Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Adana’da ki gençlik şölenimizin ardından yaşanan elim trafik kazasında can kayıplarından duyduğum samimi üzüntüyü sizlerle paylaşmak istiyorum 3 tane gencimizi hakka uğurladık.
Ayrıca bugün sayıları 550 bini bulan yoklama kaçağı bakaya gençlerimize de müjde vermek istiyorum. Yoklama kaçağı gençlerimize bedelli askerlikten faydalanabilme yolunu açıyoruz.
Yoklama kaçağı gençlerimize bedelli askerlikten faydalanabilme yolunu açıyoruz. Kaçak yılına göre değişen oranlarda bir rakam ilavesi ile askerliğini bedelli yapmak isteyen gençlerimiz askerlik şubelerine başvurabilirler. Gençlerimizin sıkıntısına çözüm getiren Bu uygulamanın hayırlı olmasını diliyorum.
Kabine toplantımızda açık cezaevlerindeki hükümlüler için belli şartlarda uygulanan covid-19 izinleri ile ilgili de yeni bir değerlendirme yaptık. Buna göre açık cezaevlerinde kim hükümlülerin covid-19 izinlerini 31 Temmuz 2023 tarihine kadar uzatıyoruz .
Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını sıradan bir tarih geçişi olmanın ötesinde kazanımlarımızı ve hedeflerimizin muhasebe vesilesi vizyon larımızın nirengi noktası görüyor hazırlıklarımızı ona göre yapıyoruz.
Dünyanın ve bölgemizin değişen şartlarını iyi okumalı kendimizi hep bu coğrafyanın üstünde konumlandırmalıyız. Yaşanan onca hadise ya rağmen bu toprakların hakimiyetimiz de olmasını hala hazmedemeyenler olduğu gerçeğini biz değil karşımızdakiler sürekli hatırlatıyor.
Osmanlı’nın yıkılışı ve Cumhuriyetin kuruluşu sürecinin her bir adımı her bir gelişmesi bu hakikatin birer vesikasıdır.18. yüzyıldan itibaren verdiği mücadelelerin yol açtığı tüm yorgunluğa tüm yıpranmış da ödediği onca bedeli rağmen insanımızın Milli Mücadele’ye sarılmasının gerisinde de aynı bilinç vardır.
Baş Komutanlığını Gazi Mustafa Kemal’in yaptığı Milli Mücadele’yi şanlı tarihimizin bu topraklardaki son devleti Cumhuriyetle taçtandırmamız milletimiz için yeni bir başlangıç anlamına gelmektedir. Cumhuriyet Dönemi boyunca da hem geçmişten gelen yüklerin ağırlığı her yere devletimizin kuruluş sancıları sebebiyle demokratik ve ekonomik gelişim adımlarımızı epeyce yavaş atılabildi. Çok partili siyasi hayata geçerek ardından darbeler siyasi istikrarsızlık ve terörle kesintiye uğrasa da kalkınma hamlelerimizi başlatarak kendimize yeni bir yol çizdik.
Geçtiğimiz 20 yıl eser ve hizmet siyasetinde ülkemizin altın çağı olarak tarihteki yerini almıştır. Tüm bu arka plan dan hareketli Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını Türkiye yüzyılı ülküsü ile başlattığımız büyük atılımın sembolü haline getirmek istiyoruz.
2 asırlık tarihimizin en çok yönetim sistemi reformunu olan cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin Türkiye yüzyılının girizgahı ve garantisi olarak addediyorum.
Cumhurbaşkanlığı olarak İletişim Başkanlığımızın koordinasyonunda kapsamlı bir 100. yıl kutlama programı oluşturduk. Milletimize son 2 asırda yaşadığımız kayıtları ve kazanımları hatırlatacak ülkemize Son 20 yılda nasıl çağ atlattıımızı gösterecek, Türkiye yüzyılı iddiamızı tüm boyutlarıyla ortaya koyacak bu programı yüzyılın işini 20 yıla sığdırdık, şiarıyla hayata geçireceğiz
Böylece Cumhuriyetimizin 200 yılına yeni bir şekle yeni bir dinamizm ile yeni bir heyecanla başlamayı umut ediyoruz.
Tabii Cumhuriyetimizin 100’üncü yılına hasretliğimiz 2023 hedefleri bizim için kısa vadeli yatırımlarımızın ilk istasyonudur.
2053 vizyonumuz geliyor bu vizyonu teknolojiden savunmaya çevreden ulaştırmaya kadar tüm unsurlarıyla şimdiden şekillendirmeye başladık. Gençlerimize emanet edeceğimiz 2053 vizyonundan sonraki hayallerimizi ise Malazgirt Zaferi’nin 1. yılını atfettiğimiz 2071 vizyonumuz da duracağız. 2071 vizyonunu da bizden sonraki nesiller ete kemiğe büründürecek altyapısını hazırlayacak ve defterini oluşturacaktır.Evet gibi bir Türkiye’yi 2023’te hedefleri ile buluşturmanın 2053 vizyonuna hazırlamanın 2071 hayallerini şekillendirmenin peşindeyiz
Muhalefet ise maalesef 1908’in bir adım ötesine geçememiş bir ruh haliyle herhangi bir hedefe ve vizyona sahip değildir
Bizim ülkemizde gerçekleştirdiğimiz büyük demokrasi ve kalkınma devriminin eksikleri hatta hataları olabilir. Bunları açık yüreklilikle ortaya koyacak kazanımları kabul edip eksikleri tamamlayacak bir muhalefetle her şey konuşmaya hazırız. Sorumluluğumuzun milletimize karşı olduğunun şuuruyla hayırda yarışan eser ve hizmet siyasetini merkeze alan bir yönetim anlayışının gereklerini yerine getirmek için gece gündüz çalışıyoruz buna mukabil karşımızda sadece Türk milletinin bu coğrafyada yaşadığı en büyük felaketlerden birini sahiplenmenin ötesinde siyaset ortaya koyamamıştır
Her hizmete gerçekleştirilen her projeye karşı çıkan fakat ortaya kayda değer herhangi bir program hazırlık teklif edemeyen alternatifi koyamayan bir muhalefetle karşı karşıyayız.
Bizim referansımız geçtiğimiz 20 yılda ülkemize kazandırdığımız eserler ve hizmetlerdir.
Muhalefetin referansı ise ülkemizi yüzyılımızın başında felakete koskoca bir imparatorluğu yıkılmaz sürükleyen yaklaşımdır.
Kendi yakın tarihini bile doğru okumayı beceremeyenler bugünkü dünyayı aktörleri ve ilişkileri ile kavramasını ona göre politikalar geliştirmesini beklemenin biraz boş hayal olduğunun farkındayız.
Buna rağmen siyaset sahnesinde varlık gösterme söz söyleme öğretmen niyetiyle ortaya çıkanlardan azıcık da olsa feraset azıcık da olsa onurlu duruş beklemenin bir vatandaş sıfatıyla hakkımız olduğunu düşünür. Halbuki bu ülkede siz hele bir oy verin gerisini sonra hallederiz diye ortada salınan düşün arkama deyip milleti uçuruma sürükleyen siyaset tarzının devri kapanalı çok oldu.
Türkiye’nin küresel ekonomik çalkantılardan güvenlik kaygılarından yıpratıcı siyasi çekişmelerden en az hasarla çıkması için her türlü çabayı gösteriyoruz. Başta olmak üzere çeşitli sıkıntılara maruz kaldığımız bir gerçektir.
Türkiye bugün yaşadığı sıkıntıları elbette paket fakat bu millet asıl muhalefeti de hak etmiyor. Ülkemizden bugüne kadarki her meselesini nasıl biz çözdüysek Allah’ın yardımı ve milletimizin desteği ile mevcut sıkıntıların üstesinden de yine biz geleceğiz.
Muhalefeti de kendi kısır dünyasıyla kendi iç çekişmeleri ve ayak oyunlarıyla kendi kifayetsiz gündemleri baş başa bırakıyoruz.
Türkiye’ye Türk milleti tarihte geniş bir coğrafyaya yayılan bayrağını bugünkü geniş etki alanını da kendini sürekli yenileyebilme kabiliyetidir.
Dünya yeni bir dönüşümün eşiğindedir bu kritik süreçte en büyük gücümüz ve avantajımız milletimizin en kadın özelliği ülkemizin demokrasiyle ve kalkınma’da uğraştığı ileri seviye bize yeniden yapılanan küresel sistemde hak ettiğimiz yeri alabilme fırsatı vermiştir. Küresel güvenlik ve ekonomik krizin bu kez de baktığımız için geçici sorunlar karşısında paniğe katılmıyoruz. Pek çok ülke yaşanan belirsizlikler karşısında yakalarken biz içimize kapanmak ve kazanımlarımız dan taviz vermek yerine hedeflerimize doğru daha hızlı yol almayı tercih ediyoruz. Tabii bu aradı 85 milyon vatandaşımızın her biri için konjektörün getirdiği sıkıntıların yükünü azaltacak tedbirleri almaktan da geri durmuyoruz.
Bilhassa, ücretli dar gelirli desteğe ihtiyaç duyan vatandaşlarımızı koruyacak bütün bu mekanizmaları kuruyor ve işletiyor asgari ücret artışı memur ve emekli maaşlarına yapılan yüksek oranlı zamlar sosyal yardım yelpazesinin genişletilmesi destek ve subvansiyon paketleri gibi uygulamalar bu yaklaşımımızın ifadesidir.
Sağlıktan eğitime ulaşımdan enerjiye her alanda altyapı yatırımlarından ülkemizin ihtiyaçlarını önemli ölçüde karşıladığımız için bundan sonraki önceliğimiz insanımızı refah seviyesini artıracak politikalar olacaktır. Önümüzdeki aylarda bu doğrultuda yeni adımlar atarak hayat pahalılığının insanlarımız üzerindeki yükünü azaltmayı sürdüreceğiz. Tabii bir de bu gelişmelerin uluslararası serancamı var.
Küresel ekonominin temellerinden sarsıldığı küresel güvenlik mimarisinde ciddi çatlakların oluşturabilir dönemden geçiyoruz. Böyle bir süreçte dahi geçmişten beri Türkiye’nin önünü kesmeyi temel politikaları haline getirenlerin aynı tutumlarında ısrar etmesi şaşırtıcı değilse de üzüntü vericidir. Geçmişte ülkemizi vesayet müşteri darbeciler siyasi ve ekonomik tetikçiler vasıtasıyla istedikleri gibi yönlendirenler kendi işlerindeki çürümeye bakmadan hala ülkemizi ele tutmayı sürdürüyor. Kendi güvenlikleri ve refah alanı dışında hiçbir şeyi önemsemeyenler Türkiye’nin bağımsız duruşuna tahammül ederim bu konuda sergilenen tavırlar ve edilen sözler karşımızda hak özgürlük ve ekonomiye kuralları hususundaki hassasiyetlerin den değil çıkarlarını müdafaa endişelerinden kaynaklanıyor.
Güney sınırlarımız boyunca oluşturduğumuz güvenlik bölgelerinin meşru gayesini sınırlarımızın içinde ve hemen ötesinde yıllardır koruduğumuz her türlü ihtiyaçlarını karşıladığımız milyonlarca insanın sıkıntısını umursamayanların bize verecekleri ne müttefiklik ne de insan hakları dersi olabilir. Herkesin büyük laflar ettiği Karadeniz’in kuzeyindeki savaşta dahi toprak bütünlüğüne ve egemenlik haklarına yapılan saldırıyı asla kabul etmediğimizi açıkça belirttiğimiz Ukrayna’ya en ciddi somut ve işe yarar desteği biz verdik.
Hak özgürlük ve ekonomiye kuralları hususundaki hassasiyetlerinden değil çıkarlarını müdafaa endişelerinden kaynaklanıyor. Güney sınırlarımız boyunca oluşturduğumuz güvenlik bölgelerinin meşru gayesini sınırlarımızın içinde ve hemen ötesinde yıllardır koruduğumuz her türlü ihtiyaçlarını karşıladığımız milyonlarca insanın sıkıntısını umursamayanların bize verecekleri ne müttefiklik ne de insan hakları dersi olabilir.
Rusya ile ilişki kurduğumuz her platformda bu tutumumuzu kendilerine de mertçe söyledik. Krizin çözümüne hiçbir katkısı olmayacak şovlara katılmak yerine Rusya ile siyasi ve insani ilişkilerimizi sürdüler bölgede önce ateşkesin sağlanması ardından kalıcı bir barış Antlaşması’nın yapılması hususunda da en samimi çabaları yine biz sergiledik.
NATO’ya katılacak ülkeler geçmiş tarihlerine bakarlarsa bizim doğudan gelen tehditlere karşı kendilerine de çok büyük katkılar sağladığımızı göreceklerdir. Bizim NATO genişlemesi konusundaki yaklaşımımız bağnazlıktan veya düşmanlıktan değil terörle mücadele konusundaki ilkeli tutumumuz dan kaynaklanıyor.
Geçtiğimiz cuma ve cumartesi günleri bu çerçevede oldukça yoğun telefon Hollanda Başbakanı Sayın NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’le İngiltere Başbakanı Sayın Boris Johnson’da İsveç Başbakanı Sayın Anderson’da Finlandiya Başbakanı Sayın Sanna Marin ile bu konuları enine boyuna konuştuk.
Türkiye’nin NATO’nun genişlemesi konusundaki yaklaşımını terörle mücadele ve müttefiklik dayanışması vurguları ile açıkça paylaştım. Her şeyden önce terör örgütlerinin insanlığın güvenliği için ortada olan bir NATO’da yer almasını biz kabul edemeyiz dedik.
Türkiye Yunanistan ve Fransa NATO’dan çıkışı döneminde biliyorsunuz. Türkiye o zaman onlara desteği vermişti ne oldu.?
Terör örgütünün Avrupa’ya gidiş güzergahı şu anda Yunanistan değil mi.? İçindeki terör örgütlerini besleyen o değil mi.? Ve hepsinden öte şu anda ona yakın üst var Yunanistan’da kampları var.
Yunanistan kimi tehdit ediyor.? Yunanistan’da niye kuruluyor.? şu anda Avrupa Birliği ülkelerine 400 milyar avro borcu olan bir Yunanistan var. Kendisi ile yaptığımız görüşmede aramıza ülkelere sokmayalım diye mutabık kaldık.
Geçen hafta bir Amerika seyahati oldu ve senatoda Türkiye’nin aleyhine ne gerekiyorsa bu konuşmaları yaptığı gibi F-16’ları sakına Türkiye’ye vermeyin demek suretiyle Amerika’ya bu şekilde adeta telkinlerde bulundu. Şimdi biz bu yıl Stratejik Konsey Toplantısı yapacaktık, artık benim için Miçotakis diye birisi yok.!
Kendisiyle böyle bir görüşmeyi de yapmayı asla kabul etmiyorum. Çünkü biz sözünde duracak şahsiyetli onurlu siyasetçilerle yola gideriz
Bundan sonra Miçotakis kensidisi düşünsün kimlerle görüşücek kimlere kamplar kurduracaksa kurdursun.Biz bize yeteriz. Biz kendimize yeteriz.
Zannediyorum ki Amerika herhalde Miçotakis’in ağzına bakarak kararını vermeyecek.
Özellikle İsveç Finlandiya meselesi bu konudaki her iki ülkede de halen devam eden Türkiye karşıtı yaklaşımları kabul edilemez
Sokaklarında PKK/YPG terör örgütleri terör örgütünün liderlerinin posterleri ile ne yaptılar.? Ben şimdi sesleniyorum Sayın Anderson’a bak bana neler söyledin ama bu bak. Caddelerinde teröristler ve senin polisin de onları koruma altında yürüyor.
Almanya’nın caddelerinde de yine bunlar aynı şekilde bu tür gösterileri yapıyorlar kimin koruması altında yapıyor, Alman polisinin koruması altında yapıyor.
Orada bizim vatandaşlarımızdan herhangi birisi bir yanlışlık yaptığı zaman adeta yere bastırıyor.
Bütün bu olaylardan sonra bizden bazıları hala barış hala dostluk olmaz.
Siz ancak terör örgütleri ile el ele kol kola yürümeyi beceriyorsunuz. Dolayısıyla atılması gereken adımları nasıl atacağımızıda biliyoruz.
Türkiye’den NATO üyeliğine evet demesini beklemek arasında bir tercih yapmaları bununla somut emareleri ortaya koymaları gerektiğini söyledik.
Buradan bir kez daha altını çizerek ifade etmek istiyorum. Türkiye için tehdit oluşturan terör örgütlerine her türlü desteği vererek teröristleri koruyup kollayan lar önce geçmişten beri bize karşı sergiledikleri hukuksuz ciddiyetsiz ve kibirli tavırlarından vazgeçmelidir. Uygulamalarıyla bu değişimi gördüğümüzde Türkiye olarak üzerimize düşenleri yerine getireceğim bizden kimsenin şüphesi olmasın.
Bu arada güney sınırlarımız boyunca 30 kilometre derinliğinde güvenli bölgeler oluşturmak için başlattığımız çalışmaların eksik kalan kısımları ile ilgili yeni adımları ve yakından atmaya başlıyor ülkemize ve güvenli bölgelerimize sık sık yapılan saldırıların tacizlerin tuzakların Merkezi konumundaki alanlar harekat önceliğimizin başında yer almaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz istihbaratımız emniyet müşterimiz hazırlıklarını tamamla tamamlama inşallah bu operasyonların başlayacaktır. Perşembe günü yapılacak Milli Güvenlik Kurulu toplantımızda bu hususları enine boyuna değerlendirecek ve kararlarımızı alacağız biz de.
Biz de gereken görüşmeleri yaparak sürecin sağlıklı bir şekilde yürümesini temin edeceğiz.
Ülkemizin güvenlik hassasiyetlerini saygı gösterenler ile kendi çıkarları dışında hiçbir derdi olmayanların ayrımını bu süreçte bir kez daha görecek ve gelecekteki politikalarımızın referansı yapacağız.
Aziz milletim sevgili gençler uzay alanında iddiasını ortaya koyan bir Türkiye için yaklaşık bir yıl önce yine bu kürsüden milli uzay programımızı açıklamıştık.
Şimdi ekranları başında bizi izleyen gençlerimize ses ediyor, ülkemizin uzay alanındaki hak ve menfaatlerini korumak üzere belirlediğimiz Türkiye’ye ve medeniyetimize yaraşır iddialı ama ayakları yere basan tam 10 hedefi sizlerle paylaşmıştım. Aya ulaşmaktan uzay ekosistemi oluşturmaya kalıcı uluslararası birliktelikler kurmaktan insan kaynağı geliştirmeye varan geniş bir yelpazedeki hedef başlıkları mızda adım adım ilerliyoruz. Bugün hedeflerimizden birine yönelik önemli bir duyuruyu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Artık dünyada siyasi bağımsızlığın teknolojik bağımsızlıktan geçtiğini çok iyi biliyoruz. Türkiye olarak teknolojik bağımsızlığımızı teşhis etmek üzere gerekli insan kaynağını yetiştirmek alt ve üst yapı inşa etmek bu alanda farkındalık oluşturmak için çalışıyoruz.
Dünya düzeninin belirleyicisi konumundaki teknolojilerin savunmadan imalat sanayine araştırma geliştirmeden bilişime kadar her rotatif bir Türkiye inşa ediyoruz. Bu bakımdan Türkiye için uzay yarışında yer almak bir Lüks değil bir mecburiyettir.
Teknoloji konusunda öncü olabilmek için uzay alanında edinilecek tecrübelerden doğacak kazanımlardan hak ettiğimiz payı almamız gerekiyor programı kapsamında gerçekleştireceğimiz her hedef Türkiye’nin yeni 100 yılındaki başarıları için bir taşı olacaktır.
Türkiye’de bir nesil ülkelerin uzay yarışını siyah-beyaz telefonlar televizyonlardan hatırlayın izledik izlediler milli teknoloji hamlesi vizyonuyla Türk gençleri uzay yarısının öncü aktörleri istiyoruz. İşte bu yüzden bugün ülkemiz adına tarihi bir ana yepyeni bir eşeğe hep birlikte adam atacağız.
Eminim bu salondaki basın mensupları aracılığıyla tüm bakan arkadaşlarım aracılığıyla birçok insan küçük yaşlarından itibaren uzaya gitme hayali kurmuştur ve hala kuranlarda var.
Milli uzay programımız çerçevesinde bir Türk vatandaşının Uluslararası Uzay İstasyonu’na gönderilmesi sürecini resmen başlatıyoruz.
Hiç şüphesiz bu milli bir görev olacak uzaya göndereceğimiz vatandaşımız kendisinin ya da Türkiye’deki diğer bilim insanlarının yerçekimsiz uzay ortamında yapmak istedikleri bilimsel test ve deneyleri gerçekleştirme imkanına sahip olacak.
Başvuru için uzaya.gov.tr adresini oluşturduk. Belirlenen o eğitim şartlarını sağlayan 45 yaşından genç tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları bu görev için başvurabilirler.
Tüm başvurular arasından çekilecek ve seçilecek 2 aday birim elçimiz olarak uzaya çıkış süreci için gerekli tüm eğitimleri alacaklar eğitimlerin sonunda bu iki adaydan biri 2023 de Uluslararası Uzay İstasyonlu gönderilecek.”
Hibya Haber Ajansı