Aksakal; “’Premature’ doğmuş olan bu çalışmanın yaşam desteği ancak tüm toplumsal kesimlerin içinde yer alacağı bir zeminde sağlanabilir.” dedi.
Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Önder Aksakal, gerçekleştirdiği basın toplantısında yaşanan gelişmeleri, ülke ve dünya gündemini değerlendirdi.
Aksakal açıklamasında; “Toplumsal gerginliğin spor sahalarına da sirayet ettiğine dair görüntüleri üzülerek ve irkilerek izliyoruz. Geçtiğimiz hafta yapılan İzmir’in iki güzide takımının karşılaşmasında yaşananlar hakikaten sözün bittiği yeri tanımlaması açısından çarpıcı bir örnektir.
Spor centilmenliktir, yarıştır, spor kardeşliktir, barıştır. Taraftarların, sporseverlerin de aynı karakterde olması beklenir.
Bir taraftarın, rakip takım oyuncusuna hangi gerekçe ile olursa olsun, savunmasız durumundan istifade ederek öldüresiye bir refleksle saldırıda bulunması asla ve asla kabul edilemez, hoş görülemez!
Altay takımı kalecisi Ozan Evrim Özenç kardeşimize buradan geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum, bu saldırgan meczup hakkında tutuklama kararı yetmez, yargılaması sonrası en ağır cezaya çarptırılması dileğimi de paylaşmak istiyorum.” ifadelerine yer verdi.
DSP Genel Başkanı Aksakal, Altı siyasi partinin oluşturduğu “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” önermeli Anayasa değişikliğine ilişkin şunları söyledi:
“Altı siyasi partinin oluşturduğu “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” önermeli Anayasa değişikliğine ilişkin çalışması geçtiğimiz günlerde kamuoyuyla paylaşıldı.
Bu çalışmanın tamamını içeren doküman henüz bize ulaşmadı ise de parti yetkililerinin açıkladığı başlıklar itibariyle değerlendirildiğinde yaklaşık 9 ay verilen bir emeğin karşılığı ağırlıkta olmadığı öne çıkıyor. Mevcut Anayasanın 24’üncü maddesinin herhangi bir şekilde ele alınmamış olmasının değerli olduğunu belirterek başlamak isterim. Bununla beraber kuvvetler ayrılığı prensibinin mutlak surette yeniden etkin hale getirilmesi niyeti de aynı düzeyde değerlidir.
Bunun dışında öncelikle Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi yöntemi değiştirilmemiş ama “yetkisiz, niteliksiz ve etki gücü olmayan” sembolik bir Cumhurbaşkanı’nın ülkeyi dünya siyasetinde ne denli edilgen göstereceği hususu gözden uzak tutulmuş görünüyor.
Tabii ki burada yüzde 50+1 oyla halk tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanı, yüzde 20 – 30 oyla parlamentodaki en çok sandalyeye sahip bir partinin Genel Başkanın, yani hükümeti kurma görevi verdiği bir Başbakan’ın güdümünde nasıl görev yapacağı ayrı bir tartışma konusudur. Açıklanan Anayasa değişikliği önerisi içeriğinde bazı maddeler de var ki, tamamen olası Cumhurbaşkanı adayına desteklerini sağlamak amacıyla bölücü terör örgütünün siyasi ayağı olan HDP’ye şirin görünme gayretinden başka bir anlam ifade etmediği herkes tarafından kabul edilmelidir.
Türkiye’de bugüne kadar hangi partiden olursa olsun görevden alınan Belediye Başkanlarının “yüz kızartıcı olan” suçlar dışında en çok HDP’den seçilenler olduğunu artık cümle âlem biliyor. Zaten onlar bu uygulamanın kaldırılmasını ısrarla isteyen kesimdir. Terör örgütüne yardım ve yataklık yapan, örgütle koordinasyon içerisinde ve hatta PKK terör örgütünün denetiminde görev yapan bu belediye Başkanlarının görevden alınmasının zorlaştırılması hükümlerini içeren bir Anayasa değişikliği önerisi iyi niyetle, demokrasiyle, insan haklarıyla izah edilemez.
Zira 1580 sayılı Belediye Kanunu’nun 93’üncü maddesinde belirtildiği üzere “Belediyelerin seçilmiş organları veya bu organların üyeleri hakkında görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile soruşturma veya kovuşturma açılması halinde, İçişleri Bakanı geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar bu organları veya organların üyelerini görevden uzaklaştırabilir.” hükmü açıktır.
Tabii bir de bu konudaki değişiklik önerisinde Danıştay’ın muhatap kılınmış olması, hukuk sistemimize yabancı bir el tarafından bu önerilerin hazırlanmış olabileceği ihtimalini güçlendirmektedir.
Zira bir yerel yöneticinin soruşturma ve kovuşturmaya matuf suçları ile ilgili hukuk mekanizması Adli Yargıyı ilgilendirir. Danıştay kurumu idari mekanizmada yaşanan yönetimsel ihtilafların ya da özlük haklarına ilişkin çekişmelerin sonuçlandırmakla yetkilidir.
“Premature” doğmuş olan bu çalışmanın yaşam desteği ancak tüm toplumsal kesimlerin içinde yer alacağı bir zeminde sağlanabilir.
Kısacası, AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartı kriterlerinde gördüğümüz bu değişiklik önerisi esasen, Anayasamızın 14’üncü maddesinde vücut bulan “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.” hükmüyle de taban tabana zıttır.
Dolayısıyla bu değişiklik önerisi hem zaman içerisinde farklı boyutlarda değerlendirmeye muhtaç, hem de seçim sonrası oluşacak sonuçların boyutu itibariyle temkinle yaklaşılacaktır.”
Hibya Haber Ajansı