Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Milletimizin şartların en zor olduğu dönemlerde bile dayatmalara teslim olmayıp kendi yolunu çizme iradesinin sembolü Samsun’dan başlayıp Ankara’da devam eden İzmir’de nihai hedefine ulaşan ardından Cumhuriyetin İlanı ile taşlanan bu sürecin şahanı da şerefi de gururu da milletimize ait. Bu vesile ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Milli Mücadele’nin yürütülmesinde ve zafere ulaştırılmasında emeği olan herkesi şehitlerimizi gazilerimizi kahramanlarımızı rahmet ve yad ediyorum.
Hep söylediğimiz gibi Cumhuriyet bizim ilk değil son devletimizdir. Hatta milletçe daha sonra Kıbrıs başta olmak üzere çeşitli coğrafyalarda başka devletlerle kurduk. Böylece ecdadımızın binlerce yıl boyunca Asya’dan Avrupa’ya ve Afrika’ya kadar bütün buralarda uzanan kadim dünyanın dört bir yanında hüküm süren devlet kurma geleneğini devam ettiriyoruz. Son Devletimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 kuruluş yıl dönümünü ülkemizi muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarma hedefimize tarih büyük olunca hayaller büyük olunca mücadele büyük olunca devlet büyük olunca bunu yönetecek siyasi iradenin de ona göre teşekkür etmesi gerekiyor.
AK Parti tek siyasi birliği Cumhur ittifakı İnşallah AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak önümüzdeki dönemde de eser ve hizmet siyasetimizde yolumuza kararlılıkla devam edecek ülkemize defteri ile buluşturmayı sürdüreceğiz. Geçtiğimiz hafta hizmete açtığımız Rize-Artvin Havalimanı 1915’te Çanakkale Köprüsü gibi bu yıl hayata geçirdiğimiz dön projelerden biridir.
Sayın ilham aliyev’e ve Cumhur ittifakı’nın diğer ortakları Sayın Bahçeli’ye Sayın Destici’ye ve tüm milletimize özellikle bu heyecanı bizlerle paylaştıkları için çok teşekkür ediyorum.
Dünyada deniz üzerinde 5 tane havalimanı var, ikisi bizim ülkemizde. Ordu-Giresun ve Rize-Artvin ne kadar bu havalimanına bile kul takmaya kalktıysa da biz açılış töreninde buluştuk.
Karadeniz kıyısındaki son şehirleri olan Rize ve Artvin ekonomik ve sosyal potansiyelini en üst seviyede kullanabilmesine imkan sağlayacak.
Havalimanının milletimize hayırlı olmasını diliyor, geçtiğimiz 20 yılda ülkemize kazandırdığımız demokrasi ve Kalkınma açılımlarının gayesi 2023’ü İnşallah Cumhuriyetin zirvesi değil daha büyük atılımlar için yeni bir başlangıç haline dönüştürmektir.
Evet ülkemiz için milletimiz için bizim için 2023 1 final büyük dönüşte Türkiye’ye i için yeni bir milat yeni bir başlangıç olacaktır. Esasen AK Parti’nin kazandığı her seçim böyle bir başlangıçtır. İktidara geldiğimiz 2002 Kasım seçimleri istikrar ve güven arayan Türkiye’nin ilk ayak sesiydi vesayete meydan okuyarak girdiğimiz 2007 seçimleri temmuz seçimleri bir demokrasi ve özgürlük haykırışıdır.
Eser ve hizmetler siyasetimizin heyecanı ile girdiğimiz 2010 1 Haziran seçimleri ülkemize çağ atlamış temizin ete kemiğe bürünmüş halidir.
Türkiye yeniden istikrarsızlık batağına sürükleme çabalarını 2015 Kasım seçimleri ile sandığa gömdüğümüz darbecilere ve onları maşa olarak kullananlara cevabımızı 2018 Haziran seçimleri ile verdik.
Allah’ın izni ve milletimizin desteğiyle 2023 seçimleri de büyük ve güçlü Türkiye hedefimizin kilit taşı olacaktır.
Tabii bu tablo ve ülkemiz üzerine hesapları da olanların dikkatini çekmektedir. Her dönem olduğu gibi bugün de bu güçler içeride kendi senaryolarına uygun rollere talipli siyasetçi sivil toplum temsilcisi iş insanı medya mensubu kılıklı aktörler bulabilmektedir.
Hatırlarsanız bir süre önce bölgede en çok sorun yaşadığımızda,Türkiye’de iktidarı değiştirmek için beraber çalıştıkları çevreler olduğunu söylemişti.Tabii bunlar özellikle eskiden ülkemizde başka çevrelerle de çalışıyorlardı. Biz bunların çalıştığı vesait güçlerinin darbecilerin terör örgütlerinin 5.kol faaliyeti yürüten sinsi tiplerin tepesine bir hareket alanlarını sınırladıkça alternatifleri azaldı.
Herkese duymak istediklerini söyleyen yalanı, iftirayı, tehdidi, yüzsüzlüğü siyaset diye pazarlayan ülkenin ve milletin hayrına söyledikleri teksöz yaptıkları tekiş olmayan karikatür tiplerin cesaret ve suretlerinin giderek arttığını görüyoruz.
Bunlar milletini fanını ferasetini inancını kimi zaman tek parti zulmüyle kimi zaman dipçik zoruyla algı operasyonları ile gelebileceklerini sanan zavallılar. Milletimiz Demokrat Parti’den bir bunlara şamar üstüne şamar indirmesine rağmen bu habis niyetin tarihten ders çıkarmadan hala aynı şımarıklıkla yoluna devam etmesini ibretle izliyoruz.
İnşallah 2023’te bunların yüzlerindeki maskeleri düşünerek defterlerinin türeyecek hepsini de siyaset arşivinin tozlu raflarına havale edeceğiz.
Milletvekillerimize belediye başkanlarımıza her fırsatta sürekli sahada olmalarını milletimizin gönlünü kazanmak için daha çok çalışmalarını tavsiye etmemin sebebi bu bizim kalbimiz Rabbimizden gözümüz milletten başka yere dönük olmamıştır olmayacaktır.
Eser ve hizmet siyasetimiz den istiklal ve istikbal davamızdan demokrasi ve kalkınma programlarımız dan samimiyetle çalışacağız çabalayacağız ki dünya ile birlikte bizide etkileyen sınamalar karşısında bu duruşumuzu bozmayacak.
Bunları yaptığımız mücadele müddetçe milletimizin desteği hep yanımızda olmayı sürdürecektir.
Değerli arkadaşlar CHP ve şürekası sürekli öyle konularla öyle zırva iddialarla öyle yalanlarla karşımıza çıkıyorlar ki muhatap alıp cevap vermeyi zul buluyoruz.
Milletimize olan saygımız sebebiyle bazı hususları açıklamamız gerekiyor. Önce cepte İstanbul il başkanının mahkumiyet kararlarının bazılarının yargıtay tarafından onanmasının ardından bize yönelik bir saldırı hakaret ve iftira dalgası başlattılar. Yargı kararları elbette laysel değil eleştirilebilir ama bu eleştirinin yargı mensuplarının ve ülkeyi yönetenlerin kişilik haklarına saldırı derecesine varması siyasetinde hukukun nitekim bu süreçte ettikleri attıkları her iftiranın hesabını hukuk önünde verecekler.
Hadi diyelim ki burada bir kuyruk acıları var onun için sağa sola saldırıyor. Ben ardından hakikatler akılla mantıkla ilgisi olmayan bir SADAT tantanası çıkarttılar. SADAT Türk Silahlı Kuvvetleri’nden emekli bir grup subay ve astsubayın 2012 yılında savunma alanında danışmanlık faaliyetleri yürütmek üzere kurdukları bir şirkettir.
Bu şirket özellikle de uzun yıllar sömürge altında kalmış İslam ülkelerine yönelik çalışmalar yapıyor. Bu şirkette ilgili kimi siyasetçilerin beyanlarına dayalı olarak medyada yalan haberler çıkmıştır. Mesela 2018 yılında halen CHP ittifakı içinde yer alan bir siyasi partinin genel başkanı hanfendi ülkemizin çeşitli yerlerinde silahlı eğitim kampları kurulduğu iddiasını bir gazetede dile getirmişti.Cumhuriyet Başsavcılığı bu haber üzerine soruşturma açmış ve bu iddianın yalan ve bir andan ibaret olduğunu belgeleri ile ortaya koymuştur.
Şimdi de cevap verin başındaki zat ortada bunu gerektirecek herhangi bir sebep yokken sahadan şirketinin önüne baskın yapar gibi benzer zırvaları tekrarlanmıştır. Tabii biz bu hareketin masum bir gündem oluşturma çabası değil Türkiye bölgesindeki çatışmalarda üstlendiği arabulucu rolüne ve sınırları dışında yürüttüğü kapsamlı operasyonlarına karşı verilmiş bir cevap olduğunu gayet iyi biliyorsununuz. Bu çıkışın şifresinin nereden geldiğini neyi amaçladığını ne için şimdi yapıldığını da çok iyi biliyorsunuz cevaben bir kez daha ve tüm kalbimle diyorum ki başaramayacaksınız.
Bu SADAT ile yakında ilgimn yokken bunu adeta bizim şu anda kullandığımız 1 adet darbeci bir oluşum olduğunu söyleyecek kadar bu başkan terbiyesizleşiyor.
Bay Kemal ne dersen sen sabahtan akşama yalanla yatıyorsun, yalanla kalkıyorsun hiçbir zaman senin dürüstlüğüne şahit olmadık, ve bu yalanların da yine tutmayacak. Darbecilere yaptıramadınınız terör örgütlerine göremediğinizi siyasi ve ekonomik kalemlerle netice ulaştıramadığımız işi Bay Kemal gibi bir karikatür tip vasıtasıyla hiç elde edemezsin.
Türkiye’nin kendi ayakları üzerinde durmasından kendi hedeflerine yürümesinden kendi yetki alanına oluşturmasından rahatsız olmak yerine oturun bizimle birlikte nasıl çalışabileceğinizi hesabını yap.
Daha bunların tartışması bitmeden bu defa da Atatürk Havalimanı’nda inşa edeceğimiz millet bahçesine binbir yalan bir iftira ile saldırmaya başladı.
Üstelik bunu öyle alçakça öyle sinsice öyle kötü niyetli bir şekilde yapıyorlar ki bu senaryo onların çapını İstanbul Havalimanı’ndan inşası başladığı günden beri kendi bölgesel ve küresel Ulaşım ve Ticaret Merkezi konumlarının olacağından endişe edenlerin kurguladığı bir yalan rüzgarı sürekli estiriyor.
Değerli arkadaşlar burası Osmanlı döneminde kurulan Demokrat Parti döneminde uluslararası uçuşu açılan bu tesisin adı 12 Eylül Darbesi’ne kadar Yeşilköy Havalimanı eski Türk filmlerindeki havalimanı sahnelerini hatırlarsanız hepsi de Yeşilköy tabelasının altında geçerdi.
Cumhuriyet döneminde 12 Eylül’den 28 Şubat’a kadar tüm darbecilerin demokrasimize yaptıkları ihaneti gizlemek için kullandıkları en önemli araç Atatürk maskesi olmuştur.
2 Eylül darbecilerinin başı evrende cumhurbaşkanlığı döneminde yeşilköy’ün ismini Atatürk yapıp aynı yolu izlemiştir. Atatürk ismi üzerinden fırtınalar kopardı onların hiçbiri bu hakikati dile getirmez, çünkü bunların derdi Atatürk’ün ismine sahip çıkmak değil bu ismi kalkan yaparak kendi kirli gündemlerini inşa etmektir.
Eğer gerçekten Atatürk hassasiyetleri olsaydı havalimanı tabelasından önce kendilerine Mustafa Kemal’in itleri diyenlerden hesap sorarlar.
Hesabı soramıyor, onların attıkları iftiralar çok açık net ortada ev böyle bir samimiyet eğer olsaydı PKK güdümündeki partiye siyasi ortakları yapıp belediye birimlerini terör örgütü yandaşlarına teslim edenlerden hesap sorarlar. Eğer böyle bir hassasiyetleri olsaydı kendi ülkelerini yabancılara şikayet eden genel başkanlarından milletvekillerinden şehrine ihanet eden belediye başkanlarından hesap sorarlardı.
Eğer böyle bir niyetleri olsaydı kendi alanında dünyanın en modern eserlerinden biri olarak inşa ettiğimiz Atatürk Kültür Merkezi’ne karşı çıkanlardan hesap sorarlardı.
Bunların derdi Atatürk değil ülkenin ve milletin kazanımları olduğu izaha ihtiyaç duymayacak kadar açıktır.
Türkiye’nin hava yolu ulaşımında ki ve ticaretin deki hedeflerini karşılamada yetersiz kalan Atatürk Havalimanı’nı faaliyetlerine devamı şehrin en kalabalık nüfusuna sahip bölgelerdeki etkileri ile de sürdürülemez bir hale gelmiştir.
Dünyanın pek çok yerinde yapıldığı gibi biz de yeni bir havalimanı inşa ederek bu sorunun çözümü yoluna gittik. Bundan bir de rahatsız oldular bunu bile kabullenemediler. Sadece kargo bölümü Atatürk Havalimanı kadar olan İstanbul Havalimanı ülkemizin kalkınma tarihine en önemli kazanımlardan biri olarak geçmiştir. Dünyanın ilk 3 havalimanından bir tanesi bu gerçeği değiştirmeye kimsenin gücü de nefesi de yetmeyecektir.
Atatürk Havalimanı’nın bir pisti hem orada inşa edilen hastaneye hizmet vermek hem de ihtiyaç duyulduğunda kullanılmak üzere faaliyette bulunmaktadır.
Kılıçdaroğlu’nun halktan götürülen paralarla yapıldığı bir tane ile tarif ettiği yere havalimanımız ise milletin cebinden Tek kuruş çıkmadan inşa bilmek de kalmamış milletin cebine para aktaran bir kaynak haline gelmiştir. Konumu kapasitesi teknolojisi altyapısı ve diğer özellikleriyle dünyanın en prestijli hayvanları arasına giren bu eseri itibarsızlaştırma çabaları beyhudedir Atatürk Havalimanı’na yapacağımız millet bahçesine çevrecilik adına karşı çıkmaları ise tam bir garabet örneğidir.
İstanbul’un belediye başkanı olduğum dönemde İstanbul’un orta yerlerine orta şeritlerine o zaman tabii fidan ağaç böyle bir şey İstanbul’da yok 1 milyon 250 bin ağaç diktik. Ağaca hasret olan İstanbul’u yeşillendirelim diye kalkıyorsun diyorsun.
İstanbul ,Ankara, İzmir olmak üzere bugüne kadar kaç tane millet bahçesi yaptınız.? Kaç tane yaptınız.?Bu hizmete itiraz edenin insanlığından şüphe etmek lazım.
Atatürk Havalimanı’nda yapılacak millet bahçesini öyle bir sahiplenmiş tiki bu projeyi telefonunu dinleyerek kendisinden çalıştığımızı iddia edecek kadar ileri gitmiş, bizim o kadar boş vaktimiz yok Bay Kemal.
Sen git işine bak. Şimdi dikilecek 132 bin 500 acile yürüyüş yollarıyla yaşlı bakımevleri ile ülkemizin gururu olacak.
Bu proje sadece karşı çıkmakla kalmıyor, bir de buranın yabancılara satılacağı yalanıyla milleti galeyana getirmeye çalışıyor. Bir diğer taraftan da bu da konutlar yapılacakmış en 2013’te yanılmıyorsam bir televizyon programında bana bu soruldu ve haşa böyle bir şeyin olması söz konusu olamaz dedi. İşte proje şimdi yine açıkladım Alman’ı İngiliz’i Fransız’ı Amerikalısı değil sadece Arap’ı Orta Asyalısı Afrikalısı yabancıdır.
Biz nitekim bu zatın Bosna Hersek direnişinin efsanevi komutanı ve lideri merhum Aliya İzzetbegoviç hakkında söylediği sözler onun aslında hangi kriterlere göre bir ayrım yaptığını da gösterdi.
Biliyorsunuz Aliya aynı zamanda son dönem İslam dünyasının en önemli şekillerinden biri karargahını kendi aklınca mağara diyerek değersizleştirmeye çalışan bu zata en güzel cevabı boşta kardeşlerimizin sandıkta vereceğine inanıyorum.
Bay Kemal, baksana ben şimdi bir şey hatırlatıyorum, dikkat et sen mağarada yaşayanlarla siysi iş ortaklığı yapıyorsun. Gel bir an önce o mağaradakilerden kurtul.! Tarihe altın harflerle yazılan Boşnak direnişinde hayatlarını kaybeden şehitleri rahmetle yad ediyorum.
Aliya mirası ve mücadelesi bir haber kifayetsizlere rağmen biz vefatından hemen önce elimizi tutarak bıraktığı emanete sahip çıkmayı sürdüreceğiz.
Bay Kemal başına uğraşma biz aynı şekilde verdiğimiz sözün arkasındayız.
Aşağılık kompleksi bunları ruhlarına öyle İşemiştir. Bizim medeniyet ve tarih dünyamıza ait her şeyden nefret ederken geçmişi sömürü ve kanla dolu batıya kayıtsız şartsız bir hayranlık beslerler herhalde tarihindeki ilk Arapça mesajını Türkiye’nin bir çıkarını savunmak için değil körfez sermayesini tehdit etmek için vermiştir.
Tüm dünya körfez sermayesini çekmek için gece gündüz uğraşır didinir. Bunlar körfez sermaye ülkemizden kaçırmak için çalışır. Devletin memuruna kadar herkesi tehdit ederek ülkeye yapılan yatırımları engellemenin adı siyaset değil, çünkü bunların derdi ne ülkenin kalkınması ne milletin refahını ne Türkiye’nin geleceği.Bunlar sadece dışarıda hazırlanan projeler de kendilerine verilen görevleri yaparlar.Anlaşılan o ki son görevin adı misyon havalimanı ülkenin her kazanımına balta vurmayı Millet de ve milletin değerleriyle kavga etmeyi kafalarındaki ve kalplerindeki tek parti faşizmi hevesini her fırsatta kusmayı siyaset sanan bu güruhu zavallılığı ile başbaşa bırakıyoruz.
Dikili tek bir ağaçları önünde durup iftiharla işte bunda da benim imzam var diye bilecekleri hiçbir eseri, milletin zihnine ve gönlüne nakş ettikleri hiçbir hizmetleri olmayanların sadece çıkmakla tehditle nefret dili ile kendilerini göstermelerini devraldıkları faşist mirasa veriyoruz.
Onlar İstanbul hizmet diye musluk açmaya devam etsinler.
Biz İstanbul’a birlikte ülkemizin tamamına eserlerimiz de yatırımlarımız da vizyon projelerimizle mührümüzü vurmayı sürdüreceğiz. İnşallah 29 Mayıs’ı da Bay Kemal İstersen sen de gel, evet Atatürk Havalimanı’nda kutlayacağız. Sen böyle 700 kişiyi falan topla oraya götür orada engeller kurmaya çalış. Boşuna uğraşıyoruz ama biz orada 29 Mayıs İstanbul’un Fethi’ni kutlayacağız.
Bölgemizde yaşanan gelişmeler ülke gündeminde kopartılan fırtınalar yakından son günlerde yaşanan Suriyeli sığınmacılar tartışması da bu kimlik planın bir parçasıdır.
Halbuki bu parti daha birkaç yıl önce yayınladığı bir raporda rapor elimizde. Ülkemizin açık kapı politikasının yetersizliğinden bulmaca düşmanlığının yol açtığı tehlikelerden kalıcı çözüm arayışlarına girilmemesi bu insanların eğitim meslek toplumsal hayata katılım gibi konularda yeterli hizmetlerin verilmemesinden öyle asıl bizim yaptıklarımızın çok daha fazlasının hayata geçirilmesinden şikayet et, hatta rapordaki şu cümleyi Kılıçdaroğlu başta olmak üzere tüm cevap velilerin yüzlerine kusura bakmasınlar çarpmak istiyorum. Ülkemizdeki sığınmacı ve mülteci ileride falan ve yabancı düşmanlığına yaslanan ırkçı ve dışlayıcı söyle bu uygulamalara tolerans gösterilmelidir.
İşte tam bu sebeple cevap benim üstüme kin nefret kokan yabancı düşmanı söylemlerine karşı çıkıyor sonuna kadar mazlumların ve mağdurların yanında yer alacağımızı söylüyor, AK Parti ülkemiz ve milletimiz de birlikte bize sığınan tüm mazlumların dünyadaki tüm mağdurların haklarını savunmayı bir medeniyet ve tarih sorumluluğu olarak görmektedir. Ülkemizdeki her kesimden insanın ortak hayallerini beklentilerini taleplerini karşılama başarısını gösterebilme mizin dünyada umudun ve vicdanın temsilcisi haline dönüşme mizin gerisindeki vizyon temsilcisi olduğumuz insani ve ahlaki duruş çemberi basiret ve feraset sahibi her vatandaşımıza kapsamaktadır.
Elbette bu çemberin dışında kalanlar da var. Mesela darbeciler ve saatçiler terör örgütlerinin destekçileri yeminli ülke ve millet düşmanları kötülüğün ve benzinliğin mücessem haline dönüşmüş tüm tipler bunun dışındadır. Geçmişte başka partilere oy vermiş olsa da bu hassasiyetleri paylaşan herkesi çizgimizi verisinde görüyoruz. Geçtiğimiz 20 yılda 2 eser ve hizmetlerimizle somutlaştırdığımız bu yerli milli özgürlükçü kalkınmacı kapsayıc olan duruşumuzu hep koruyacağız.
Ülkemiz içinde olduğu gib ibalkanlardan Afrika’ya kadar her yerde olduğu gibi Suriye’de Irak’ta Libya’da Doğu Akdeniz’de Karabağ’da Ukrayna’da yaşanan krizlerde de hep bu yaklaşımla hareket ettik. Hareket ediyoruz. Ardından Ukrayna Rusya Savaşı’nın yol açtığı daha büyük ve kapsamlı tehditlerin cenderesinden geçiyor.
Küresel yönetim ve ekonomi sistemi adeta temellerinden sarsılıyor. Enerji ve hammadde fiyatlarındaki aşırı yükselişin tetiklediği enflasyonun en bariz tecellisi olduğu ekonomik sıkıntılar gelişmiş ülkeler başta olmak üzere herkesi kara kara düşündürüyor. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından İnsanlığın yeniden Rusya ve Ukrayna arasındaki cereyan eden bu savaşta Ukrayna topraklarındaki savaşın vitrinini oluşturduğu bir büyük çatışmanın eşiğine gelmiş olması güvenlik dengelerini tekrar ön plana çıkardı.
NATO bu sınırlarda güçlendirmek için çeşitli arayışlar içindir. Bu doğrultuda genişlemeye yönelik kimi adımlar dağıtılıyor. Değerli arkadaşlar Ukrayna krizinin ardından bölgede sergilenen dayanışma bir işbirliğini seferber edilen kaynakları açılan kucakları gösterilen hoş görüyor, biraz gözlerimiz dolarak biraz da tebessümle izliyorum desek yeridir. Çünkü biz yıllarca terörle mücadele etmiş sınırları tacize uğramış yanıbaşında çok büyük çatışmalar yaşanmış bir NATO müttefiki olarak bu tablo ile hiç karşılaşmadık. Bizim NATO’daki müttefiklerimizden tek beklentimiz Türkiye’nin de kendi sınırlarını koruma kendi güvenliğini ve istikrarını güçlendirmesini sondaki meşru çabalarına aynı hüsnüniyeti ile yaklaşmaları idi.
Bizim terör örgütlerinin saldırılarına karşı sınırlarımızı korumak gibi bir hassasiyetimiz vardır. Yıllarca bu yüzden çok acılar çektik. Çok kayıplar verdik. Çok şehitlerimiz oldu ve hala ediyor. Maalesef bu hassasiyetimize hemen hiçbir müttefikimiz beklediğimiz şekilde ve ölçüde saygı göstermediler.
Destek vermeyi zaten hiç söylemiyorum. Tekrar sığınmacıların sınırlarımıza dayandığı bir dönemde ülkemizdeki hava savunması sökülüp götürüldüğü günleri bizim sınırlarımızın hemen dibinde istikrarsızlık kaynağı haline gelen yönetimler konusunda hassasiyetimiz var. Bu sıkıntının bedelini sayıları milyonları bulan sığınmacılara ev sahipliği yaparak ödedik, hala da ödüyoruz.
Sığınmacılar Batı ülkelerine gelmediği sürece bu konuda da derdimizi paylaşan hiçbir müttefik görmedim. Hatta Türkiye’yi güç durumda bırakmak için gizliden gizliye bu süreci tahrik eden sözde müttefikler biliyoruz.
Bunlar kusura bakmasınlar NATO”daki müttefiklerimizdir. İnsani bağlarımızın olduğu kardeşlerimize karşı sorumluluklarımızdan kaynaklanan hassasiyetlerini şartlar ne olursa olsun biz ortak tarih ve medeniyet bir yere bağlı olduğumuz bu insanlara sırtımızı dönemeyiz. Her ne kadar NATO ve Avrupa Birliği içinde her türlü şımarıklığı sergileyen kendisine tahsis edilen devasa kaynakları istismar eden kim ülkelere sınırsız hoşgörü gösterseler de müttefiklerimizin bizim bu yaklaşımımızı paylaşmadıkları çok açıktır.
NATO içindeki müttefiklerimizi bize karşı sergiledikleri tüm bu tavırlara rağmen biz ittifak içindeki sorumluluklarımızı yerine getirmeye sürdürdük.
Bugün de ittifakın faaliyetlerine fiilen en çok desteği veren ülkelerin başında gelen ülke olmamıza rahmen önümüze getirilen her teklife sorgusuz sualsiz evet diyeceğimiz anlamına da gelmiyor.
NATO’nun genişlemesi bizim için hassasiyetlerimize gösterilecek saygı oranında anlamlıdır. PKK//YPG terör örgütüne her türlü desteği verip hem de bizden NATO üyeliği için destek istemek en hafif tabiriyle tutarsızlıktır.
PKK’nın YPG’nin teröristlerin senin polislerinin kontrolü desteği halinde yaptırılırken daha şurada Fransa’da yapılanlar Almanya’da yapılanlar Hollanda’da yapılanlar İsviçre’de yapılanlar İsveç’te yapılanlar bunları biz gelmeyecekmiyiz.
İsveç’te en son yapılanlar ve 30 tane teröristi istedik vermeyiz dediler. Siz teröristleri bize vermeyeceksiniz ama bizden kalkıp NATO üyeliğini isteyeceksiniz.
NATO bir güvenlik oluşumudur. Bir güvenlik teşkilatıdır. Dolayısıyla bu güvenlik teşkilatını güvenlikten yoksun hale getirmeye biz evet demiş, bu yanlış bir şey yapıldı. Yunanistan Yunanistan ve Fransa bunların hatırdan çıkmışlar sonradan girmelerine maalesef bizler o zaman evet dedik.
Müslüman bir sokulduğu yerden bir daha sokulmaz. Kusura bakmasınlar, şu anda pazartesi günü gelmek istiyorlarmış. Boşuna yorulmasınlar dedim, gerek yok.
İsveç’te bu yürüyüşler devam ediyor. Bu pacavralar yollarda.! Aynı şey Almanya’da devam ediyor. Bütün paçavraları ile beraber de bunlara her türlü desteği maalesef kendileriyle uzun uzadıya konuştuğumuz halde vermeye devam ediyorlar.
Türkiye artık bu işe onların baktığı gibi batmayacaktır. Türkiye’nin 2016 yılından beri güney sınırlarında uyguladığı bir güvenlik stratejisi buluyor. Bu strateji çerçevesinde Reyhanlı’dan Cizre’ye oradan Şemdinli’ye uzanan hat boyunca coğrafyanın ve tehdidin durumuna göre değişmekle birlikte derinliği ortalama 30 kilometre olan bir güvenlik hattı oluşturuyoruz.
Ülkemize vatandaşlarımızı hem terör örgütlerinin tacizlerinden korumak hem de sığınmacı akıllarının önüne geçmek için bu güvenlik bölgesine ihtiyacımız var bir kez daha altını çizerek tekrarlamak istiyorum bizim kimsenin toprağında kimsenin egemenliğinde kimsenin canında malında gözümüz yoktur.
Tek gayemiz ülkemizi İstiklal getirme, insanımızın güvenliğini tehlikeye atmaya yönelik eylemleri kaynağında kesmek ve kurutmak.Bu gücü ve iradeyi ilgili muhataplarımız gösterebilmiş olsaydı asla böyle bir ihtiyaç duymayacak. Böyle bir hareket tarzına girişmeyecek, ama şartlar bizi buna mecbur bırakmıştır. Türkiye’nin kimsenin ne terör tehdidi ile ne göç şantajı ile ne sinsi mezhep ve köken ayrımcılığı tuzağıyla demokrasi ve kalkınma hedeflerinden uzaklaştırılmasına geçmişte defalarca oynanmış. Bu oyunları tekrar üzerimizde denemek isteyenlere uğraşları da buraya aktardıkları onca kaynakta beyhudedir.
Bu ülkelerin tavırları ortadadır. Milyonları euro’yu, askeri techizatı gönderenler bunlar değilmiydi.?
Kusura bakmayın artık bu delikten bir daha sokulmayacağız. Sınırlarımız boyunca oluşturmayı planladığımız güvenlik bölgelerinin önemli bir kısmını zaten tamamladık. Kalan kısımları ile ilgili çalışmalarımız da en kısa sürede hayata geçirmekte kararlıyız. Özellikle bölgedeki muhataplarımızda gereken mutabakatları sağlayıp İnşallah en kısa sürede arada kalan bölgeleri güvenli hale getirmeye çalışıyoruz.
Hem bölgede etki sahibi güç bulunduran ülkelere hem de NATO’daki müttefiklerimize sesleniyorum gelin Türkiye’nin bu meşhur haklı insani ahlaki bu harekatlarına destek verin. En azından ayağımıza çelme takmaya çalışmayın. Demokrasi, güvenlik, refah, huzur sizin haklarınız kadar bizim milletimizin bize sığınan mazlumların ve güvenli hale getirdiğimiz bölgelerde yaşayan mağdurları da hakkıdır.
Üstelik biz müttefiklerimizden farklı olarak demokrasi ve güvenlik operasyoblarımızı hiçbir mahsumun saçının teline zarar vermedik. Hiçbir sivilin onuruna halel getirmeden yürütüyor, zaten aksi bir durum olsaydı dünyayı başımıza yıkarlardı.
Bugüne kadar 500 bin Suriyeli’nin kendi topraklarına dönüşünü sağladık.
İnşası tamamlanan 57 bin çalışmaları süren 20 bin hazırlıklarına başlanan 13 bin briket evde sınırlarımız ötesinde çadırlarda zor şartlarda hayatını sürdürmeye çalışan ailelere nispeten daha insani şartlara sahip yerler yapıyoruz.
Şimdi de uluslararası yardım kuruluşlarının desteğiyle belirlediğimiz 13 ayrı yerleşim bölgesinde eğitimden sağlığa sanayiden tarımı tüm altyapısıyla toplamda 1 milyon nüfusu var andıracak şeyler kuruyoruz.
İnşallajh güvenli hale getireceğimiz ilave bölgelerle bu kalıcı konutların sayısını daha da artıracağız ve hedefimiz en az 100 bin konut ve onun üzeri olacak. Gördüğünüz gibi herkes en iyi bildiği işi yapıyor onlar fitrenin fesadın kavganın kin ve nefret tohumları atmanın peşinde. Biz ise eser ve hizmet üretmenin ülkenin ve milletin geleceğini inşa etmenin gayreti içerisindeyiz. Bu tür mazlum mağdurların evet başını sokacak bir yer kendilerine inşa etmenin gayreti içerisindeyiz.”
Hibya Haber Ajansı