Erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
"Osmanlı'ya nice devlet adamı yetiştiren şairleri ve yazarlarıyla nam salmış Karabük’te sizlerle birlikte olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum.
Bu sefer arayı biraz açtık galiba. Karabük'ü özlemişiz. Sanki Karabük'te bizi özlemiş gibi. Alın teri ile karılmış harcın. Hiç kimseye yoktur minnetin borcun. Sen emek şehrisin, gönlümde burcun. Daim yolun açık olsun Karabük. Sonsuza kadar yüzün gülsün Karabük.
Maşallah şu katılıma bak. Merak ettim sordum. Emniyetin verdiği rakam 46 bin. Bu ne demektir? 31 Mart akşamı inşallah Karabük'te zaferi beraber kutlayacağız. Karabük, cumhuriyetimizin yurdu demir ağlarla örme bu hedefin ilk meyvelerinden biri olarak milletimizin gıpta ettiği bir iftihar tablosudur.
Demir yollarının sadece ulaşım ağından, demir çelik fabrikalarının sadece bir tesisten ibaret olmadığının, aynı zamanda koskocaa bir şehri doğurabildiğinin ispatı Karabük'tür. Bu şehrin 13 haneli bir köyden bugünkü modern şehre dönüşümü cumhuriyetimizin kazanımlarından biridir.
Ekmeğini demirden çıkaran insanların şehri olan Karabük, Türkiye sanayisinin de can damarları arasında yer alıyor. Şehrimiz fabrikalar yapan fabrikasıyla ekonomimize eşsiz katkılar sunuyor.
Karabük'e hizmet etmek, Gazi Mustafa Kemal'in mirası olan bu şehri Türkiye Yüzyılı'nda daha da ileri götürmek bizim için aynı zamanda bir vefa meselesidir.
Ne diyor Karabük türküsünde; Çuha yelek ekli olur, çirkin seven dertli olur, sever isen güzel sev, güzel merhametli olur. Evet, Karabük hem güzel, hem merhametli bir şehir olarak varlığıyla ülkemiz ve milletimiz için rahmettir.
Bu vesileyle Karabük'e teşekkür borcumu da ifade etmek istiyorum. Geçtiğimiz mayıs ayında yapılan seçimlerde Cumhur İttifakı'na milletvekilliği seçimlerinde yüzde 62'yi aşan, cumhurbaşkanlığında kardeşine yüzde 64'e varan oranlarda destek verdiniz.
Bunun için her birinize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum. 31 Mart'ta sandıkta çok daha yüksek oy oranlarıyla yanımızda olacağınıza inanıyorum. Buna var mıyız? Sizlerin sevgisine, vefasına, kardeşliğine layık olabilmek için bizler de daha çok çalışacağız.
Ben cumhurbaşkanı olarak ekibimle çok çalışacağım ve yerel yönetimlerle el ele vereceğiz, Allah'ın izniyle Karabük'ü çok daha farklı bir yere taşıyacağız.
İşçisiyle, esnafıyla, üreticisiyle, emeklisiyle, öğrencisiyle bu şehirde yaşayan her bir kardeşimin üzerimizde hakkı var. Bunları ödemekle mükellefiz. Bilhassa çalışanlarımızın ve emeklilerimizin yaşadığı sıkıntıların çözümü boynumuzun borcudur.
Sırtlarında yumurta küfesi olmayanlar diledikleri gibi atıp tutabilirler. Bunlar meydanlarda söz verip göreve gelince unutmayı iyi bilirler. Biz ise bir şeyi söylediğimiz zaman yapmakla mesuluz. Önce tüm hazırlıklarımızı tamamlayacağız ondan sonra çıkıp sözümüzü söyleyeceğiz.
Aksi takdirde ötekilerden bir farkımız kalmaz. Ülkemizin son 10 yıldır yaşadığı badireleri biliyorsunuz. Hepsinin üstüne bir de asrın felaketi 6 Şubat depremleri bindi. Depremin ekonomimize getirdiği ilave fatura 104 milyar dolardır.
Sadece bu yıl için deprem bölgesine 1 trilyon liradan fazla kaynak aktardık. İstanbul başta olmak üzere risk altındaki şehirlerimizin süratle depreme hazırlanmaları gerekiyor. Önümüzdeki en büyük problem olan enflasyon Allah'ın izniyle yılın ikinci yarısından itibaren düşmeye başladığında bunların hepsi için daha geniş bir hareket alanına sahip olacağız.
İşte o zaman ülkenin imkanlarını milletimizin tüm kesimlerine yansıtarak son dönemde yaşanan refah kayıplarını fazlasıyla telafi edeceğiz.
Türkiye'yi geçtiğimiz 21 yılda nasıl 3 kat büyüttüysek inşallah önemizdeki dönemde 2 kat daha büyüterek bunu başaracağız. Azimle ve sabırla çalışarak üstesinden gelemiyeceğimiz hiçbir mesele yoktur. Yeter ki birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sahip çıkalım.
Yeter ki, aramıza bozguncuları, fitne tüccarlarını sokmayalım. Gerisi sadece vakit ve planlama meselesidir. Karabük'ün her mücadelemiz gibi bu zorlu süreçte de yanımızda yer alacağına inanıyorum. Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ebedi azaptan kurtuluş olan Ramazan-ı Şerifinizi tekrar tebrik ediyorum.
İnşallah Ramazan Bayramı gelmeden 31 Mart'ı milli irade bayramı olarak beraberce kutlayacağız.
Ülkemizde seçim dönemleri cumhurbaşkanından milletvekiline ve belediye başkanına kadar her kademedeki yöneticilerin belirlendiği demokrasi şölenleri olmanın ötesinde anlamlara sahiptir. Her seçim aynı zamanda kimin kiminle yol yürüdüğünü, kimin nerede durduğunu görmemize vesile olan tarihi ve milli bir sınamadır.
Cumhur İttifakı olarak biz ister seçime birlikte girelim, ister ayrı adaylarla girelim hep tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet, bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, şu karşımdaki tablo gibi kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız.
Siyasetimiz milletimizin birliği, vatanımızın bütünlüğü, devletimizin bekası çevresinde şeffaf ve erdemli bir tarzda şekillendi. Geçtiğimiz mayıs ayında karşımızda kurulan ittifakı hazırlıyorsunuz değil mi? Şimdi nerede bunlar? 6'lı masa ne oldu? Parlamentoda bunlardan bir kişi yok, hepsi gitti, dağıldılar gittiler.
Birisi de hani diyordum ya, o da Ankara'da daire tutmuşlar… evet şimdi o dairede takip ediyor. Tüm suçu bay Kemal'in sırtına yükleyip hepsi de şimdi kendi keyfine bakıyor. 6'lı masa dediler, 16'lı masa dediler, birileri de masanın altına girdi. Şimdi bizim Karadeniz'in çayını DEM'liyorlar.
Bu ucube ittifaktan geriye kala kala masanın gizli ortağı DEM ile bir türlü adını koyamadıkları millete çıkıp ne olduklarını anlatamadıkları tuhaf bir ilişki kaldı. Sorsan, ittifak yapmadık diyorlar.
Ama pek çok yerde ortak belediye başkan adayı, ortak belediye meclis üyesi listesi çıkartıyorlar, belediye bürokrasisi pazarlığı yapıyorlar. DEM'in hiç bir söz hakkı olmayan tabanının iradesini tek parti faşizminin günümüzdeki temsilcisi CHP ile pazarlık masasına sürdüler.
Bedeli hala bilinmeyen bu kirli pazarlıkların gerisinden hangi pis kokular, hangi menfaat paylaşımları, hangi hain taktikler çıkacak inşallah hep birlikte göreceğiz. Şu anda yargı bunları takip ediyor. Şimdiden bazı emareler ortaya çıkmaya başladı.
Ülkenin gündemi deprem bunların umurunda değil, hatta depremzedelere hakaret ederek gerçek karakterlerini sergiliyorlar. Ülkenin gündemi sınırlarımızın terörden arındırılması ama bunların umurunda değil. Hatta ortaklarına yaranmak için utanmasalar terör örgütüne militan yazılıp ideolojik eğitime girecekler.
Ülkenin gündemi çalışanların refah kaybının telafisi ama bunların umurunda değil. Hatta istismar kabilinden ettikleri üç beş lafı saymazsak buradan kendilerine çıkacak siyasi rantı düşünüp el ovuşturuyorlar. Hangi meseleyi ele alırsak alalım karşımıza benzer manzaralar çıkıyor.
Şimdi bir de ortaya deste deste valiz valiz para görüntüleri çıktı. Dolar mı dersin, avro mu dersin şimdi bunlar var. Türk siyasetini bu kadar kirletmeye kendilerine oy verenler başta olmak üzere insanımızı bu kadar utandırmaya kimsenin hakkı yok, olmamalı. Nereden nerelere geldik.
Hale bakın tabii bunun için kızarmasını bilen bir yüz, utanmasını bilen bir yapı lazım. Allah'tan korkuları var mı bilmeyiz, ama kuldan utanması olmayanlardan uzak durmak lazım. Bunun adı siyaset değil, ortada eser ve hizmet namına zaten bir şey yok.
İstanbul'da en ufak bir şey var mı? İstanbul'un karışını bilirim. İstanbul'da doğdum, orada büyüdüm, orada belediye başkanlığı yaptım ve ondan sonra İstanbullu aldı beni başbakanlığa gönderdi sonra da cumhurbaşkanı oldum.
Tam tersi kendilerini hiçbir iş yapmamakla, hiçbir proje sahibi olmamakla övünecek kadar sefil bir duruma düşürmüş haldeler. Hiç değilse kabahatlerini kabul edip bir kenara çekilme erdemini gösterseler maalesef bunlarda o da yok.
Milletimiz her seçimde bunlara sandıkta derslerini vermesine rağmen ısrarla ve inatla aynı şeyleri yaparak iktidara gelmeyi umut ediyorlar. Birbirlerine öyle gaz veriyorlar ki, Türkiye'yi bilmeyen biri baktığında hakikatten ortada bir şey var sanır.
Dün ekranlarda ne diyorlardı? Aramızda kalsın kazanıyoruz. Bugün yine aramızda kalsın kazanıyoruz diyorlar. Meydan meydan geziyorlar aramızda kalacak bir şey yok herkes bilsin. Bu CHP'den bu DEM'den ve maalesef duruşlarıyla onların değirmenlerine su taşıyanlardan hiçbir şey olmaz.
Bunlar daha kendi içlerinde bir insicam sağlayamamışlar ki ülkeye ve millete hayırları dokunsun. Kavga, gürültü, didişme, ayak oyunu hiçbir gün eksik olmuyor. Demokrasinin güzel tarafı medya, sosyal medya, uluslararası medya ne derse desin, son sözü sandığın söylemesi son noktayı milli iradenin koymasıdır."
Hibya Haber Ajansı