Günümüzde obezite, alkol dışı gelişen karaciğer yağlanması ve fazla miktarda alkol kullanımının artmasına paralel olarak özellikle kötü huylu karaciğer tümörlerinin gelişme sıklığı yıldan yıla artmaya devam ediyor. Öyle ki dünyada her yıl yaklaşık 800 bin kişiye karaciğer kanseri tanısı konuyor.
Acıbadem Ataşehir Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Mert Erkan, iyi ve kötü huylu karaciğer tümörlerinde erken teşhisin son derece önemli olduğuna işaret ederek, “Erken teşhis kalıcı tedavi şansının yakalanması açısından en önemli faktördür. Ayrıca iyi ve kötü huylu karaciğer tümörlerinin tedavisinin mutlaka tam donanımlı ekiplerin olduğu ve multidisipliner yaklaşımı benimsemiş olan referans merkezlerinde yapılması büyük önem taşıyor. Günümüzde karaciğerin primer, yani kendi dokusundan kaynaklı tümörleri ya da kalın bağırsak gibi başka organlarda gelişen tümörlerin karaciğer metastazları erken teşhis ve multidisipliner yaklaşımlar sayesinde genellikle kalıcı olarak tedavi edilebiliyor.” diye belirtti.
Karaciğer yağlanması ve siroza dikkat!
Erkan, bu yenilenme çabası kontrolden çıktığında kötü huylu tümör gelişiminin başladığını vurgulayarak, "Karaciğer yağlanmasını artıran en önemli faktör obezite, sirozu artıran en önemli faktörler ise viral hepatitler ve alkoldür. Yani, aslında sağlıklı bir yaşam tarzı ve önlem alıcı tedavilerle karaciğer kanseri riski büyük ölçüde azaltılabiliyor” diye konuştu.
Erken dönemde belirti vermiyor
Karaciğer tümörlerinin sadece kendine özel bir bulgusu çoğunlukla olmuyor. Ayrıca karaciğerdeki tümörler erken aşamada çok fazla belirti vermiyor. Bu nedenle iyi huylu tümörler genellikle check-up veya safra kesesi taşı nedeniyle yapılan incelemelerde tesadüfen tespit edilebiliyor. Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Mert Erkan, karaciğerde oluşan tümörlerin nadiren büyük boyuta ulaştıklarında çevre organlara yaptıkları baskı sonucu fark edildiklerine işaret ederek, “Bu baskı bazen kendini derin nefes alamama, yemek yiyememe veya karın şişliği olarak belli ediyor. Karaciğerin kendi dokusundan çıkan tümörleri çoğunlukla siroz ya da steatohepatit gibi kronik karaciğer hastalığı zemininde gelişiyor. Bu nedenle tümörün kendisi kadar, kronik karaciğer hastalığının oluşturduğu sarılık, karında asit denen sıvı birikmesi ya da özellikle yemek borusunun mideyle bileşkesinde gelişen varisler ile bunların kanaması gibi belirtiler de görülebiliyor.” ifadelerini kullandı.
Önemli gelişme: İki aşamalı operasyon
Günümüzde karaciğer tümörlerinin tedavisi ağırlıklı olarak multidisipliner bir yaklaşımla yapılıyor. Eğer tümör karaciğerle sınırlıysa ve cerrahi sonrasında hastada yeterli karaciğer dokusu kalıyorsa, cerrahi olarak çıkarılmaya çalışılıyor. Yapılan büyük bir karaciğer cerrahisi sonrasında, geride kalacak olan dokunun hastaya yetmeme riski varsa, iki aşamalı karaciğer cerrahisi veya girişimsel radyoloji yöntemine başvuruluyor. Bu yöntemler tarafından yapılan embolizasyonlar ile karaciğerin geride kalacak olan kısmını büyütmek mümkün olabiliyor. ALPPS (iki aşamalı karaciğer cerrahisi) olarak adlandırılan cerrahi bir teknikle, karaciğerin geride bırakılması planlanan kısmı 2-3 hafta kadar kısa bir sürede yaklaşık yüzde 100 oranında büyütülebiliyor. Bu önemli gelişme sayesinde, geride yetersiz doku kalacağı için ameliyat şansını yitiren hastalar, iki aşamalı ameliyatlar sayesinde sağlıklarına kavuşabiliyorlar.
Tedaviden etkin sonuçlar alınıyor
Karaciğerin kendi dokusundan kaynaklı kötü huylu tümörlerde hastalık siroz zemininde gelişmişse, cerrahi teknik zorlaşıyor. Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Mert Erkan, bu tablolarda karaciğer nakliyle tümör ve siroz sorununa aynı anda çözüm üretilebildiğine işaret ederek, “Ancak nakil sonrasında, organ reddini önlemek için kullanılması gereken ve bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar nedeniyle bu tabloda karaciğer nakli sık tercih edilmiyor. Buna rağmen, kemoterapi ve radyoterapi yöntemlerinin gelişmesiyle beraber karaciğer nakli kanser tedavisinde de gün geçtikçe daha cesurca kullanılıyor” dedi.
Cerrahi yöntem dışında, bir diğer lokal tedavi seçeneği olan termal ablasyon yönteminden çok başarılı sonuçlar elde ediliyor. Girişimsel radyolojik olarak ayrıca karaciğer atar damarlarına, anjiyografi kontrolü altında girilerek, yüksek dozda kemoterapi veya radyoterapi uygulanabiliyor. Diğer tümörlerde olduğu gibi karaciğerde de kemoterapi ve akıllı ilaçlarla yapılan sistemik tedaviler ile streotaktik radyoterapi de etkili seçenekler arasında yer alıyor.
Hibya Haber Ajansı