Çelik'in konuşmasından bazı satır başları şöyle:
"Ali İhsan Bey başkanlığında çalışmalar yürütülüyor. Bütün teşkilatlarımızın seçime hazır olduğunu görüyoruz. Dün bir üzücü haber aldık gece saatlerinde.
Pençe Kilit Operasyon bölgesinde üç Mehmetçiğimiz şehadet makamına erişti. Allah'tan rahmet diliyor, ailelere başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.
24 saat boyunca dünyanın bütün televizyonları ve Türk televizyonları Gazze'deki katliamın fotoğrafları verir iken bu fotoğrafları koyarak 'bugün ne yapıyorsunuz' denilebilir. Fotoğraflar birbirine çok benziyor. Fotoğrafların hepsi Gazze'den değil, bunlar Nazilerin bunlar da Netanyahu hükümetlerinin yaptığı katliam ve soykırım fotoğrafları.
Benzer bir soykırım yapılıyor. Nazilerin masum Yahudileri öldürerek gerçekleştirdiği soykırıma dair fotoğrafları koyduk. Benzerlik net bir şekilde görünsün diye. Burada da Netanyahu hükümetinin yaptığı soykırım fotoğrafları.
Görüldüğü gibi masum Yahudilere yapılan soykırım fotoğrafları ile bugün Netanyahu hükümetleri tarafından yapılan soykırımın birbirinden farkı yok. Filistin'deki insani durumun geldiği nokta 6 bin 150'den fazlası çocuk, 4 bin kadın hayatını kaybetti. Bu bir katliam ve soykırım. Bunu 'İsrail'in kendini savunma hakkı var' diyen ülkeler maalesef çoğunlukta.
Belki de ilk defa bir meselede batılı toplumla batılı yönetimler arasında bu kadar mesafe var. Batılı hükümetler katliamları destekleyen, 'İsrail'e kırmızı çizgi önermiyoruz' diyen Biden böyle bir üslup sergilerken, batılı halklar son derece onurlu, asil, insan haysiyetini, şerefini koruyan 'Hepimiz insanız, Filistiniz' temasını ortaya koyan Gazzelilerin yanında olduklarını söylüyorlar.
Maalesef batıda pek çok yönetim evrensel vicdanın sesine sırtını dönmüş durumda. Ateşkes bile denmiyor insani ara deniyor.
Bu insani arada serbest bırakılan sayının artmasını diliyoruz. 200 TIR'lık insani yardım geçişi oldu. Bu tip olayda rakamlardan bahsetmek gerçekten incitici ve üzücü bir şey ama mesele daha iyi anlaşılması için bunu belirtmek zorundayız.
Bu insani aranın bile 144 çocuğun hayatını şimdilik kurtardığını düşündüğümüzde bu bile nihayetinde nefes alma fırsatı verecektir. Bugün itibariyle ateşkes devam etsin diye pek çok çağrı yapılıyor. ABD Başkanı Biden'a atfen böyle bir haber geçti. Ama maalesef Netanyahu hükümeti bunu pek uzatmaktan yana gözükmüyor.
Sayın Cumhurbaşkanımızın Almanya'da yaptığı tarihi konuşma insani vicdanın nasıl bir tavır sergilemesi gerektiğini bütün dünyaya gösterdi.
Arkasından zaten bu insani talebin kimde karşılık bulacağını bildiği için İsrailli aileler, sayın Cumhurbaşkanımıza kendi ailelerden bulunan esirleri kurtarmak için sayın Cumhurbaşkanımıza mektup yazdılar.
Cumhurbaşkanımız cümlenin tamamını söyleyerek bu meselede nasıl bir tavır sergilenmesiyle ilgili ortaya koydu. Batı halklarında ortaya çıkan asil soylu sahip çıkmanın yönetimler için de uyarı niteliği taşıdığı görülmüştür. İnsani aranın uygulanmasında birtakım sorunlar çıktı.
Netice itibariyle o sorun da aşılmış gözüküyor. İnsani ara, taktik olarak İsrail tarafından görülen durum kalıcı bir ateşkese dönüşmesini umarım. 66 gazeteci arkadaşınız hayatlarını kaybetti. Bütün bunların bile İsrail'in karartması ve kısıtlaması ardında gerçeğin çok küçük bir bölümü ortaya çıktı.
2. Dünya Savaşı döneminde Nazilerin yaptığı katliam ve soykırımın benzeri Netanyahu hükümetleri tarafından Filistinlilere ve Gazzelilere karşı gerçekleştirilmektir.
Gazze'de ve o bölgedeki vatandaşlarımızın durumuyla yakından ilgileniyoruz. 500'e yakın vatandaşımız ve KKTC vatandaşı tahliye edilmiştir. Türkiye bir kere daha dünyanın vicdanı olduğunu, dünyada her türlü insani siyasetin merkezi olduğunu göstermiştir.
Batının temsil ettiğini söylediği değerler batı hükümetleri nezdinden tamamen yok oldu. Hükümetler ikiyüzlülük içerisinde katliamın seyircisi durumunda ikiyüzlülüğü utanmadan sürdürüyorlar. Az sayıda olsa birtakım akademisyenler insanlık adına sesini yükselttiler.
İki tane ses batılı hükümetlerden bunun istinası olarak kayda geçmiştir. Bir tanesi İspanya Başbakanının söyledikleridir. 'AB Filistin tanımazsa İspanya'nın kendi kararını vereceğini' söylemiştir. Bu son derece doğru bir karardır.
Belçika Başbakanı da 'Bu İsrail'in kendini savunma hakkının masum insanları öldürmek anlamına gelmediğini' belirtmiştir. Dünyanın en büyük yalanına dönüşmüştür, İsrail'in kendini savunma hakkı altında yapılmaya çalışanlar.
İkide bir birilerin çıkıp da en son Almanya'da bu söylendi. 'İsrail'in var olma hakkı bizim için mutlaktır' dedi Alman şansölyesi. Var olma hakkını kimse tartışmıyor.
Devlet devlet gibi hareket etmezse, örgüt gibi hareket ederse bu eylemlerin hiçbir meşruiyeti kalmaz. İspanya ve Belçika Başbakanının tutumları kendi halklarına, sokaklarındaki sese kulak veren demokratik yaklaşım olmuştur. Bu bakımdan takdire şayandır.
Avrupa'nın genelinde müthiş bir değerlendirme hatası yapılmaktadır. Avrupa bir kere daha meselenin sebeplerini tartışmaktan kaçarak meselenin sonuçlarını nasıl yöneteceğine odaklanıyor. Stratejik akıl sonuçlarını yönetmek için meselenin sebeplerine odaklanır.
Bunun sonucunda nasıl bir radikalleşme ortaya çıkar? Herhangi bir güvenlik riskiyle kalır mıyız? diye düşünüyorlar. Avrupa'nın göbeğinde Naziler bu katliamlara imza attılar şimdi de bütün dünyanın gözü önünde Avrupa hükümetlerinin suskunluğu ile Netanyahu hükümetleri bu katliamlara imza atıyor.
Müslümanlara yıkılmaya çalışan birtakım terör eylemleri Avrupalı vatandaşlar İslamofobik bir çizgiye ötelenmek istiyor. Böyle bir tepki verirlerse bu tepkiler aşırı sağcılık, ırkçılıkla beslenerek Avrupa demokrasisini zehirleyecektir.
CHP yöneticileri ve sözcüsünün çıkıp da Cumhurbaşkanımızın İsrail-Filistin meselesini, haçlı hilal savaşını dönüştürmeye çalıştığı gibisinden iddia siyasi cehaletten başka bir şey değildir. Cumhurbaşkanımız bütün dünyaya uyarı yaparak 'Bu meseleyi haçlı-hilal kavgasına dönüştürmeyin' diye uyardı. ABD Dışişleri Bakanı İsrail'e gitmiş, 'Aynı zamanda burada Yahudi olarak bulunuyorum' diyor.
İsrail'in katliamlarının batılılar tarafından koşulsuz desteklenmesi ve bunun birtakım dini argümanlarla yapılması söz konusu oldu. Netanyahu kendisinin Tevrat'a dayandığını söyledi.
Bütün bunlar ortaya çıkınca Cumhurbaşkanımız insani, vicdani, siyasi uyarısını yaparak 'Bunu haçlı-hilal kavgasına çevirmeyin' dedi.
Çıkıp İsrail ordusunun başındaki kişi 'Biz insanlara karşı değil hayvanlara karşı savaşıyoruz' diye aşağılık laf ettiğinde arkasından bunu Tevrat'la gerekçelendirmeye çalıştığında Cumhurbaşkanının uyarısının ne kadar kıymetli olduğu görülür.
Burada Netanyahu'nun yaptığı Tevrat'a inanan insanlara karşı bir saygısızlıktır. Bu meselenin doğrusu ateşkesi sağlayacak, iki devletli çözüme götürecek şekilde siyasi zeminde çözülmesidir. Cumhurbaşkanımız uzun zamandan beri antisemitizme karşı olduğunu ifade etmektedir.
Batı düşüncesinde bekliyorsunuz ki, büyük düşünürlerden katliam karşısından bir ses gelsin. Habermas örneğinde olduğu gibi İsrail'in müdafaa hakkı adına Gazze'deki öldürülenlerin karşısında sesini çıkarmadıkları gibi. Nazilerin katliamları Almanya'da oldu.
Aynı soykırımın benzeri Gazze'de gerçekleşiyor. O insanların hayatlarını, hatıralarını korumanın, yaşadığı acıya saygı duymanın demokratik bir ethos olması kadar benzer uygulamalara maruz kalan insanların hayatların korunması demokratik ethos değil midir?
Nasıl bir tutsaklık bu? Nasıl kölelik ki? En parlak düşünceleri söyleyenler bu gün gelmişler soykırım, katliam siyasetini savunur hale geldiler. Bu nasıl bir insanlıktan uzaklaşmaktadır?
İnsan hayatını korumayan, Gazzeli masum çocukların, kadınların hayatına sahip çıkmayan ne kadar parlak düşünce olursa olsun insanlık için bir hiçtir. Maalesef bu dram yaşanmaktadır.
Şu anda beklentimiz ve ümidimiz ateşkesin kalıcı olmasıdır. İsrail, Roma Sözleşmesi'nin tarafı değil ama Filistin sözleşmenin tarafı. Netanyahu ve yanındakilerin soykırım ve insanlığa karşı işlenen suçlar tarafından takibinin yapılması son derece önemli olacaktır.
Nazilerin yaptığı ile Gazze'de Netanyahu'nun yaptığı arasında benzerlik birtakım teorik açıklamalara izaha ihtiyaç bırakmadan tablo son derece nettir.
Nihayetinde grup tanımı bakımından baktığınızda yabancıların Gazze'den çıkmasına müsaade ediyorlar, Filistinlileri öldürüyorlar. Filistinli çocuğu öldürdüklerinde 'İleride büyüyecek ve İsrail düşmanı olacak' deniyor.
Cumhurbaşkanımızın açık ve net ifadesinde olduğu gibi sonuna kadar Gazze halkının yanında olmaya devam edeceğiz. İnsani ve siyasi yükümlülüklerimizi yerine getireceğiz.
Sorular ve yanıtlar
Yunanistan sorusu
Karşımızdakilerin süreçle ilgili kullandığı argümanlar, hava savunma sistemi açısından Patriot istediğimizde verdikleri cevaplar, argümanların aynısı.
Türkiye kendi güvenliği için gereklerini yerine getirirken aynı zamanda NATO'nun güvenliğini de sağlamaktadır. Bulunduğu jeostratejik konumda Avrupa'nın da güvenliğinin sağlandığı açıktır.
Türkiye güvende değilse NATO büyük eksiklik ve zaaf içerisinde olur. Biz hava savunma sistemi istediğimizde red cevap verdiler. Bunu bize vermeniz gerekiyor. Bizim güvenliğimiz NATO'nun güvenliği. Bunu sağlamak için S-400 alıyoruz. Karşı karşıya olduğumuz durum ikiyüzlü bir durumdur.
S-400 meselesinden önce de sonra 'gelin sizden Patriot alalım' dedik. Buna da itiraz ettiler. Türkiye'nin güvenliğinde kim olursa olsun şantaj yaparsa bizde hiçbir etkisi olmaz. Türkiye güçlü bir diplomasi devletidir, şantaja boyun eğmez.
Eurofighter
Azerbaycan topraklarını almak, Karabağ'ı almak için verilen mücadeleye destek veren Türkiye'ye bu destek vazgeçmesini istiyorlar. Suriye'de terör devletçikleri kurulmaya çalışıyor.Türkiye kendi güvenliği için operasyon yapıyor, 'Bu F-35 ve F-16 alışını engeller' deniyor. Biz bu şantajı kabul etmeyeceğiz. Biz tarihin insanlık tarafında durduğumuz için gurur duyuyoruz. Türkiye'nin güvenlik meselesi şantaj konusu değildir.
CHP'nin Kürt seçmeni istismar sezonu seçimler yakınlaşırken başlamış. Yeni CHP genel başkanının Kürt seçmenini istismar ettiği anlaşılıyor. Cumhurbaşkanımız demokratik reformlarda güçlü mücadele verdi.
En son gördük ki son seçimlerde imzaladıkları protokollerle aslında Kürt seçmene nasıl yalan söylemişler? CHP sözcüsü ve başkaları da oradaymış. Bu konularda Türkiye'deki bütün kesimler üzerindeki eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için mücadele etmişiz.
Bir gün gelir anlatırız, Cumhurbaşkanımızın ve bu mücadeleyi veren arkadaşlarımızın hangi tehditlerle karşı karşıya kaldığını kendimiz çok iyi biliyoruz. Herkes çok iyi biliyor. Yerel seçimler yaklaşırken CHP'nin yeni genel başkanının sözüyle Kürt seçmenini istismar sezonunu açmıştır.
Cumhur İttifakı ile ilgili bir sorun var yorumları ittifakın dışında ortaya çıkıyor. Cumhur İttifakı'nda hiçbir sorun yok. AK Parti ile MHP heyetleri arasında görüşmeler gayet tempolu şekilde devam etti. İttifakta bütün partiler kendi kimliklerini, kişiliklerini koruyarak ilkeler temelinde bir araya geliyorlar. Tek bir partiye dönüşmüyorlar.
Herhangi bir sorun yok, en güçlü bir şekilde seçime hazırlanıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız ile sayın Bahçeli ihtiyaç duydukları her zaman bir araya geliyorlar.
Taktik meseleler tartışılır, siyasi konularda farklı yaklaşımlar olabilir ama bu Cumhur İttifakı'nın ana omurgasını zedelemez. İYİ Parti meselesinde onlar kendileri her ilde ayrı aday çıkaracaklarını ifade ettiler. Kendileri bu yolda ilerliyorlar.
Azerbaycan'la Ermenistan arasında müzakerelerin bir anlaşma ile sonuçlanmasını arzu ederiz. Süreçte en büyük kolaylaştırıcı sayın Cumhurbaşkanımız 'Bölge ülkelerin olacağı şekilde mekanizma kuralım, Ermenistan da bu mekanızmanın parçası olsun' demişti. Karabağ savaşında Azerbaycan öz topraklarına kavuştu. Hiçbirimiz savaş devam etsin istemiyoruz. Müzakerelerin olumlu gitmesini destekliyoruz."
Hibya Haber Ajansı