Uydular, onlarca yıldır Çin’in en büyük iç gölü olan Qinghai Gölü’ndeki kum ve su arasında yaşanan “yarışı” kaydetti.
1970’lerden bu yana, “kumlar artarken suyun çekilmesi” durumu 40 yıldan fazla bir zaman sürdü ve kum toprakları Qinghai Gölü’nden bir yavru gölet ayırdı.
Ancak 2012’den bu yana, buradaki yüzey morfolojisinde “kumların çekilmesiyle beraber suyun genişlediği” bir dönüm noktası yaşanmaya başladı.
Günümüzde adı geçen yavru gölet tekrar Qinghai Gölü’ne bağlandı ve yüzey morfolojisi ise 40 yıldan önceki haline geri döndü.
Doğaya tekrar mekan kazandırmak anlayışı, sadece Qinghai Gölü’nde değil, diğer bölgelerde de hayata geçiriliyor.
Son on yılda Çinliler, son derece önemli ekolojik işlevlere ve son derece kırılgan ekolojiye sahip alanları korumak için bir dizi kırmızı çizgi çizdiler. Panda ve Sanjiangyuan dahil beş ulusal park kırmızı çizgi içinde, 14 küresel jeopark ve ilk gruptaki 39 ulusal otlak doğal park da kırmızı çizgi içine alındı. Son on yılda 9 bin 195 doğa koruma alanı kırmızı çizgilerle korunmaktadır.
Son on yılda insan ve doğa arasındaki ilişkiyi yeniden inşa eden Çinliler sadece doğaya yeniden mekan kazandırmakla kalmayıp doğanın restorasyonuna aktif olarak katıldılar.
Yukarıdaki fotoğraf, Zhejiang eyaletindeki Lishui şehrindeki Xiayang köyündeki teraslı tarlaları göstermektedir. Uydu tarafından çekilen fotoğrafa bakıldığında, on yıl önce teraslı tarlalarda geniş kuru ve terk edilmiş arazilerin olduğu açıkça görülebilir. Günümüzde uyduyla çekilen fotoğrafta ise hayat dolu bir görünüm vardır.
Havadan çekim ve tarama teknolojisiyle oluşturulan üç boyutlu harita sayesinde buranın yeniden canlanmasının sırrını bulduk.
2012 yılında, Lishui şehrinde Oujiang su sistemi kademeli olarak restore edilmeye başlandı. Dağlardan kaynak suyu, restore edilen 80’den fazla kanaldan geçip teraslı tarlalara akıyor. Balıklar, salyangozlar ve böcekler tarlalarda özgürce büyüyüp bir besin zinciri oluşturur. Balık dışkısı teraslı tarlaları besleyen gübre haline dönüşüyor. Böyle bir sulak alan ekolojik döngü sistemi, terasları canlandırdı.
Son on yılda, insan ve doğa arasındaki uyumlu bir arada yaşama kavramı, insanların kalplerine derinden kök salmıştır. Çin topraklarındaki ekolojik yaralar yavaş yavaş iyileşti.
Eskiden gelgit düzlükleri ve tuzlu alkali topraklarla dolu Jiangsu eyaletinin Yancheng şehrinde 600 hektarlık bir yeşil bariyer inşa edildi.
Asırlık bir madencilik geçmişine sahip Anhui eyaletinin Ma’anshan şehrindeki Aoshan Açık Demir Madeni Ocağı’ndaki çukurların suyla doldurulmasıyla, maden ocağı yuvarlak bir “safir” gibi görünüyor.
Bir zamanlar sarı ve siyah benekli çorak arazi bir vaha haline geldi. Son on yılda Çinlilerin ağaç ve çim diktikleri alanların yüzölçümü 73.33 milyon hektarı aştı.
İnsanlar doğaya iyi davrandıkça doğa da insana bereket verir. Son on yılda Çin’de keşfedilen ve Çin Biyolojik Türler Listesine dahil edilen biyoloji türlerinin sayısı 128 bine çıktı, bu rakam 2011 yılındaki sayının neredeyse iki katına ulaştı.
Nesli tükenmekte olan 300’den fazla yabani hayvan ve bitki türünün sayısında artış göründü.
Pandaların ve Tibet Antilopları’nın vahşi nüfusu önemli ölçüde arttı ve tehdit seviyesi “tehlike altında”dan “savunmasız”a düşürüldü; “Doğu Mücevheri” olarak bilinen tepeli ibis sayısı 5 binin üzerine çıktı, bir zamanlar vahşi doğada kaybolmuş olan geyik sayısı 8 bini aştı.
Yeşil dağlar edebi olarak kalır, temiz sular sonsuza kadar akar. İnsan ve doğanın uyumlu bir arada yaşamasına ilişkin güzel bir tablo, Çinliler tarafından hızla çiziliyor.
Kaynak Çin Uluslararası Radyosu
Hibya Haber Ajansı