Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Sevgili gençler, kıymetli misafirler sizleri en kalbi duyguılarımla muhabbetle selamlıyorum. Milli Mücadele’nin şehri Samsun’da bugün çok farklı güzel bir gün geçiriyoruz.
Biraz önce toplu açılış törenimiz vesilesiyle Samsunlu kardeşlerimizle çok çok anlamlı coşkulu bir gün geçirdik. Aldığım resmi rakamla da 85 bini aşkın bir katılım. Sadece meydanda olanlar. Tabii yollar boyunca her iki tarafta Samsunlu kardeşlerimizn ilgisi alakası bizleri farklı bir atmosferin içerisine soktu diyebilirim.
Ömrünü bu aziz millete hizmete adamış bir büyüğünüz olarak sizlerle geçirdiğim her an kendimi adeta yenilenmiş, şarj olmuş hissediyorum. Esasen bizim gençliğimizin gündemi ile sizlerin gündemi arasındaki fark Türkiye’nin nereden nereye geldiğini göstermesi bakımından çok önemli. Biz yasakların, yoklukların, yoksullukların Türkiye’sinin tüm yükünü omuzlamış bir nesiliz. Aklımızın erdiği günlerden itibaren hem geri kalmışlığın hem demokrasi eksikliğinin sebep olduğu sıkıntıları hayatımızın her anında yaşadık. Şimdi sizlere teker teker anlatsam inanmakta zorluk çekeceğiniz öyle sorunlarla boğuşuyorduk ki kelimenin tam anlamıyla akıllara zarardı. Zaman içinde hepsinin gerisindeki sebepleri gördük, anladık. Bir yandan tarihimizi, kültürümüzü, değerlerimizi en iyi şekilde öğrenerek kendimizi yetiştirmenin diğer yandan çağı kavramamıza imkan sağlayacak güncel ve ilmi donanımı kazanmanın mücadelesini verdik. Bilgiye ve kaynağa erişme imkanının bir hayli sınırlı olduğu bir dönemde bu mücadele kolay geçmedi.
Ülke ve dünya çapında nice başarılara imza atan arkadaşlarımız da oldu. Verdiğimiz emekler, döktüğümüz terler, girdiğimiz riskler boşa gitmedi, kazanan yine biz olduk. Bugün sizlerle bir araya gelmemize vesile olan büyük projelerimizi, gelecek için kurduğumuz büyük hayalleri, geçmişte ödediğimiz o bedellere borçluyuz. Size olan güvenimiz sayesinde Türkiye Yüzyılı vizyonumuzu böylesine güvenli ve kararlı bir şekilde ifade edebiliyoruz. Bizim Türkiye Yüzyılı’ndaki yoldaşlarımız sizlersiniz.
Sizler için Z kuşağı diyorlar. Halbuki biz karşımızda maziden atiye kurdukları köprüyle özgürlüğü, hakkaniyeti, çalışmayı, üretmeyi, hayatlarının merkezine koyan bir gençlik görüyoruz. Ben bu gençliğe, Samsun’da da ifade ettim, TEKNOFEST açılışlarında şahit olduğum manzaradan hareketle illa bir isim konulacaksa ‘TEKNOFEST kuşağı’ denmesi gerektiğini söylemiştim.
Aslı böyle değil. Kökü mazide, yani geçmişte olan, ati, gelecek olan bu gençlerimiz ülkemizin Türkiye Yüzyılı hazırlığının en önemli gücüdür. Sizler gibi gayretleri, kabiliyetleri, birikimleri, başarılarıyla sadece akranlarına değil aynı zamanda arkadan gelen yeni kuşaklara da örnek teşkil eden gençlerimiz bizim gurur kaynağımızdır. Geçen hafta Şanlıurfa’da bir araya geldiğimiz gençlerimize de ifade ettiğim gibi artık bizler, sizin zamanınızın misafiriyiz. Olaya biz böyle bakıyoruz. Türkiye Yüzyılı sizlerin hem eseri hem asrı olacaktır.
Tabii keramet ehli değilim. Haftaya Mardin’de olacağımızı biliyorum. Aynen Şanlıurfa ve burada olduğu gibi orada da gençlerle buluşmayı ümit ediyorum. Şanlıurfa’da resmi rakam olarak 110-120 bin kişi meydanda vardı. Bugün de 100 bine yakın bir katılımı Samsun’da gördük. Burası modern bir salon. Şanlıurfa’da tarihi bir mekanı kültür merkezine dönüştürmüş, adını da İbrahim Tatlıses Kültür Merkezi koymuşlardı. Çok güzel oldu o toplantı. Samsun’a rahatsızlığı nedeniyle gelemedi Orhan Bey (Gencebay) ama gelmeyi çok arzu ediyordu. Onun gelişi bu toplantıyı çok daha zengin kılacaktı. İnşallah bir başka buluşmayı Orhan Bey ile gerçekleştiririz Samsunlu olması hasebiyle. Gençlik buluşmaları devam edecek. Durmak yok yola devam.
Teori-pratik buluşmasında pratik çok önemli. Teoriyle pratiğin buluştuğu yer Çanakkale Köprüsü. Düşünün öyle bir eseri meydana getiriyorsunuz ve yeri geldi belki halatların üzerinde gezdiniz. Ondan herkes ürker, korkar, çekinir filan ama sizler yılmadınız, usanmadınız, baretlerinizle orada o adımı attınız ve muhteşem eseri meydana getirdiniz. Tarih sizi bu eserle hep anacak.
Şimdi birileri hani bir yerlerden ithal profesörler getirdiler ya… Biz işi bitirdik, altyapısıyla bitirdik, üstyapısıyla bitirdik. Bütün mesele şimdi bunu görmek. Eğer bunu görebiliyorsak mesele yok. Düşünün 76 üniversiteyle başladık, şu anda 208 üniversitemiz var. Ama kim derdi ki Ağrı, Iğdır, Muş’ta üniversite olacak da Ağrılı, Iğdırlı, Muşlu Ahmet, Mehmet, buradan kalkıp İstanbul’a gitmeyecek, Ankara’ya gitmeyecek, burada kendi vilayetindeki üniversitede okuyacak.
Geçen hafta Urfa’da İbrahim Bey yine nüktesini yaptı, ‘Urfa’da Oxford vardı da biz gitmedik mi?’ dedi. Gerçekten buralara bu üniversiteler getirilmedi ki. Yoksa bu ülkenin çocukları zeki. Bu üniversitelerde okumak suretiyle çok daha erkenden bir yerlere ulaşabilirlerdi. Ama gel gör ki bizden önce gelen yönetimler ülkemizin dört bir yanını üniversitelerle donatmadılar ama dört bir yanını biz üniversitelerle donattık, donatıyoruz. Biz diyoruz ki Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin kalkıp Muş’tan, Ağrı’dan Ankara’ya İstanbul’a gitmesin. Ankara, İstanbul, İzmir’deki profesörlerimiz gelsinler Ağrı, Muş, Iğdır, Hakkari’deki üniversitelerimizde yavrularımızı eğitsinler, yetiştirsinler. Biz bunu başardık
Modern üniversiteler kurduk ve modern üniversitelerle beraber sağ olsun hocalarımız da oralara gelip, oralarda derslerini vermek suretiyle birçok şeyi başardılar. Ben mesela Rizeliyim. Mesela Rize’deki Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nin lojmanlarından tut her şeyini hassasiyetle düşündük. Niye? Öğretim üyesi oraya gelsin diye. Modern lojmanlar ve 10-15 dakikada lojmandan öğretim üyemiz üniversiteye geçebiliyor, bunları yaptık. Üniversite hakeza öyle bir konumda. Şu anda 19 bin öğrencisi var. Biz bunu 81 vilayetimize yaydık ve bundan sonraki süreçte de özellikle sizin branşlarınızda bu işi yaygınlaştırarak gençliğimizi çok daha yoğun bir şekilde teknik, teknolojik alanda da yetiştirerek geleceğe hazırlayacağız.
Bu mücadelenin aslında bizatihi baş kahramanı olan size, annem özelinde ülkemizdeki tüm annelerimiz, ablalarımız ve kardeşlerimiz adına da teşekkür ediyorum.
Aramızda bu işin çilesini çekmiş olan çok arkadaşımız var. Dün, Grup Başkanvekilimiz Özlem Hanım, orada başı örtülü, başı açık bir grup arkadaşımızla basın açıklamasını yaptı. Bu basın açıklamasıyla birlikte, bir süreci başlattık. Buna gerek var mıydı? Aslında buna gerek yoktu. Fakat, burada sağ olsun Sayın Kılıçdaroğlu, bize bir yerde bir pas attı. Bizim de bu pası değerlendirmemiz lazım. Arkadaşlarla hemen çalışmaya başladık ve dedik ki ‘Yasal düzenlemeyle bu iş çözülmez. Ne olacak? Yapmamız gereken şey, gelin biz bir anayasal düzenleme yapalım ki önüne gelen bu konuyu istismar etmesin.’ Çünkü, Sayın Kılıçdaroğlu’nun yaptığı bir istismardı, geçmişte bunu yaptılar, defaatle yaptılar.
Numan Bey’in eşi de bu çileyi geçmişte çok çekti. Aynı şekilde benim kızlarım İmam Hatip’te okumalarına rağmen onlar da bu çileyi çok çektiler. Bizim aile, okul kapısına gidip kızlarımızı bekledi. Öyle oldu ki ben kızlarımdan bir tanesini İstanbul’dan alıp Trabzon’a götürmek durumunda kaldım. Son sınıfını Trabzon’daki İmam Hatip’te okudu. Orada da benim İmam Hatip’ten bir arkadaşım müdürdü, ‘Gönder bana, merak etme’ dedi. Düşünebiliyor musunuz, İmam Hatip’te bile başörtüsüyle ilgili sorun var.
Altılı masanın içinde samimi olanlar, olmayanlar, bunu da göreceğiz. Şu anda yola çıktık, arkadaşlarımız bayanlar olarak bu basın toplantısını yaptı ve sonuna kadar işin takipçisi olacağız.
Gerekirse, ihtiyaç olursa dedik ki bu işi referanduma da götürebiliriz. Bununla neyi demek istiyoruz? Millete gidelim. Millet, nihai kararı verecek olan. ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ demiyor muyuz? ‘Milletindir’ diyoruz. Eğer bunlar parlamentoda bu işi çözmezlerse çözüm yeri neresi? Millet, gideriz millete. Çünkü bu ülkede artık başı açık, başı örtülü böyle bir sorun olmaması lazım. Lafa geldiği zaman ‘Yüzde 99’u Müslüman’ diyoruz. Tamam, nedir o zaman bu kavga, bu sıkıntı ne? Bırakalım, herkes rahatlıkla eğitimini, öğretimini yapsın. Herhangi bir sıkıntıya mahal vermeden. ‘Gitsin temizlikçilik yapsın’ diyebiliyorsun, ‘Çarşıda pazarda şunu bunu yapsın’ diyebiliyorsun, tamam da okumasına niye engel oluyorsun? Okusun. Yani doktor olması yasak, mühendis olması yasak, temizlikçi olması veya tarlada, herhangi bir yerde çiftçi olması serbest. Böyle bir adaletsizlik olur mu? Bu, insan haklarına bir defa ters. Temennim odur ki parlamentoda beklenen sayıyı da almak suretiyle yola devam ederiz.”
Hibya Haber Ajansı