90 milyon Covid-19 vakasıyla ABD salgın trajedisinde yeni bir döneme girdi.
ABD’deki Johns Hopkins Üniversitesi’nden açıklanan verilere göre, 21 Temmuz Beijing saatiyle 6:21 itibariyle, ABD’de COVID-19 enfeksiyonlarının sayısı 90 milyon 13 bin 400’e ve ölüm sayısı 1 milyon 25 bin 600’e ulaştı. ABD bu iki rakamla COVID-19 salgınında dünyanın ilk sırasında yer aldı.
90 milyon ne anlama geliyor? 90 milyon sayısı ortalama olarak her 3,6 kişiden birinin COVID-19’a yakalandığını gösteriyor.
Yılın başından bu yana ABD’de COVID-19 vakalarının sayısı hızlı bir şekilde 60 milyon, 70 milyon, 80 milyon ve 90 milyonu aştı. Ancak bu dev ve feci tablonun arkasında birçok trajik ayrıntı bulunuyor: ABD’de 2022’de 6 milyondan fazla çocuk COVID-19’a yakalandı ve salgın nedeniyle ebeveynlerini kaybeden 250 binden fazla çocuk “salgın yetimi” oldu. Omicron türünün BA.5 ve BA.4 yeni alt tiplerinin hızla yayılması sonucu ABD vatandaşlarının yarısından fazlasının yaşadıkları alanlar yüksek riskli bölgeler içinde kaldı.
Dünyadaki tek süper güç ABD, salgınla mücadelede en başarısız ülke oluverdi. Bu büyük zıtlık, ABD’nin siyasi sistemi ve devlet yönetiminin başarısızlığını gösterdiği gibi, ABD’li siyasetçilerin siyasi çıkarlarını halkın hayatlarının önüne koyduğunu yansıttı.
Şubat itibarıyla, ABD salgına karşı önlemleri adım adım gevşetmeye başladı. Çeşitli eyaletlerde maske zorunluluğunun kaldırılmasının yanı sıra, birçok eyalette COVID-19 test noktaları da kapatıldı. Bazı uzmanlar, önlemlerin hızlı bir şekilde gevşetilmesinin yanlış bir karar olduğu uyarısında bulundu.
Öte yandan turizm gibi sektörlerin canlanmasını teşvik etmek amacıyla ABD, 12 Haziran itibarıyla ülkeye uçan uluslararası yolcular için sağlık sertifikası şartlarını önemli ölçüde gevşetti. ABD basını NPR tarafından yapılan bir yorumda, bunun ABD’de COVID-19 vakalarının artmasına yol açabileceği belirtildi.
Ne var ki, “insan hakları” diye bağıran ABD’li politikacılar bu rasyonel sesleri duymazlıktan geldiler. İki sene önce ABD’nin genel seçimlerinde, salgınla mücadele, seçimleri etkileyebilen bir faktörken, bugün ise artık sürekli askıya alınabilen bir konu oldu. Bunun en büyük bir kanıtı, salgınla mücadele için gerekli bütçenin, şimdi ise parçalanabilen bir pasta haline gelmesi.
Bu yılın mart ayında, büyük miktardaki bir hükümet harcama planının onaylanmasını sağlamak için ABD Temsilciler Meclisi, salgınla mücadele bütçesinden 15 milyar 600 milyon dolarlık kesinti uyguladı ve bunun yerine Ukrayna’ya yapılan yardımı 13 milyar 600 milyon dolar arttırdı.
ABD’de Kongre ara seçimleri yaklaşırken, iki parti arasındaki yarışma da yoğunlaşıyor. Yurt içinde yüksek enflasyon, sıkça meydana gelen silahlı şiddet olayları gibi birçok sorunla karşı karşıya kalan ABD’li politikacılar, salgınla mücadeleye zaman ayıramıyor. Bu, kaçınılmaz olarak ülkedeki salgın verilerinin sürekli yükselmesine yol açacaktır. 90 milyon tespit edilmiş COVID-19 vakası, “Amerikan trajedisi”nin sona yaklaştığı fikrinden çok uzaktır.
Çok sayıda ABD’li uzman ve medya kuruluşu, ABD’nin önümüzdeki birkaç ay içinde daha ciddi zorluklarla karşılaşabileceğini tahmin ediyor. ABD Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü Müdürü Anthony Fauci, ABD’nin yaşadığı pandeminin sona ermekten çok uzak olduğunu kaydederek, bu sonbaharda yeni bir salgın dalgasının zirveye çıkabileceği konusunda defalarca uyardı.
Mayıs ayının ortasında, ABD’de COVID-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısının 1 milyona ulaştığında, ABD Başkanı Joe Biden, bunu “trajik bir dönüm noktası” olarak nitelendirdi ve ABD halkını kedere karşı duyarsız kalmamaya çağırdı. İronik olarak, şimdi pandemiye karşı duyarsız hale gelenler Washington’daki politikacıların kendileridir. Amerikan halkının hayatlarının siyasi kazanımlarının yanında bir hiç olduğunu eylemleriyle kanıtladılar. Can kayıpları ve parçalanmış aileler karşısında, ABD’nin sözde “demokrasi” ve “insan hakları” çoktan paramparça olmuştur.
Kaynak: Çin Uluslararası Radyosu-CRI Haber Merkezi
Hibya Haber Ajansı