Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ersan Bilgin, gündeme dair açıklamalarda bulundu.
Bilgin açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Saadet Partisi olarak ülkemizin potansiyeline, gücüne, ihtiyaçlarına, sorunlarına ve çözüm yollarınadair değerlendirmelerimizi, düzenli bir biçimde milletimizle paylaşıyoruz.
Çünkü siyaset yapmak, iktidar olmak; ülkeyi yönetmek, insanların sorunlarını çözmek ve memleketin huzurunu temin etmektir. Biz de Saadet Partisi olarak bu bağlamda uyarı vazifemizi yerine getiriyoruz.
Erdoğan Hükümeti’nin, Türkiye’yi siyasi, mali ve hukuki açıdan sürüklediği sorunlu, krizli, kaoslu alanlar; milletimizin ne talebi ne makus talihi ne de kararıdır.
Siyasi iktidarın yönetme şekli, hükümet modeli tercihi, gündemi ve gerçeği örtme hamleleri, toplumu ve gençleri anlamak görevi yerine taraftar yapmak hevesi, bugün yaşadığımız meselelerin asıl sebebidir.
Ne yazıktır ki; Türkiye’de çok uzunca bir süredir, büyük yanlışlara ısrarla devam ediliyor. Faturası millete çıkarılan, fahiş hatalardan vazgeçilmiyor ve ders alınmıyor.
İktidar tarafında her şey yolunda algısının, millet tarafında ise huzursuzluk ve umutsuzluğun hakim olduğu bir iklimi yaşıyoruz.
Bu süreçte; Bugünü yaşarken mutsuz, yarına dair umutsuz en büyük kitle ise, ne yazık ki gençlerimizdir.
Saadet Partisi olarak, gençlik ve gençlerimiz, her zaman gündemimizdedir…
Bugünkü basın açıklamamızda; gençleri, gençliğin beklentilerini, korkularını, ufuklarını, umutlarını, haklarını ve haklı isteklerini, kısaca ele alalım istedik…
Yarınları emanetetmeye hazırlandığımız, günü birlikte yaşadığımız, yarına dair heyecanlarına ortak olmaya çabaladığımız gençler; ne hayal ne de hayat kurabiliyorlar.
Unutulmamalıdır ki, devletin dayanağı ve beka kaynağı, “adaleti”dir.
Milletin güvencesi ve gelecek sermayesi ise, gençliğidir. Her genç, bir yarın demektir.
Genç kelimesinin kökeni Farsça ve anlamı “hazine”dir. Gençliğin hazine olduğu gerçeğine gözünü kapatıp, ülkenin hazinesini, ranta, faize, yandaşa tahsis edenlerin gençlere vereceği umut, gençlerden alacağı ışık, gençlere katacağı değer yoktur.
Ülkenin kurtuluşuna, kuruluşuna, yükselişine, insanlığın huzuruna ve dünyanın barışına el ve yön vermeli, öncülük etmeli gençler.
Gençlerin kapasitesi bunları başarmaya, gereğini yapmaya, iyiyi, doğruyu, güzeli hayatla buluşturmaya uygun.
Fakat yanlış sistem, hükümran devlet, buyurgan hükümet, kutuplaştıran siyaset gençleri zora koşuyor, işi yokuşa sürüyor.
Gençlerin dünyayı güzelleştirecek umutla, hayatı anlamlı kılacak güvenle, bireyi insan kılacak özgürlükle, adaleti rutin kılacak erdemli ve makul güçle, hemhal olması gerekiyor.
Olması gereken bu iken, ülkemizde bunun aksine gençlerimiz; dertlere, sorunlara, sıkıntılara, yasaklara ve yoklara hamal yapılıyor.
Gençlerimizin hem hayatları zorlaştırılıyor, hem emekleri ucuzlaştırılıyor, üstüne de önemleri ıskalanıyor, değerleri yok sayılıyor.
Ne hazindir ki gençlerimiz; Türkiye’de mühendis, doktor, öğretmen, avukat olmak yerine bir batı ülkesinde, fast-food zincirinde garson ya da kasiyer olmayıhayal ediyor.
“Liyakat ve ehliyet sahibi olsun, başımızın üstünde yerleri olsun” diye kürsülerde nutuk atılıyor, sonra da “ehliyetin varsa gel, moto-kurye ol” gerçeğine, mahkum ediliyor gençler.
Bu arada sayıları 1 milyonu aşan moto-kurye arkadaşlarımıza; hayatlarımızı kolaylaştıran, ekonomik tedarik zincirinin sürdürülmesini mümkün kılan, emsalsiz emekleri nedeniyle, teşekkür ediyoruz.
Bu vesileyle, moto-kuryelerin haklarını koruyan, emeklerini değerli kılan, ekmeklerini, ücretlerini, güvencelerini artıran bir düzenlemeyi de, en kısa sürede hayata geçirmek gerektiğini, bir kez daha hatırlatıyoruz.
Şunu kesin olarak belirtmek gerekir ki; gençlerimizde emanete ehil olmak, göreve, temsile ve yetkiye layık olmak noktasında sorun yok. Sorun gençlerde değil, emaneti teslim makamında bulunanlarda.
Türkiye’nin en dehşet verici sorunlarından biri, iktidarın ortaya koyduğu, emanetin tesliminde, ehliyetin belirlenmesinde, liyakatin ölçülmesinde yaşanan, “adil olmak” isteksizliği, “adaletsiz olmak” kararlılığıdır.
Günümüzde gençleri tanımlayan, yeni kavramlardan biri “ev genci” kavramıdır… Ev genci sayısı da, ev gençlerinin kendilerine dair kaygısı da her geçen gün artıyor. Tumturaklı istatistikler oluşturmak adına “partimizde gençlerin temsil oranı şu kadar” diye cümle kuruyorlar.
Ancak bugün maalesef Türkiye’deki her dört gençten biri, ne eğitim sürecinde ne de iş hayatında yani az önce de ifade ettiğimiz gibi, ev genci konumunda. Ev genci oranı %25 seviyesinde, yine “ülkemizde gençlerin işsizlik oranı %21’lerin üzerindedir. Bu iktidar döneminde, üretim ve istihdam olmayan bir ülke inşa edildi.
Gençlerin “ev sahibi olma” imkanı bir tarafa “evli olma” imkanları da her geçen gün azaltılıyor. “Evi olmayan, evli olmayan, işi olmayan gençlik”, ne yazık ki gerçek oldu.
Bakınız, kısa bir süre sonra temel eğitim, orta öğretim ve yüksek öğretim kurumlarının hemen hepsi, 2021-2022 ders yılını tamamlayacaklar.
Bir üst öğrenim kademesine geçmek adına, sınavda akranlarını geçerek, başarmak zorunda olan gençlerin, telaşı sürecek, hayatla olan teması ise biraz daha ertelenecek.
Üniversite sınavının pedagojik, sınavı kazanmanın ekonomik, kazanamamanın psikolojik ve sosyolojik sorunlar ürettiği, bir kıskacın içinde bırakılıyor gençlerimiz.
Gençler, üniversiteyi ailelerinden uzakta bir şehirde kazanırlarsa; hem derslerini geçmeyi hem de öğrencilik günlerini aç-açık geçirmemeyi başarmak zorundalar.
Hükümet yetkilileri, diğer kesimlerde olduğu gibi üniversite mezunlarının işe giriş sürecinde de “mülakat” ya da “güvenlik soruşturması” üzerinden, gençlerin hayallerini yıkan bazı “ayak oyunları” konusunda da sessiz kalıyorlar.
Öte yandan Türkiye nüfusunun en belirgin özelliği olan “genç nüfus”, düşme eğiliminde. Görünen o ki önümüzdeki 25-30 yıllık süreçte, yaşlı bir nüfusumuz olacak. Bunun iki nedeni var. Birincisi, evliliklerdeki azalma, ikincisi ise çocuk sayısındaki azalmadır.
Ülkemizde gençlerin yarısından fazlası, kendisini mutlu hissetmiyor. TÜİK verilerine göre kendini mutlu hisseden gençlerin oranı, %44. Resmi rakamlara göre, 100 gençten 56’sı hayata umutlu, mutlu ve huzurlu bakamıyor.
Bugün gençlerimizin en büyük problemlerinden biri de, “atanamayan öğretmen” problemidir. Daha doğrusu, bunu şöyle ifade etmek daha doğru olacaktır; iktidar tarafından ataması yapılmayan öğretmenler…
İktidara soruyoruz; öğretmen öğrencisini, öğrenci de öğretmenini bekliyorken siz daha neyi bekliyorsunuz?
İlkokul, ortaokul, lise ve hatta üniversite dâhil, ücretsiz eğitim hakkı, her öğrencinin en temel hakkıdır.
Ücretli Öğretmenlik uygulaması hem düşük ücret verilen kişi, hem de atama bekleyen öğretmen adaylarına büyük bir haksızlıktır.
Ülkemiz gençliği, emeklerin zayi olmadığı, ehliyet ve liyakatin önemsendiği adil bir ülkede yaşamak istiyor. İnsanın hakkını ve emeğini gasp eden, onu sefalete mahkûm eden bütün yaklaşımları reddediyoruz.
KPSS mağduriyetlerinin giderilmesi, ücretli öğretmenlik uygulamasının sonlandırılması ve atama bekleyen öğretmen adaylarının mesleklerine acilen atanması ve eğitim sisteminin her yönden nitelik ve kalitesinin yükseltilmesi, ülkemizin geleceği ile yakından alakalıdır.
Ülkemizde “atanamayan öğretmen” değil, “atayamayan iktidar” problemi vardır ve bu problemi de bunun farkında olan Saadet Partisi kadroları, en kısa zamanda ve adilane bir şekilde çözüme kavuşturacaktır.
‘Atanamayan öğretmen’ kavramının tarihe karıştığı ve ülkemiz gençliğinin her türlü sorunlarının çözüldüğü, mutlu ve huzurlu olduğu bir Türkiye temenni ediyoruz. Ve Saadet Partisi olarak bütün çabamız bunu gerçekleştirebilmektir, öncelikle madden ve manen yaşanabilir Türkiye’yi inşa etmektir. Bunu hep birlikte en kısa zamanda başaracağız.
Gençler arasında dahi yandaşlığın, taraftarlığın, kutuplaştırıcı siyaset cambazlığının prim yapmasına dönük hamleler siyaset alanın çirkinleşmesine, siyaset kulvarının küçülmesine, siyasetin çözüm mekanizması olarak görülmesine zarar verdiği tartışmasızdır.
Devletin adil olması noktasında sorun varsa, gençlerin mutlu olması mümkün müdür?
Paylaşım adil değilse, gençlerin geleceğe güvenle bakması mümkün müdür?
İnsanca yaşamak bir tarafa insanca yaşamak noktasında talep ve itiraz etmek imkanından yoksun kalmak varsa, gençlerin, gençliğin huzurlu olması mümkün müdür?
Ahlak ve maneviyatı önceleyen, fıtratı dikkate alan, kendine, çevresine ve dünyaya karşı sorumluluklarını bilen, bilgili, donanımlı, özgüven ve aksiyon sahibi bir gençlik, ülkemizin geleceğine ışık olacaktır.
Düşünmeyi ve sorgulamayı merkeze alan, hakka ve adalete sahip çıkan, ayrım yapmaksızın her insanın temel hak ve hürriyetlerini teminat altına almanın gayretinde olan ve insanlığın gerçek problemlerine gerçek çözüm ve fayda üreten bir gençlik politikası, Saadet Partisi olarak ana hedefimizdir.
Saadet Partisi olarak;
Dün ve bugün olduğu gibi yarın da gençliğe sahip çıkmaya, destek olmaya,
Gençlerle beraber yol yürümeye, gençlerin yürüyüşüne eşlik etmeye,
Gençlerle Türkiye’nin yarınlarını inşa etmeye,
İyiyi, güzeli, doğruyu, adaleti tesis etmeye, kötüyü, çirkini, yanlışı ve zulmü ortadan kaldırmaya devam edeceğiz.
Bu duygu ve düşüncelerle basın açıklamamızı bitiriyor, hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.”
Hibya Haber Ajansı