Geçen hafta Çin’de Güz Ortası ve Ulusal Bayram kutlandı. 8 gün süren bayram, COVID-19 salgınına yönelik kontrol önlemlerinin terk edilmesinden bu yana geçen ilk uzun tatil olduğu için, Çin vatandaşlarının seyahat coşkusu yüksekti. Popüler turistik yerler için uçak ve tren biletleri yok satarken, otellerde doluluk oranları da rekora ulaştı.
Çin vatandaşlarının seyahat coşkusunun artmasına rağmen, son günlerde Batılı ülkelerin gündeminde “Çin ekonomisi çöküşe yakın”, “Resesyon yaşayan Çin tehlikeli yolda” ve “Çin ekonomisi saatli bomba haline geldi” gibi iddialar ortaya çıktı.
Çin ekonomisi gerçekten çöküşe yaklaştıysa, milyonlarca Çinli hala seyahat edebilir miydi?
Veriler yalanı söylemez. Çin Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan edinilen verilere göre, Güz Ortası ve Ulusal Bayramı tatilinde Çin vatandaşlarının yurt içinde gerçekleştirdikleri seyahatlerin sayısı geçen yıla göre yüzde 71,3 artışla 826 milyona ulaştı. Turizm gelirleri aynı dönemde yüzde 129,5 artarak 753 milyar 430 milyon yuan (yaklaşık 104 milyar 600 milyon dolar) olarak kaydedildi.
ABD merkezli Newsweek dergisinin sosyal medya platformunda, Shanghai kentinin Lujiazui mahallesinde hiçbir insanın görülmediğine dair fotoğraflar yayınlandı. Fotoğrafların altında, “Shanghai, Hayalet Şehir” yazıldı. Sözde özgürlük ilkesinde ısrar eden Batılı basın organları, nasıl bu kadar sahte ve ön yargılı haberler yayınlayabiliyor?
Sosyal medyanın gelişmesiyle Çin’in gerçek durumunu bilen Batılılar çoğaldı. Ancak, Çin’in birçok Batılı üzerinde bıraktığı izlenim 20 veya 30 yılda hiç değişmedi. Çin’e ön yargılı davranan bazı Batılılar, Çin’in ekonomik gelişmelerini yok saymayı tercih eder, ancak Çin’le ilgili yalanlara inanmakta ısrar ederler. Bu yüzden, bazı Batılı basın organlarının Çin hakkında yayınladığı çok sahte ve çirkin haberler, söz konusu ön yargılı Batılılar tarafından benimsenebilir. Daha açıkçası, söz konusu Batılı medyaya göre, sosyalizm sistemini uygulayan Çin otokratik, geri kalmış ve içe kapalı olmalı, onlara göre ilerleme, dışa açıklık ve demokrasi sosyalizme ait olamaz. Çin’e özgü sosyalizm sisteminin avantajlı koşullarından korkan Batılı medya, kendi halkını kandırmak zorunda kalıyor.
Qing Hanedanlığı döneminde, İmparator Qianlong, İngiltere’nin Özel Elçisi George Macartney’nin ileri sürdüğü Çin’in bazı limanlarını ticarete açma talebini reddetti. Çin’in yüce imparatorluk olduğunu iddia eden Qianlong, her şeye sahip olan Çin’in dışa açılmasına gerek kalmadığını düşünüyordu. Qing Hanedanı’nın içe kapanma politikası nedeniyle, Çin modern çağda geride kaldı. Bugünlerde, dünyanın en güçlü ülkesi olarak görülen ABD, kendi siyasi sistemi, ekonomisi ve kültürünün dünyada ilerde olduğunu savundu ve ülkedeki ırkçılık, silahın kötüye kullanılması ile partiler arasındaki çatışmaların ciddileşmesi gibi sorunları ihmal etti. Qing Hanedanı imparatorları, kendi halkını kandırmak için kendi ülkesini yüce imparatorluk olarak nitelendirmişti. Şu an, Çin’e özgü sosyalizm sisteminin avantajlı koşullarını görmezden gelen ABD, “Dünyanın Polisi” olmaktan vazgeçemiyor ve sahte haberlerle kendi halkını kandırmaya çalışıyor. Tarih kendini yineliyor.
Kuşak ve Yol inisiyatifinin ileri sürülmesinden bu yana geçen 10 yılda, Çin ile Kuşak ve Yol güzergahındaki ülkeler, iş birliğinde büyük ilerleme kaydettiler. Bugünlerde, Çin dünyadaki 198 ülkeden 120’den fazlasının en büyük ticaret ortağıdır. Çin, kargo ticareti, yabancı sermeyenin çekilmesi ve yatırım açısından dünyada ilk sıralarda yer alıyor. Gerçek şu: Yalanlar, ön yargılı insanları kandırabilir. Ancak dünya halkının çoğunluğu artık uyanık ve sağduyuludur.
Hibya Haber Ajansı