Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine ilişkin basın toplantısı düzenledi.
Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, basın toplantısında şunları söyledi:
“Merkez Yönetim Kurulu toplantımız sürüyor. Kurulumuzun gündemi yine yoğundu. Ucube tek adam rejiminde, mideleri bulandıran yolsuzluklar; Saray yönetimindeki çürüme, devletin çökertilen adalet direği, milletimizi ezip geçen ekonomik kriz, mutfaklarda her gün büyüyen yangın ve tüm bunları karartmayı amaçlayan, Sarayın dehlizlerinde tezgahlanan, gündem değiştirmeye yönelik, yargı kumpasları gündemimizdeydi. Yönetime gelir gelmez, bu ağır yönetim krizini aşmak, tüyü bitmedik yetimin hakkını korumak ve ekonomik krizi bitirmek için yapacaklarımızı da kurulumuzda ele aldık.
Ağustos ayı, bizim tarihimizde zaferler ayıdır. Ağustos ayında yaşanan iki müstesna zafer, sadece bu topraklarda değil, tüm dünyada tarihin akışını değiştirmiştir. İlki, 26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferi… İkincisi ise; yine 26 Ağustos 1922’de başlayan; ardından da 30 Ağustos Zaferiyle sonuçlanan, Büyük Taarruz… İlk zaferle ecdadımız, Anadolu’nun kapılarını açmış, bu güzel toprakları bizlere yurt yapmıştır. İkinci zaferle, bu vatan topraklarının sonsuza kadar bizlere ait olacağı, emperyalist çizmeleri altında ezdirilmeyeceği, tarihe altın harflerle kazınmıştır. Tarihimiz, milletimizin ortak hafızasıdır. 26 Ağustos 1071 de bizimdir. 30 Ağustos 1922 de bizimdir. Sultan Alparslan da bizimdir, Gazi Mustafa Kemal Atatürk de bizimdir. Ama bugün ne yazık ki, milli bayramlarımızı bile bölen, parçala yan, çarpık bir zihniyet iş başındadır.
Büyük Zaferin 100. yıl dönümünü, büyük bir coşkuyla kutlayacağız. Bugün ay yıldızlı şanlı bayrağımız, hala göklerde nazlı nazlı dalgalanıyorsa, camilerimizde ezan gürül gürül okunuyorsa, bunu Büyük Taarruza ve ardından gelen Büyük Zafere, bu zaferin eşsiz başkumandanına ve Kurtuluş Savaşımızın tüm kahramanlarına borçluyuz. Hindistan’ın kurucusu Mahatma Gandhi’nin “Mustafa Kemal İngilizleri yenene kadar, Tanrı’yı da İngilizlerin yanında sanıyordum” sözleri bu zaferin dünyanın tüm mazlum milletlerine, nasıl umut olduğunu da ortaya koymaktadır. Kazanılan zaferin büyüklüğünü, elde edilen başarının olağanüstülüğünü, bundan daha iyi ifade edebilecek bir söz de yoktur. Ama ağacın kurdu da kendi içinden olur derler. AK Partili eski bir Meclis Başkanı çıkar, “Fetih kutlanır, kurtuluş kutlanmaz” der. İngiliz zırhlılarına binip kaçanların, bu ülkede bıraktığı tohumlar, gençliğinde Amerikan Altıncı Filosunu, kendine kıble yapan densizler, elbette bu zaferin büyüklüğünü, anlam ve önemini anlayamazlar. “Keşke Yunan galip gelseydi” diyenlerin, bu çürük ve kokuşmuş zihniyetini, bu emperyalizm uşaklarını, milletimiz zaten vicdanında mahkum etmiştir. Bugün önüne gelecek ilk sandıkta da bir kez daha cezalandırmaya hazırdır. Biz bu vesileyle, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, Sultan Alparslan’ı, bu toprakları bizlere yurt yapan ve yurt olarak kalmasını sağlayan, tüm şehit ve gazilerimizi, saygıyla, minnetle, rahmetle anıyoruz. Hepsinin mekanı cennet olsun.”
Öztrak, “Bu çürümüş, yozlaşmış yönetim elinde, gün geçmiyor ki, yeni bir skandal patlamasın. Sarayın dehlizlerinden fışkıran, kötü kokular ortalığı kaplamasın. Son yaşadığımız borsa skandalı; memleketimizin, ülkeyi hamuduyla götürmeye gelmiş, sakat bir zihniyet tarafından yönetildiğini, bir kez daha göstermiştir. Borsa İstanbul’daki skandalın, başrol oyuncuları; Sarayın Sermaye Piyasasına atadığı üst düzey bürokrat. Sarayın listelere yazdığı milletvekili. Sarayın atadığı Cumhurbaşkanlığı Danışmanı. Yani sarayın adamları, Sarayın şürekası, özetle sarayın yanaşmaları ve beslemeleri 32 kısım tekmili birden bir saray oyunu…
Bu oyunun başrol oyuncularından biri olan, atanmış eski Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı, daha önce de Bank Asya’da üst düzey görev yapmış. Banka kapatılmadan birkaç gün önce de kefilsiz, teminatsız, birilerine 100 milyon dolar kredi kullandırdığı iddia edilen bir kişidir. Bank Asya’ya evinin kirasını yatıranı, Bank Asya’nın önünden geçen ne kadar insan varsa içeri atan bu yönetim, önce Halkbank’ın başına, sonra SPK’nın başına bu kişiyi neden getirmiştir? Verildiği iddia edilen 100 milyon dolar kredi aynı ipte oynayan iki cambazdan, ipten düşene mi gitti, yoksa ipin üstünde kalana mı gitti?
Diğer taraftan, “Sarayın kibirlisi, bu kadar besleme danışmanı ne yapıyor?” diye merak edip duruyorduk. Ne işe yaradıklarını yavaş yavaş görüyoruz. Saraydaki bir kısım danışman grubu, siyasi konumlarını kullanarak, milleti ve küçük tasarrufçuyu meğer soymakla görevliymiş. Meğerse orda burada, din, iman, bayrak ezan derken, deveyi hamuduyla götürüyorlarmış. Biz, “Karşımızda sadece otoriter bir saray rejimi var” diyorduk. Ama bugün ortaya dökülenler, karşımızda sadece otoriter bir rejim değil, aynı zamanda koca bir yamyam güruhu olduğunu da gösteriyor. İddialar gerçekten mide bulandırıcıdır. Küçük yatırımcıları silkelemeye dönük, borsa manipülasyonları, bu manipülasyonları köpürten medya tetikçileri, danışmanlık kisvesi altında yapılan iş takipçiliği. İstenen ve itiraf edilen rüşvetler… Ve yandım Allah diye feryat eden, keriz yerine konup silkelenen, binlerce mağdur insan. Bu iddialarla ilgili kayıtları, belgeleri, rüşvetin tarifesini, rüşvetlerin nerede saklandığını, hangi evde kaç kasa bulunduğunu, ne kadar rüşvet toplandığını, kolluk kuvvetleri, İçişleri Bakanı veya Cumhuriyet Savcıları değil de bir mafya babası açıklıyor. Memleketi düşürdükleri hale bakın. “
Yolsuzluğun olduğu yerde, yoksulluğun da arşa çıktığını, milletimiz yaşayarak öğrenmiştir diyen Öztrak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye bunların döneminde, rüşvetin belgesi olduğunu; bir suç örgütünün başındaki kişiden, duydu, gördü, öğrendi. Bunlar sadece onun bildikleri, onun eline geçenler. Konunun çok daha derin olduğu açık. Devletin istihbaratının, polisinin, İçişleri Bakanının elinde çok daha fazlası olduğu şüphe götürmez. Ama herkes kulağının üstüne yatıyor. İçişleri Bakanı mafyadan 10 bin dolar alan, siyasetçi olduğunu söyledi. Ne oldu? Hangi işlem yapıldı? Hiçbir şey… Deveye sormuşlar; “Boynun niye eğri?” diye… O da “Nerem doğru ki” demiş. Hesap o hesap. Bugün bu son skandalda rüşvet istenen iş kadını, Sermaye Piyasası Kurulu’nda işinin görülmesi için, bir AK Parti milletvekilinin rüşvet istediğini, bu rüşvet talebini CİMER’e yazdığını, bir televizyon kanalında çıktı açıkça itiraf etti. Bu iddiaların hemen ertesi günü, Sermaye Piyasası Kurulu, “Benden rüşvet istendi” diyen, rüşveti CİMER’e şikâyet eden bu iş kadını hakkında, suç duyurusunda bulundu.
Sermaye Piyasası Kurulu, iddialarda adı geçen, medya tetikçileri, Cumhurbaşkanlığı Danışmanları, AK Parti Milletvekili, önceki dönem SPK Başkanı hakkında da aynı suç duyurusunda bulanacak mı? Bu rezalet karşısında savcılar harekete geçecek mi? Memlekette tuz koktu. Cumhuriyet Savcıları hala kılını kıpırdatmıyor. Daha doğrusu kıpırdatamıyor. Çünkü memlekette taşları bağlamışlar. Hırsızlar serbest. Eşkıya düze inmiş. Yiğitler derdest. Ve ne diyordu değirmenci? Bu nasıl çark! Buğday bizim; ezilen biz, un olan biz, aç kalan biz… Kimdir bu doymak bilmeyen soysuz? Bu sorunun cevabını da Ahmet Arif’in o yumruk gibi dizeleri veriyor. Bunlar engerekler ve çıyanlardır. Bunlar aşımıza, ekmeğimize göz koyanlardır. Bizim mücadelemiz de milletimizin aşına, ekmeğine göz koyan, engerek ve çıyanlarladır.
Türkiye’nin, artık devlet yönetiminde topyekûn bir temizlenmeye, arınmaya, bu kirlenmiş, yozlaşmış saray rejiminden kurtulmaya, ihtiyacı vardır. Bu millet, bundan tam 100 yıl önce, emperyalizme karşı verdiği, büyük bir milli mücadeleyle, dünyanın tüm mazlum milletlerine örnek olmuştu. Şimdi ondan tam 100 yıl sonra, bir kere daha, bu seferde seçim sandığıyla, cebini boşaltan bir otoriter rejimi devirmeye, tüm demokratik dünyaya bir kere daha, örnek olmaya hazırlanmaktadır. Milletimiz önüne gelecek ilk sandıkta Türk demokrasinin gücünü, milletimizin özgürlük aşkını, bir kez daha tüm dünyaya gösterecektir. Artık milletimiz; “Kral değil, kural istiyorum” diye haykırmaktadır. Kralların hâkim olduğu yerde, tarlaya kargaların, ambara farelerin, fırına hırsızları n, memlekete haramilerin dadandığını, milletimiz görmüştür. Herkese yetecek ekmeğin, bir avuç yandaş ve saray beslemesi tarafından gasp edildiğine, şahit olmuştur. Yolsuzluğun olduğu yerde, yoksulluğun da arşa çıktığını, milletimiz yaşayarak öğrenmiştir. “
Her yıl yayımlanan, Uluslararası Legatum Refah Endeksine göre, bu ucube şahsım hükümet sisteminin elinde, dünyada en hızlı refah kaybına uğrayan üçüncü ülke Türkiye’dir diyen Öztrak, “Yani milletimizi hızla fakirleştiren bu sistem, bizi fukaralaşmada dünya üçüncüsü yapmıştır. Bizden daha kötü durumda olan iki ülke vardır. Venezuela ve Tunus. Yine bu tek kişilik Saray rejimi, ülkemizi, yüzde 145 üretici enflasyonuyla, dünya enflasyon liginde şampiyon yapmıştır. O da TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla… Ardından Sarayın kibirlisi çıkıp milletin gözünün içine baka baka, “Enflasyon benim yanlış politikalarımdan değil, dünyadan kaynaklanıyor” diyebilmiştir. Hala da demektedir. Kuzeyimizde artık yedinci ayına giren bir savaş var. Ukrayna, Rusların işgali altında. Tüm dünya Rusya’ya ambargo üstüne ambargo uyguluyor. Ama işgal altındaki Ukrayna’da enflasyon yüzde 22. İşgal eden ve ambargolara maruz kalan Rusya’da enflasyon yüzde 15. Türkiye’de tüketici enflasyonu yüzde 80. Tekrar edeyim, oda TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla…
Bugün ucuzcu marketlerin yöneticileri bile, “Son bir yıldaki enflasyon yüzde 110” diyor. Ucuzcu marketlerde bile enflasyon yüzde 110. Ama TÜİK marketlerinde yüzde 80. Her işleri yalan, her işleri dolan. Ekonomist olduğunu iddia eden, ancak ekonomiden hiç anlamadığı, millete yaşattığı zulümle ortaya çıkan, daha da acı olanı; bilmediğini de bilmeyen bir anlayış, bir kibir abidesi, milletimize ve ekonomimize, savaşın vermeyeceği zararları veriyor. Ama bu “cehli mik’ab” zırvaları, her gün bir başka zirve yapıyor. En son zırva, Türkiye’deki yüzde 80 enflasyon, Avrupa’daki yüzde 9 enflasyondan, daha az yıkıcıymış. Cesaret edip, bir sokağa çıkın da milletin ne halde olduğunu görün. Milletin aklıyla alay etmeyin. Avrupa’da insanlar sokağa dökülüyormuş. Bizde böyle bir şey yokmuş. Milli şairimiz Akif’in dediği gibi; “Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum? Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!”
Yurttaşlarımızın, vakar ve karakterini yanlış anlayanlar, sandıkta milletten yiyeceği ağır tokada şimdiden hazırlansınlar. Bu sarayın kibirlisi, Avrupa için ağıtlar yakıyor ama Avrupa kendi vatandaşlarına, destek üstüne destek açıklıyor. Almanya vatandaşlarının enerji faturası için, 300 Avroluk çekler dağıttı. Şehir içi ulaşım için ucuz biletler dağıttı. Akaryakıt vergilerini indirdi. Ailelere çocuk başına ilave 100 Avro ödedi. Peki, Avrupa’ya ağıt yakan bu sarayın kibir abidesi, kendi vatandaşlarına ne verdi? Vatandaşlarımız için ne yaptı, hangi destekleri verdi? Asgari ücreti artırdık, artırdık diyor. Bugün bu ülkede açlık sınırı 6 bin 890 lira. Asgari ücret 5 bin 500 lira. Ondan sonra Sarayın kibirlisi çıkıp Avrupalıya ağ? ?t yakıyor. Ağıt yakacaksan kendi milletine yak, sebebi olduğun bu ağır tabloya yak.”
“Ülkemize gelen Arap turistler, Türk liralarını yerlere savurup, üzerinde dans edip, halay çekiyor. Ondan sonra da sosyal medyadan milli paramızla alay ediyor” diyen Öztrak, sözlerine şunları diyerek devam etti:
“Hep diyoruz: “Bunlar eve deli, ele iyi.” Türkiye, sarayın kibirlisinin elinde, kendi vatandaşına pahalı, ele ucuz oldu. Yüzde 9 enflasyon yaşayan Sarayın kibirlisinin de ağıt yaktığı ülkelerin vatandaşları, Türkiye’ye gelip rahat rahat tatil yapıyor. Geziyor, yiyor, içiyor. Ülkemize gelen Arap turistler, Türk liralarını yerlere savurup, üzerinde dans edip, halay çekiyor. Ondan sonra da sosyal medyadan milli paramızla alay ediyor. Çin işi, Japon işi, Türk işi derken; ülkemizi tüm dünyanın bir milyoncu mağazasına çevirdiler.
Milletimizi perişan edenler; bir de hiç sıkılmadan; “Enflasyon-faiz-kur gibi sorunlarımız var. Ama bunlara takılmayın” diyebiliyorlar. Bunları diyen daha önce, “Faiz sebep, enflasyon netice” diyerek; milletimizi berbat, faiz lobilerini abat etmişti. Bütçe rakamları ortada. Sadece bu yılın ilk yedi ayında, bütçeden yapılan faiz ödemesi 151 milyar lira. Kur Korumalı Mevduat diyerek, bir avuç mevduat sahibine ödenen faiz ise; 61 milyar lira. Peki, aynı dönemde çiftçiye ödenen destek ne kadar? 24 milyar lira. Esnafa verilen destek; sağdan topla, soldan topla, 6 milyar lirayı geçmiyor. Çiftçi demişken, Trakyalı çiftçimiz, tabi Anadolu’daki çiftçilerimizde hala Ayçiçek için fiyat bekliyor. Genel Başkanımız Edirne’den, destekleme hariç 16 lira fiyat verilmesini istemişti. Çiftçimizin ithalata ezdirilmemesi içinde Ayçiçeği ithalatına, yüzde 27 gümrük vergisinin mutlaka gerekli olduğunun altını çizmiştik. Üreticilerimiz bu sıkıntılı dönemde, ancak bu şekilde ayakta kalabilir.
Bütçe harcamaları hükümetlerin tercihlerini gösterir. Bu hükümetin tercihleri de ortadadır. Bu hükümetin tercihlerinde, çiftçi yoktur, esnaf yoktur, millet hiç yoktur. Varsa, yoksa faiz lobileri vardır. Allah’tan CHP’nin Genel Başkanı Genel Başkanımız var. Genel Başkanımız söylüyor. Saraydakiler apar topar yapıyor. Gece yarısı yandaş gazetelerde manşetler değiştiriliyor. İşte en son; Genel Başkanımız banka karlarını, yüzde 400 patlatan, halkımızı sefalete iten uygulamaları eleştirdi. Arkasından da banka borcu nedeniyle, Varlık Yönetim Şirketleri tarafından sıkıştırılan yurttaşlarımıza, “Borçlarınızı ödemeyin” çağrısı yaptı. “İktidara geldiğimizde, bu tefecilerle ben masaya oturacağım da” dedi. Genel Başkanımız daha bunu der demez Saray, “6 milyona yakın vatandaşın, yaklaşık 30 milyar lira tutarındaki icralık borcunu, tasfiye etme kararı” aldı. Bunu akıl etmek için, illaki Genel Başkanımızı mı beklemek gerekiyordu? Allah aşkına, sizin hiç mi aklınız yok? Sonra da çıkıyorlar, yandaş gazete müsveddelerinde, “Bay Kemal’in köstebeği kim?” diye, manşet attırıyorlar.
Bir zahmet bakın bizim 2018 Seçim Bildirgemize… Genel Başkanımız, Bankalardaki ve Varlık Yönetim Şirketlerindeki, icraya düşmüş borçların tasfiyesi için neler söylemiş, bir öğrenin. Bunların akılları ceplerini doldurmak için çalışmaktan, milletin işlerine bir türlü sıra gelmiyor. Kemal Bey’in köstebeği işte bu beceriksiz yönetimin başıdır.”
Öztrak,”Millete sırtını dönmüş bu zihniyet, ülkede olumlu bir şey varsa, onu hemen sahipleniyor. Ama hatalarını beceriksizliklerini, hep öksüz ve yetim bırakıyor. Saray şişen ekonomiyi sahipleniyor. Ama bunun sonucunda azan enflasyonu, sahipsiz bırakıyor. İhracatı sahipleniyor ama rekorlar kıran ithalatı sahipsiz bırakıyor. Dış ticaretin hacmine sahip çıkıyor. Ama iş dış ticaret açığına geldiğinde onu sahipsiz bırakıyor. İşte bugün rakamlar açıklandı. İlk 7 ayda ihracatımız 144 milyar dolar. İthalatımız da 207 milyar dolar olmuş. Dış ticaret açığımız 62 milyar dolara çıkmış. Oysa 2022 yılının tamamında hedeflenen dış açık, 51 milyar dolardı. İlk 7 ayda hedef, 11 milyar dolar aşıldı. İthalatın, ihracatı karşılama oranı yüzde 70’e düştü. Ama bunları hiçbir yerde söyleyen yok. Atama bakanlar bu ürkütücü rakamlara, yorum bile yapmıyorlar. Ama sebebi oldukları bu ekonomik yıkımı, tekrar söylüyorum hiç cami avlusuna bırakıp da kaçmaya kalkmasınlar.
Milletimize 2023 yılı için vadettikleri hedeflerin yarısına bile ulaşamamışlar şimdi çıkıp diyorlar ki, 2023 hedefleri o da yetmiyor bir de 2053 vizyonu devreye giriyor. Ya kardeşim siz bırakın 2023’ü, 2053’ü bugüne gelin, 2022’ye gelin. Bugün yaşadığımız ekonomik yıkımın, anası da babası da bellidir. Adı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Milletimiz de bu yıkımın hesabını sandıkta mutlaka soracaktır. Saray artık bu ülkeyi yönetme ehliyetini, kabiliyetini yitirmiştir. Metal yorgunudur. Tükenmişlik sendromuyla, çoklu organ yetmezliğiyle maluldür.
Ülke yönetimini bırakmışlar, algı yönetimiyle günü geçirmeye, milleti birbirine düşürerek sebebi oldukları yıkımı, gizlemeye çabalıyorlar. Bir pop sanatçımız Gülşen… Kastını aşan bir şaka yapmış. Bu şakanın içeriğini kabul etmek elbette mümkün değil. Nitekim şarkıcı da şakasının kastını aştığını, fark etmiş, kamuoyundan çıkıp özür dilemiş. Ama yolsuzluklara batmış, milletin ekmeğine, aşına kan doğramış, bu yozlaşmış yönetim, “Sin külahın görünmesin” diyerek, bu şarkıcıyı yargı eliyle linç etmeye kalkmış. Adalet Bakanı koltuğunda oturan şahıs, sosyal medyadan yargıya talimat veren mesajlar atıyor. Bu linçin tetikçiliğine soyunuyor, sonra da Genel Başkanımızı eleştiriyor. Bunların amaçlar? ? belli. Milleti bölerek, toplumu kutuplaştırarak, gençlerimizin arasına, kin ve nefret tohumları ekerek millete yaşattıkları pahalılığı, yoksulluğu, ağır ekonomik bunalımı unutturmaya çalışıyorlar. Niye? Oturdukları o koltuklardan kalkmamak için… “
Öztrak, sözlerini şunları diyerek tamamladı:
“Bu ülkede “bakara-makara” diyen, “Her Cuma bir ayet sallıyorum” diyen, rüşvet iddialarından henüz aklanmamış birini, bu ülkenin büyükelçisi yapan Allah aşkına kim? Recep Tayyip Erdoğan. Milletimizin iffetli analarına, ağza alınmayacak küfürleri eden birinin adını, kalkıp İlahiyat Fakültesinin binasına veren kim? Yine bu yozlaşmış yönetim. Yine milletimize “çürükler, adiler, sürtükler” diyen kim? Bizzat Recep Tayyip Erdoğan. Bunların milletimize ettiği hakaretleri, kendi yandaşlarını kayırmalarını yazmaya kalksak, 20 ciltlik Meydan Larousse Ansiklopedisi az gelir sığmaz. Bütün bu verdiğim örnekler, meselenin bir hakaret meselesi olmadığını Genel Başkanımızın Sosyal medya mesajlarında da açıkladığı gibi amacın gençleri bölmek, birbirine düşürmek olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Ama milletimizde, gençlerimizde olan bitenin farkındadır. Bu olaydan sonra Türkiye’nin dört bir yanından, “Becerebilirsen zapt et hadi” diye sesler yükselmeye başlamıştır. Vicdanlardan yükselen bu ses, Gülşen’in bugün serbest bırakılmasını sağlamıştır. Ama Saray yine hukuku katlederek, Gülşen’i şimdi de evinde zapt etmeye çalışmaktadır.
Biz milletimize sesleniyoruz: Müsterih olun. Karanlık günlerin sonlanmasına artık çok az kaldı. Bu topraklarda; toplumsal kutuplaşma son bulacak. Toplumsal barış hâkim olacak. Öfke ve nefret dili kaybedecek. Nezaket ve karşılıklı saygı kazanacak. Ahlaki yozlaşmanın ve manevi tahribatın önüne set çekilecek. Rüşvet, torpil, iltimas son bulacak. Adalet, dürüstlük ve liyakat gelecek. Hak eden, hak ettiğini eksiksiz alacak. İsraf ve hayat pahalılığı son bulacak. Üretim esas olacak. Geniş halk kitlelerini yoksullaştıran, bir avuç rantiyeciyi abat eden uygulamalar son bulacak. Türkiye’miz dünyada hak ettiği güç ve konumu kazanacak. Ekonomimiz 5 yılda, ilk 15 ekonomi arasına girecek. Fert başına gelirimiz 20 bin doları bulacak. Türkiye içine düşürüldüğü vasatlık tuzağından kurtulacak.
Biz kazanacağız. Gençlerimiz kazanacak. Biz kazanacağız. Esnafımız kazanacak. Biz kazanacağız. Çiftçimiz kazanacak. Biz kazanacağız. İşçimiz, işverenimiz kazanacak. Biz kazanacağız; 81 vilayetimiz kazanacak. Biz kazanacağız. Türkiye kazanacak. Biz kazanacağız, 85 milyon kazanacak. Milletin Masasında belirlenecek Cumhurbaşkanı adayımız, milletimizin iradesiyle, Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı olacak. Ve bu güzel ülke, artık huzur bulacak…”
Hibya Haber Ajansı