Adalet Divanı’nın her üye devletin kamu hizmetinin tarafsızlığını tasarlama konusunda bir takdir yetkisine sahip olduğunu vurguladığına değinen Yeneroğlu, "Tamamen tarafsız bir idari ortam oluşturmak adına kamu idaresi, işyerinde felsefi veya dini inançları açığa vuran herhangi bir işaretin görünür şekilde takılmasını yasaklayabileceği gibi bu işaretlere izin veren bir politikayı da tercih edebilir. Adalet Divanı’na göre böyle bir kural, idarenin tüm personeline genel ve ayrım gözetmeksizin uygulandığında ve katı bir biçimde gerekli olanla sınırlı tutulduğunda ayrımcı olmayacaktır.” ifadesini kullandı.
"Çoğulcu demokraside “başörtülü veya başörtüsüz olma” bir norm olamaz" diyen Yeneroğlu şunları söyledi:
“Ancak davaya konu olan olayda, başörtülü çalışanlara karşı inanca dayalı doğrudan ayrımcılığın yapıldığı gayet açıktır. Çünkü sadece kıyafetinden dolayı bir insanın taraf veya tarafsız olarak değerlendirilmesi, örneğin başörtüsü olayında başörtülü veya başörtüsüz halin tek başına bir norm olarak esas alınması, başlı başına tarafsızlık ilkesine aykırıdır ve ciddi ayrımcılıklara yol açar. Nasıl İran’ın başörtülü olmayı bir norm olarak kabul edip tüm kadınlara dayatması insan haklarının özüne dokunup ihlal ediyorsa, başörtüsüz olmanın da norm kabul edilip herkese dayatılması aynı şekilde insan hakları ihlalidir.”
Hibya Haber Ajansı