Çelik’in konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“İradenin tam olarak çıkması çerçevesinde bizim parti olarak üzerimize düşen çalışmaları Ali İhsan Bey başkanlığındaki Seçim İşleri Başkanlığımız yapıyor. Şimdiye kadar Ali İhsan Bey ve arkadaşlarının yaptığı çalışmalar, bir kere daha AK Parti’nin kurumsal kapasitesi itibarıyla seçimlere her zamanki gibi tam hazırlıklı olduğunu gösteriyor.
Bundan sonrasında da takvime uygun olarak bütün bu sürecin değerlendirilmesi ve süreç çerçevesinde de seçimle ilgili çalışmaların partimizin Seçim İşleri Başkanlığı olmak üzere diğer kurumları tarafından yerine getirilmesi titizlikle takip edilecektir.
Dünya liderlerinden Sayın Cumhurbaşkanımızı arayanlar var. Aynı şekilde vatandaşlarımızın gerek buraya gelerek, gerek mesaj yoluyla, gerek telefonlarla bize ulaşarak bizlere ilettikleri tebriklerini Sayın Cumhurbaşkanımıza ilettik. Bütün vatandaşlarımıza hassasiyetleri, zarafetleri için bir kere daha teşekkür ediyoruz.
Antalya’daki sel felaketi ve Erzincan İliç’teki kayıplarımız ortaya çıkan toprak kayması neticesinde büyük üzüntüler yaşadık. Kaybettiğimiz canlarımıza Cenabı Allah’tan rahmet diliyoruz. Bugün Elazığ’da bir olay oldu ama Allah’a şükür ki oradaki vatandaşlarımız, sağ olarak kurtarıldı.
Seçim sürecinde bu çalışmalar devam ederken aynı şekilde ülkemizin güvenliğinin korunması bakımından terörle mücadele kararlılıkla sürdürülmeye devam ediyor. Terör örgütlerine karşı bu mücadelemiz sürerken esas amacımız, esas amacımız tabii ki ülkemizin iç ve dış güvenliğini korumak. Aynı zamanda da birtakım siyasi projelerin neticesi olarak sınırlarımızın etrafında birtakım teröristan adacıkları kurmak isteyenlere müsaade etmemektir.
Şimdiye kadarki kararlılığımız, sınırlarımızın yakınlarında teröristan kurmak isteyenlere hiçbir şart altında müsaade etmeyeceğimizi göstermiştir.
Eğer komşularımız, bu terör örgütlerini bertaraf etme konusunda yeterli, yerinde ve zamanında kapasite ortaya koyabiliyorsa zaten sorun olmayacaktır. Ama bu kapasite ortaya koyulmadığı zaman ortaya çıkan tablo çerçevesinde Türkiye, Birleşmiş Milletler Şartı’nın kendisine verdiği yetki ve meşruiyet çerçevesinde bu hakkını kullanacaktır.
Son zamanlarda Irak merkezli olarak birtakım konular gündeme geliyor. Arkadaşlarımız Irak’ın üst üste ziyaret etti. Burada hem bu terör örgütlerine karşı ortak mücadele bakımından hem de Irak’ta hayata geçirmeye planladığımız kalkınma yolu projesinin sağlığı ve geleceği açısından terör örgütleriyle güçlü ve ortak mücadele iradesinin ne kadar önemli olduğunu net bir şekilde ifade etmiş oldular.
Ne seçim ne başka bir gündem, hiçbir şekilde deprem bölgesindeki vatandaşlarımızın yaralarını sarma konusundaki irademizin önüne geçemez. Cumhurbaşkanımız, depremin birinci yıl dönümünde Hatay, Gaziantep, Kahramanmaraş, Şanlıurfa ve Adıyaman illerimizi ziyaret etti. Bu bizim her gündem içerisinde her şart altında deprem bölgesindeki vatandaşlarımızla beraber olduğumuzu, kaybettiğimiz canlarımızı her zaman hatırımızda tuttuğumuzu ve yaraların sarılması konusundaki çalışmaları kesintisiz bir kararlılıkla sürdüreceğimizin ifadesidir.
Cumhurbaşkanımızın ziyaret ettiği 5 ilde hak sahiplerine 31 bini aşkın konut ve köy evi teslim edildi. Bundan sonrasında da aynı takvim çerçevesinde vatandaşlarımızın tüm yaralarının sarıldığı, evlerini kaybedenlere evlerinin bu çalışmalar çerçevesinde teslim edildiği süreçleri hep beraber göreceğiz.
Cumhurbaşkanımızın güçlü siyasi iradesi ve güçlü desteğiyle Hazine ve Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek’in koordinasyonunda yürüyen program, meyvelerini vermeye devam ediyor. Enflasyonda düşüş, cari açığın azalması, aynı şekilde kadın istihdam oranının artması, genç işsizlik oranın azalması gibi pek çok alanda güçlü neticeler görülmeye başlandı. Makroekonomik ve finansal göstergelere bunlar net bir şekilde yansımaya başladı.
Kredi derecelendirme kuruluşları, Türkiye’nin kredi notunu yükseltmektedir. Bütün bu göstergelere baktığımızda Cumhurbaşkanımızın güçlü desteğiyle, Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek’in koordinasyonunda yürüyen bu programın olumlu etkilerinin görüldüğünü, bundan sonra vatandaşlarımızın olumlu etkileri daha çok göreceğini ve vatandaşımızın refahına katkıda bulunma konusunda programın daha güçlü neticeler vereceğini değerlendiriyoruz.
Gazze’deki Netanyahu hükümetinin soykırım faaliyetleri maalesef devam etmektedir. Doğu Kudüs başta olmak üzere Batı Şeria’da gerçekleştirdikleri saldırılarda hayatını kaybeden Filistinlilerin sayısı giderek artıyor. Hiçbir çağrı, girişim Netanyahu hükümetini bu soykırım faaliyetinden geriye döndürmedi.
Öylesine büyük bir gıda problemi var ki, insanlar hayvan yemi yemek durumunda kalıyor. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’nun raporlarına göre 6 çocuktan bir tanesi Gazze’de şiddetli bir kıtlıkla karşı karşıya.
Eğer uluslararası sistem, hukuk ve kurumlar bunu durduramıyorlarsa, o zaman hiçbir işe yaramıyorlar demektir. O zaman bu kurumlara ve ilkelere ihtiyaç yok demektir. Böylesine bir çifte standart her aşamada görülür ama Gazze’de resmen soykırıma destek veren bir noktaya ve konuma gelmiştir.
Soykırımı yapan Netanyahu hükümetinin ahlaken ve siyaseten iflasının, bir nefret eyleminin sembolü haline gelmesinin ötesinde uluslararası kuralların, mekanizmaların tamamen etkisizleşmesi gibi bir tabloyla karşı karşıyadır.
Her türlü İsrail’i durduracak ya da İsrail’e karşı güçlü mesaj verecek girişimin, Amerika Birleşik Devletleri tarafından veto edilmesi ise Amerika açısından gerçekten utanç verici bir kara leke olarak tarihine geçecek adımdır. Sürekli olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyelerinin içindeki güç çatışması, bilek güreşi maalesef 10 dakikada bir çocuğun öldüğü bu soykırımın devam etmesine yol açmaktadır.
İsrail’in Gazze ile ilgili planları, İsrail’in Gazze’de ortaya koyduğu soykırım faaliyeti, coğrafi bütünlüğü tamamen yok edecek ve her türlü devlet niteliğinden yoksun kağıt üstünde bir devlet durumuna Filistin’i getirecek noktaya doğru ilerlemektedir.
Cumhurbaşkanımız Cezayir’den Mısır’a kadar geniş bir diplomasi ağı çerçevesinde son zamanlarda ziyaretler gerçekleştirdi. Bütün bu ziyaretlerin amacı, Gazze konusundaki ortak yaklaşımı, duruşu daha da güçlendirmektir.
Bundan sonrasında da Gazze, birinci gündemimiz olmaya devam edecektir. Hem ateşkesin sağlanması için hem de başkenti Doğu Kudüs olan ve toprak bütünlüğüne sahip bir Filistin devletinin ortaya çıkması için bütün gücümüzü kullanarak çalışmaya devam edeceğiz.
Cumhur İttifakı, ortaya koyduğu ilkeler ve prensipler çerçevesinde sandığa yaklaşık olarak bir aylık zaman kalmışken kendi ilkeleri, siyaseti çerçevesinde gayet tutarlı, açık bir iletişimle yoluna devam etmektedir. Fakat burada karşımızdaki muhalefetin 14-28 Mayıs sürecinden yerel sürecine kadar içine düştüğü tabloyu net bir şekilde tekrar hatırlatmak gerekir.
Vatandaşlarımızın önüne bunlar genel seçimlerde altılı, yedili masa denilen bir çerçevede çıkmışlardı. Hemen hepsi cumhurbaşkanı yardımcısı adayıydı. Hepsi karar vermeden, mutabık olmadan güya seçecekleri cumhurbaşkanı hiçbir konuda karar veremeyecekti. Hepsi mutabık olmadan bir yüksek bürokrat bile atayamayacaktı.
O zaman bunların ortaya koymaya çalıştığı sistemin, milletimizin ihtiyaçlarını karşılayacak bir sistem olmadığını, Türkiye’nin yönetilme ihtiyacını karşılayabilecek bir sistem olmadığını sadece birtakım siyasi partilere makam, mevki dağıtmak şeklinde bir istismar siyasetinin neticesinde ucube bir mekanizma olduğunu ifade etmiştik. Sonrasında ortay çıkan gelişmeler, bizim bu ifadelerimizin çok ötesinde bir vahametin ortada olduğunu gösterdi.
O altılı, yedili masaya destek veren bütün genel başkanların ve parti yönetimlerinin vatandaşlarımıza bir özür borcu vardır. Daha birkaç ay önce çıktığınız böylesi bir mekanizmayla millete hizmet götüreceğinizi söylediniz. Ki biz o zaman da söyledik. Buradan çıksa çıksa vesayet çıkar, başka da bir şey çıkmaz. Türkiye bu şekilde hiçbir eksende yönetilemez. Şimdi gördük ki ortaya gizli protokoller çıktı. Birbirleriyle ilgili en ağır lafları söylüyorlar.
Göçmen politikası konusunda insanların farklı görüşleri olur. Bu bir ırkçılığa, nefret siyasetine dönüşmediği sürece demokraside makuldür. Ama nefret siyasetine ve ırkçılığa dönüştüğü zaman Avrupa’daki faşistler gibi bir söylem çerçevesinde bu ifade edildiği zaman bu demokratik olmaz. Çocuklara karşı nefret suçu ise hiçbir şekilde kabul edilemez.
Bütün siyasi partilerin üzerine düşen sandık güvenliğini sağlamak, milletin iradesine tam tecelli etmesine yardımcı olmaktır. Bu sebeple Yüksek Seçim Kurulu’nun ve devlet kurumlarının aldığı tedbirler var. Bunun yanı sıra da siyasi partilerin temsilcilerinin orada olayı takip etmekle ilgili görevlendirmeleri var. AK Parti olarak şuna inanıyoruz: Herkes sahada özgürce siyasi faaliyet yapabilsin. Hukuk ilkeleri, demokratik ilkeler çerçevesinde herhangi bir nefret siyasetine savrulmadan, herhangi bir şekilde antidemokratik bir duruma savrulmadan meşruiyet çerçevesinde herkes siyasi faaliyetini yapabilsin.
Siyasetçinin sicil amiri vatandaşımızdır. Siyasetçinin notunu verecek olan yegane merci demokraside vatandaşımızın iradesidir.
Türkiye, güvenli bir şekilde seçim yapan ve güvenli bir ülkedir. Seçimin güvenliğini sağlama bakımından İçişleri Bakanlığımız, Milli Savunma Bakanlığımız, bütün gücüyle sandıkların güvenliğini sağlayacak şekilde yüksek bir konsantrasyonla çalışmaktadır.
Devletimizin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanımız, Kurtuluş Savaşımızın başkumandanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili olarak her türlü çirkin söylemin karşısında oluruz.”
Hibya Haber Ajansı