parantezine alınarak görmezden geliniyor. Bu tarz çifte standart örneklerinin sayısını çoğaltmak mümkündür. Avrupa’daki gelişmeleri takip eden herkesin kabul edeceği gerçek şudur: Bugün Türk ve Müslüman nefretinden beslenen Neonazi terörü, insanlarımızın can ve mal güvenliğini tehdit eder boyutlara ulaşmıştır.
Aşırı sağcı akımların kimi Avrupa ülkelerinde bizzat devlet tarafından himaye edilmesi, Batı demokrasileri adına tam bir faciadır, utançtır, skandaldır. Meselenin daha vahim tarafı, Türk ve Türkiye karşıtlığının son yıllarda bazı siyasetçiler ve medya eliyle körüklenmesi, teşvik edilmesi, vatandaşlarımızın hedef tahtasına konulmasıdır.
Şahsımızı ve bizim üzerimizden ülkemizi hedef alan kampanyaların son dönemde artması tesadüf değildir. Bu kampanyaların tek bir hedefi vardır o da bizi ve Türkiye’yi susturmaktır. Çünkü Türkiye, sadece İslam ve yabancı karşıtlığı meselesinde değil, 7 aydır devam eden Gazze krizinde de dirayetli ve cesur bir duruş sergilemiştir.
Yaklaşık 50 bin tonla Gazze’ye en fazla insani yardım yapan ülkeyiz. İsrail’in Gazzeli kardeşlerimize uyguladığı soykırımı daima gündemde tuttuk. Filistin davasına verdiğimiz güçlü desteği her zeminde açıkça ifade ettik.
Türkiye’yi düşmanlaştırarak hiçbir yere varamazsınız. Ne yaparsanız, yapın antisemitik lekesi bize yapışmaz. İslam düşmanlığına, yabancı karşıtlığına ve kültürel ırkçılığın her bir çeşidine nasıl karşıysak antisemitizmi de aynı şekilde reddediyoruz.
Coğrafyamızda kargaşa, savaş ve istikrarsızlık görmek istemiyoruz.
Türk diasporasının Türkiye ekonomisine katkısı 5 milyar dolara ulaştı. Avrupalı Türkler, kendilerine dayatılan kalıpların çok ötesine geçmişlerdir.”
Hibya Haber Ajansı