Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“İstanbul, sadece ülkemizin en büyük şehri değildir. İstanbul aynı zamanda Türkiye’nin bizatihi kendisidir. Bu şehir, ülkemizin istisnasız 81 vilayetinin ve 922 ilçesinin tamamından insanları bağrında yaşatıyor. Kimi ilk nesil, kimi ikinci nesil, kimi üçüncü daha eski nesil İstanbullu bu insanlar, aynı zamanda bu şehrin en büyük zenginliğidir. Bu ülkeyi ve bu şehri babalarının tapulu malı sanan birileri istedikleri kadar kendilerini yırtsınlar İstanbul Anadolu’dur, İstanbul Trakya’dır, İstanbul Türkiye’dir.
Bugün burada İstanbul İl Teşkilatımızın gayretleriyle bir araya gelen hemşehri derneklerimizin her birini temsil ettikleri şehirler, ilçeler ve köyleriyle ayrı ayrı selamlıyorum. Hepimizin de kalbinin bir yarasının ata de yurdunda olduğunu biliyorum. Tıpkı bizim gönlümüzün Rize’den kopmaması gibi sizler de geçmişinizle bağlarınıza sahip çıkıyorsunuz, çok da güzel yapıyorsunuz. Çünkü bu geçmiş bizi kalabalıklardan ayırıp biz yapan, kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlayan, değerlerimizi yaşatma ve yeni nesillere aktarma şevki veren en büyük motivasyon kaynağımızdır.
Siyasi hayatımızın tamamı işte bu sevgiyi aramakla, işte bu sevgiden aldığımız güçle milletimize hizmet etmekle geçti. İstanbul’a büyükşehir belediye başkanı olduk. Türkiye’ye başbakan, cumhurbaşkanı olduk. Bu arayıştan da, bu azimden de asla vazgeçmedik. Siyaset, çetin bir imtihandır. Hele iktidar, adeta ateşten gömlek giymektir. Biz ise siyasette neredeyse yarım asırdır milletimizin huzurundayız. Aynı şekilde 21 yılı bulan iktidarlarımız boyunca onca sınamadan geçtik. Yani her bakımdan defalarca teste maruz kalmamıza rağmen bugün anlı ak bir şekilde karşınızda durabiliyoruz. Bunun sırrına ermek isteyenlerin önce milletimizle, sizlerle aramızdaki gönül bağını idrak etmesi gerekiyor.
Aramızdaki muhabbeti anlayamayanların, her yenilgi sonrası millete hakaret etmeleri, sadece kendi karakter fukaralıklarını gösterir. Seçim gecesinin ardından yaşananları sizler de gördünüz. Hepsi bir yana sadece depremzedelerimize yapılan saygısızlık bile bunların kabahat hanesini ağzına kadar doldurmaya yeter.
Ülkemizin başına gelen en büyük felaket olan 6 Şubat depremlerinin ardından biz depremzede kardeşlerimiz için geceli gündüzlü çalışırken bunlar ne yaptı? Yürüttükleri küçük çalışmaları büyütüp reklam malzemesi haline getirmek dışında bunlar ne yaptı? Deprem yıkıntıları önünde turistik fotoğraflar çektirmek, milletin acısını umursamadan şov yapmak dışında bunlar ne yaptı? Hadi bir işe yaramamalarını anladık, hamd olsun biz tüm kurumlarımızla, belediyelerimizle, sivil toplum kuruluşlarımızla depremzedelerimizin yaralarını zaten sarıyoruz. Onlar olsa da olur, olmasa da olur.
Seçimden sonra utanmadan, arlanmadan depremzede kardeşlerimize bırakınız siyasete, ahlaka, insanlığa sığmayacak hakaretler etmelerine ne diyeceğiz? Bunların gerçek yüzü işte bu. Siz onlara tabii olursanız kendi deyimleriyle tıpış tıpış gidip oyunuzu verirseniz ne ala, yok kendi iradenizle farklı bir karar verirseniz dünyayı başınıza yıkar, etmedik hakaret, yapmadık densizlik bırakmazlar. Faşizm bunların ruhuna sirayet etmiş.
Defne’de CHP yüzde 80 oy aldı, biz yüzde 20 daha da düşük olabilir. Ama biz hastaneyi yaptık. Onlara rağmen yaptık ve pazar günü de inşallah açılışını yapacağız. Çünkü biz kime ne kadar oy çıkmış buna bakmayız. İnsanların en hayırlısı, insanlara en çok faydalı olandır hükmü gereği hareket ediyoruz.
Biz Batı’nın bütün ülkeleriyle de görüşürüz, Amerika ile de görüşürüz, Rusya’yla da görüşürüz, Çin ile de görüşürüz. Bugüne kadar hepsiyle görüşmelerimizi yaptık ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı olarak yaptık. Hiçbirini dışlamadık.
Ülkemizin en büyük ekonomik ortağı Rusya’ya yönelik yaptırımlara katılarak, ‘Batı ne istiyorsa onu yapacağız’ dediler. Bay bay Kemal, Batı’nın ne istediğini değil, Türkiye ne isterse biz onu yaparız. Biz ne güne duruyoruz? Lafa bak, anlayışa bak. Böyle bir şey asla bizim siyaset kitabımızda yer almaz.
Aile kurumumuzu asla lekeleyemeyiz. Zira seçim öncesi ne demiştik? Anayasa değişikliğinde süratle aile kurumunun bir defa güçlenmesi için gerekli adımları atacağız ve bizim bu saydığımız listede her şey var. Bu listede Kandil var. Pensilvanya var. Tefeciler var. LGTB’ciler var. Marjinal örgütler var. Fitne ve kaos tüccarları var. Etrafını saran tokatçılar da var. Tabii bir türlü ne olduğuna karar vermeyen ittifak ortakları da var.
Milletimizin kendisini yok sayanlara 28 Mayıs’ta sandıkta varlığını en güçlü şekilde ben hissettireceğine inanıyorum. Hemşehri dernekleri olarak sizlerden 28 Mayıs’ta çok daha büyük bir katılım, çok daha büyük bir destek bekliyorum.
Cumhuriyetimizin ilk asrını acısıyla, tatlısıyla geride bıraktığımız Türkiye Yüzyılı’na hazırlandığımız bir dönemdeyiz. Geçtiğimiz asırda bir yanda bugün 104’üncü yıl dönümüne ulaştığımız Gazi Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışıyla başlayan ve 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanıyla zirvesine ulaşan Milli Mücadelemiz var. Yine geçtiğimiz asrın diğer yönünde ise yoklukların, yoksullukların, baskıların, zulümlerin, darbelerin, siyasi, sosyal, ekonomik nice krizlerin milletimizin gönlünde açtığı yaralar var. Bu öyle bir dönem ki ancak şairlerin diliyle anlatılabilir.
Biz işte bu Türkiye’yi aldık, hayata geçirdiğimiz demokrasi ve kalkınma atılımlarıyla kendi yüzyılının inşasına hazırlanan bir ülke haline getirdik. Artık bu ülkede hiçbir evladımız eğitim imkanlarına ulaşamamaktan dolayı mağdur değil. 76 üniversiteden 208 üniversiteye 81 vilayette üniversitesi olmayan ilimiz kalmadı.
Gelin ülkemizi 21 yılda kurduğumuz bu güçlü eser ve hizmet altyapısının üzerinde çok daha yükseğe taşıyalım. Türkiye Yüzyılı ile evlatlarımıza güvenli, huzurlu, müreffeh bir ülke, bir gelecek bırakalım. İlk turunu 14 Mayıs’ta yaptığımız Cumhurbaşkanlığı Seçiminde, 27 milyonu aşkın oy ve yüzde 49.5’luk oranla bunun işaret fişeğini attınız.”
Hibya Haber Ajansı