Sözlerine, “Hatay şehir merkezinden arabayla geçme imkânını bulduk. Bazı yerlerde indik, yerinde tespitler yaptık. Çadırlarda yaşayan vatandaşlarımızla sohbet ettik” diyerek başlayan Babacan; depremzedelerin yaşamış olduğu eğitim, sağlık, imar ve sosyal yaşam sorunlarını dile getirdi.
Antakya'nın çok daha farklı bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini belirten Babacan, “İmar meseleleri en can yakıcı sorun. Hala verilemeyen kararlar ve nereye doğru gideceği belli olmayan bir yapılaşma söz konusu. Bu kadar köklü tarihi olan ve farklı kültürlerin bir arada yaşadığı Hatay ilimizin, özellikle de merkez Antakya'nın çok daha farklı bir yaklaşımla ele alınması gerekiyor. Sıradan bir deprem sonrası imardan bahsetmiyoruz. Çok özel farklı bir yaklaşım gerekiyor. Onu da şu ana kadar görebilmiş değiliz. Bu gecikme aynı zamanda yaşam şartlarındaki zorlukların da devamından sebep oluyor. Eğitimdeki, sağlıktaki, günlük sosyal dokudaki bütün her şey biraz da bu öngörülebilirliğe ve planlamaya bağlı.” şeklinde konuştu.
Afet yönetimiyle ilgili bir eylem planı hazırladıklarını dile getiren Babacan, şöyle devam etti:
"Bizler partimiz kurulduktan hemen sonra bir afet yönetimiyle ilgili eylem planı hazırladık. Aslında her konuda bizim eylem planımız var. Hepsi takvime bağlanmış durumda. Hepsinin bütçesi hesap edilmiş durumda. Seçimden önce bunu tamamladık. Afet anında ne yapılması lazım? Afetten sonra nasıl yönetilmesi lazım? Bunların hepsini hazırladık ve açıkladık. Burada asıl önemli nokta yerinden yönetim meselesi. Önerdiğimiz modelde afet yönetimi konusunda muhtarlarımıza kadar daha fazla yetki vermek, daha fazla imkan vermek var. Aynı zamanda da istişare mekanizmalarını oluşturmak. Öncelikle herkesin dinlenmesi lazım. Geniş çevrelerle istişare lazım. Daha sonra da karar vericilerinin oturup bir masa etrafında bu işi rahatça konuşup, istişare edip sonra ortak kararlar lazım. Ama bu kararı aldıktan sonra uygulayabilecek imkanı, yetkiyi yerele vermek lazım. Yoksa her konu Ankara'ya gidip gelirse iş uzuyor. Yani beklemeye pek çok şeyin tahammülü yok.”
“İstişareye dayanan bir yönetim kültürü yok” ifadelerini kullanan Babacan, “Kredi imkanları sağlanmalıdır ve bu kredilerin faizsiz sağlanması gerekir. Eski borçların dondurulup, üzerine faiz işletilmeden uzun vadeye yayılması lazım. ‘Kredini erteliyorum’ deyip de altıncı ay bütün birikmiş borcu bir günde isterseniz bu ödenmez. Niye böyle? Çünkü bu kararları alanlar maalesef ticareti bilmiyorlar. Esnafın halini bilmiyorlar. Vatandaştan gittikçe kopmuş durumdalar. Asıl sorunun tam da özünde o var. Ve istişare mekanizmaları yok. Çünkü istişareye dayanan bir yönetim kültürü yok artık ülkemizde. Herhangi bir birimin başına düzgün ve dürüst, işi bilen bir kişiyi koyduğunuzda nasıl orada büyük başarı elde ediliyor ama yanlış bir görevlendirmede de nasıl orada büyük bir çöküş meydana geliyor, bizzat gördüm. Dolayısıyla bütün bunlar önümüzdeki süreçte Türkiye'nin çok önemli meseleleri olacak.” diye konuştu.
Hibya Haber Ajansı