Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Çevrimiçi Medyada Nefret Söylemiyle Mücadele Paneli”nde konuştu.
İletişim Başkanı Altun’un konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Nefret söylemi, dünyada olduğu gibi ülkemizde de medyanın en önemli problemlerinden biridir. Çevrimiçi medyada artan nefret söyleminin Türkiye’de toplumsal barışı, siyasi kültürü, ailevi değerleri, kültürel dinamikleri ve karşılıklı saygı duygusunu zehirleyebildiğine ne yazık ki şahitlik ediyoruz. İçerik üretilerek veya mevcut içerikler çoğaltılarak kitle iletişim araçları ya da çevrimiçi medya alanları üzerinden dolaşıma sokulması, nefret söyleminin yaygınlaşmasına zemin oluşturmaktadır. Çevrimiçi medyanın çevrimiçi medyanın nefret söylemi taşıyan içeriklerden mümkün olduğunca arındırılması ve bu hususta kamuoyunun bilinçlendirilmesi önemlidir.
Nefret söylemiyle hem medyada hem de kurumsal düzeyde mücadele etmeliyiz. Bugün görüyoruz ki kitle iletişim araçlarının merkezinde yer aldığı tartışmalarda ve araştırmalara medyada nefret söylemi vurgusu son yıllarda yoğun bir şekilde kullanılmaktadır.
İnsanların dini inançları, yaşam biçimleri, etnik aidiyetleri, siyasi tercihleri ve kimliklerinden dolayı baskı altına alınması, ötekileştirilmesi veya ayrımcılığa maruz bırakılması nefret söylemi araştırmalarının odağında bulunmalıdır. Nefret söylemi kapsamına giren içeriklerin medya yoluyla yaygınlaşması, gündem haline gelmesi ve kamuoyunu o içeriklerle ikna etme çabasıyla söyleme maruz kalanların dışlanması hatta çoğu zaman linçe maruz bırakılması durumuyla karşılaşıyoruz. Böylece nefret duygusu medyanın profesyonel mekanizması içerisinde yeniden üretilmekte ve bu toplumsal barışa, müzakere kültürüne zarar vermekte ve ne yazık ki nefret kapsam alanı genişleyerek yaygınlaşmaktadır.
Kişisel haklardan, toplumsal düzene ve ulusal güvenliğe kadar geniş bir yelpazeye yansıyan boyutlarıyla yeni medyayı, çevrimiçi medyayı daha güvenli bir hale getirmek bir zorunluluktur.
Medyanın şiddeti teşvik eden, kışkırtıcı yayınlardan uzak durma konusunda daha fazla çaba içinde olması, kullandığı dil ve kurduğu anlatı sistematiğini gözden geçirmesi her şeyden önce toplumsal birliğimiz için, toplumsal fayda için, ortak iyi için, kamusal çıkar için bir gerekliliktir. Medya, toplumsal barış, demokratik varoluş ve müzakere kültürüne katkı sağlayacak şekilde içerik üretmelidir. Bu bir lüks değildir. Medyanın meslek ahlakının merkezinde yer alması gereken bir düsturdur.”
Hibya Haber Ajansı